Medya Arkası (20.09.2016)

Medya Arkası (20.09.2016)
Köşe yazarlarının bugünkü gündeminde otobüste kadına saldıran Abdullah Çakıroğlu, yeni eğitim öğretim yılı, Tarık Akan'ın vefatı ve Kasımpaşa-Fenerbahçe karşılaşması vardı.

Yaşam tarzına müdahale suçu / Mehmet Tezkan / Milliyet

Sapığın teki; şort giydiği için 23 yaşındaki hemşireyi belediye otobüsünde tekmeledi..
Otobüslerde kamera var artık..
Tanığa gerek yok.. 
Saldırgan hemen yakalandı.. İfadesinde; ‘Giydiği şort ortama uygun değildi’ demiş..

‘Devlet bunları cezalandırmalı’ diye ahkâm kesmiş..
Diyebilir; dilin kemiği yok!.

Sapığın dedikleri önemli değil..
Cakanın seyir defteri önemli..
Hâkim basit yaralamadan serbest bıraktı..
Normal..
Her tekme atan, her yumruk atan tutuklanırsa memlekete cezaevi yetmez..
Normalde hâkim meseleyi anlamamış, algılamamış.. 
Mesele bu!..

Olay şöyle gelişti..
Sapık serbest kalınca infial oldu.. Savcılık harekete geçti, bu kez ‘halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek’ iddiasıyla yeniden gözaltına alındı..
Bu da önemli değil..
Şortlu kadına tekme atmak halkı kin ve düşmanlığa sevk etmez.. Bu iş o kadar basit değil!..

Peki, önemli olan ne?
Önemli olan, yaşam tarzına müdahale!.
Bir kişinin bir başka kişinin kıyafetinden rahatsız olması..
Bir kişinin bir başka kişinin kıyafetini kabul edemediğini beyan etmesi..
Bir kişinin bir başka kişinin kıyafetini içine sindirememesi..
Bir kişinin bir başka kişinin kıyafetine müdahale etmesi..
Suç mu?
Evet, suç!..

AKP iktidarının ceza kanununa 2014 yılında eklediği maddeye göre suç..
Ek madde diyor ki; ‘Cebir ve tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale eden veya değiştirmeye zorlayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır’


Sapık, bu maddeden yargılanırsa; ‘yaşam tarzına müdahale’nin suç olduğu zihinlere işlenecek..
Sapık, bu maddeden ceza alırsa; kılıf kıyafete karışmanın suç olduğu resmileşecek.. 
Özel hayatın kutsal olduğu, karışılamaz olduğu kayıtlara geçecek..
Emsal olacak..

***

Ayşegül'e şiddeti kabul edemem, müdahil olacağız / Murat Yetkin / Hürriyet

Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, tekmeci Abdullah Çakıroğlu'nun hemşire Ayşegül Terziye saldırısının kıyafet tercihi nedeniyle olmasına "iki kat üzüldüğünü" söyledi.

Bakan kendisinin de kıyafet tercihi nedeniyle üniversitede yaşadığı üzüntünün “içinde bir yara” olduğunu, dava açılırsa bakanlık olarak Ayşegül lehine müdahil olacaklarını söyledi

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, hemşire Ayşegül Terzi’nin İstanbul’da belediye otobüsünde kıyafet tercihi nedeniyle Abdullah Çakıroğlu’nun saldırısına uğramasına “insan, kadın ve bakan olarak” tepki duyduğunu ve dava açılırsa bakanlık olarak Terzi lehine müdahil olacaklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile birlikte dün ABD yolculuğuna çıkmadan görüştüğümüz Sayan Kaya, saldırının hemen ardından arayıp destek verdiği mağdur hemşire Terzi’nin kendisinden tek talebinin saldırganın yakalanması olduğunu da açıkladı.

Kendisinin de üniversite yıllarında kıyafet tercihi nedeniyle üzüntü yaşadığını, bunun “içinde bir yara” olarak kaldığını söyleyen Bakan, kıyafet tercihiyle kadına şiddet uygulanmış olmasını “asla kabul edemeyeceğini” söyledi.

Bakan ayrıca 15 Temmuz kanlı darbe girişimi sonrası toplumda oluşan beraberlik duygusunu geliştirme çabası sürerken kıyafet tercihi nedeniyle yaşanan bu şiddet olayıyla karşı karşıya kalıyor olmaya da tepki gösterdi.

Hemşire Ayşegül Terzi 12 Eylül günü belediye otobüsünde şort giyiyor olması nedeniyle Abdullah Çakıroğlu’nun tekmeli saldırısına uğramış ve yaralanmıştı. Çakıroğlu 17 Eylül’de yakalanmış, suçunu kabul etmiş ancak 18 Eylül günü çıkarıldığı Kartal Anadolu nöbetçi savcısı Mahmut Nedim Uygur tarafından mahkemeye çıkarılmadan serbest bırakılmıştı. Serbest bırakma kararına sosyal medyada tepki büyük olmuştu. Çakıroğlu birkaç saat sonra bu defa Kartal Cumhuriyet Savcılığı tarafından “halkı kin ve düşmanlığa teşvik” suçlamasıyla çıkarılan karar uyarınca yakalanmıştı.

***

Okulları “gaza bilinci” ile açtılar / Can Ataklı / Sözcü

Cumhurbaşkanı Erdoğan Gaziler Günü'nü kutlarken “gaza bilincinden” söz etti. Erdoğan'a göre 17 Temmuz darbe girişimine karşı çıkanlar gaza bilincinin ne denli önemli olduğunu gösterdiler.
Dün sabah açılan okullarda ise ilk ders olarak 17 Aralık darbe girişimi anlatıldı, kimi okullarda gaziler için Fatihalar okundu, Kuran okunarak açılan bile olduğu ileri sürüldü. Açıkçası Türkiye adeta ilan edilmemiş bir din devleti kurallarını uygulamaya başladı.
Her şey dinle başlıyor dinle bitiyor.
Bilmeyenler olabilir, “gaza” nedir, ona bir bakalım.
Gaza şu anlama geliyor;  İslam dinini korumak veya yaymak amacıyla Müslüman olmayanlara karşı yapılan kutsal savaşa verilen isimdir. Katılanlara gazi denir. Bu savaşta ele geçirilen mallara ganimet denir.
Demek ki 17 Temmuz'daki halk demokrasi, özgürlükler ve milli irade için değil, İslam dinini korumak ve yaymak, Müslüman almayanlara karşı kutsal bir savaş vermek için sokaklara dökülmüş.
Ve tabii darbenin bastırılmasından sonra el konan şirketlerin mal ve para varlıkları da ganimet oluyor.
Türkiye artık rayından iyice çıktı.
Cumhuriyet değerleri, çağdaş ilkeler, medeni tutum ve davranışlar, akıl ve zekâya dayalı hamleler, bilim, sanat, kültür tamamen ortadan kalkıyor.
Demokrasi askıya alındı, hukuk sadece bir kişinin emir ve arzularına göre uygulanıyor, özgürlükler, insan hakları ayaklar altında. Ama olsun, arkasında “halk desteği” yani “milli irade” var, o halde yapılan her şey doğrudur, güzeldir.
Gerçi bu “milli irade” denilen kalabalığın içeriği boş. Bilim, kültür, sanat, demokrasi, hukuk, insan hakları ve özgürlükler bu kalabalıklar için bir şey ifade etmiyor.
Sayısı daha az gibi görünen ama ülkeyi sırtlayıp götüren, iktidarın gerici zihniyetine rağmen Türkiye'yi ayakta tutan kesim ise ağır ve faşizan baskılar nedeniyle sinmiş susmuş gibi görünüyor.
İlkellik, banallik, gerilik ve gericilik “milli irade” adı altında dizginleri boşalmış at gibi önüne geleni devirip koşuyor.
Nereye kadar?
Tarihin her döneminde bu durum yaşanmıştır ancak hiçbir zaman sürekli egemenlik sağlamamıştır.
Yine olmayacak elbette.
Ama ne yazık ki tarihte de çok örneği olduğu gibi bu durum pek çok kişinin canını yaktıktan sonra bitecektir. O vade de çok uzun değildir.
Bunu da böyle bilin.

***

Yaprak dökümü! / Güngör Mengi / Vatan

Son zamanlarda o kadar değerli insanlarımızı kaybettik, öyle genç şehitler verdik ki hala dayanacak güç bulabilmemiz bile mucize.

Düşen son yaprak “altın renkli”ydi, bu ülkenin yetiştirdiği en değerli aktörlerden biri, gerçek bir Cumhuriyetçi, Atatürkçü, aslan yürekli bir vatansever, cengaver ruhlu, aydınlık yüzlü bir devrimci!

Sinema sanatçılarının hepsi oynadıkları rollerle gerçek hayatta özdeşleşmezler, oysa Tarık Akan filmlerinde canlandırdığı “dürüst, mert, cesur, iyi kalpli, yardımsever, zorluklardan yılmayan adam” karakterini kendi yaşamında da taşıyan bir sanatçıydı.

Bir değil, birkaç kuşak onun Türk Sinema Tarihi’ne geçen filmlerini büyük bir hayranlıkla, bazılarını onlarca kez ve aynı zevkle izledi.

Sanatçılığı yücelterek…

Ülkesinin sosyal ve siyasi sorunlarına karşı her zaman gösterdiği açık, net, dürüst duyarlılıkla dikkatlerimizi çekti, sanatçılığı yücelterek onurla taşıdı.

Türk halkı, erken kaybettiği bu çok yönlü, değerli sanatçısını hak ettiği şekilde onurlandırarak, milyonlarca insan sokaklara dökülerek, Zülfü Livaneli’nin unutulmaz “Yiğidim Aslanım” şarkısıyla, Fazıl Say’ın ve eğitimine katkı sağladığı öğrencilerin konseriyle ebediyete uğurladı.

Nur içinde yatsın!

***

Tekmecilere geçit yok / Ahmet Hakan / Hürriyet

ŞORTLU kadının tekmelenmesinin ardından...

-“Yandık, bittik” denmedi.

-“Artık her şey çok değişti” diye sessizce kabullenilme pozisyonuna geçilmedi.

-“Çekip gideceğim buralardan” şeklinde yenilmişlik havasına girilmedi.

-“Ne yapalım, yeni Türkiye bu” denmedi.

Bunun yerine...

-Tepki kondu.

-Ses verildi.

-Mücadele edildi.

-Haykırıldı.

-Konunun geçiştirilmesine izin verilmedi.

Sonuç?

Tekmeci ham yobazın sırıtışı suratında parçalandı.

Serbest bırakanlar, alelacele yeniden derdest etmek durumunda kaldılar tekmeciyi...

Adalet Bakanlığı, yeni bir kanun tasarısı hazırlama gereği hissetti.

Aile Bakanı, tekmelenen genç kadını aradı ve “Yanındayız” dedi.

Kıssadan hisse:

Kurtarıcı beklemeyeceksin. Kendi yaşam tarzını kendin koruyacaksın.

Tepki göstererek, mücadele ederek, ses vererek, haykırarak, konunun geçiştirilmesine izin vermeyerek.

BAŞÖRTÜSÜ VE ŞORT

“BENİM türbanlı bacım” diyenler, “Benim şortlu bacım” demedikçe...“Benim şortlu bacım” diyenler, “Benim başörtülü bacım” demedikçe...Bu memleket düzlüğe çıkmaz, çıkamaz.

KAHKAHA

BİRİ çıkıp da kadının kahkahasını falan diline doladı ya...

Biraz da işte onun ve onun gibilerin başlattığı atmosferin etkisidir kadına yönelik tekmeler, şiddetler falan.

***

Bu çocuklar nereye gidiyor?... / Bekir Coşkun / Sözcü

Çantasıyla uyumuştur kimisi…
Biz uyumazdık, daldıktan sonra
ayakkabılarımızı alırlardı kucağımızdan… Ömrümde birlikte uyuduğum ilk
sevgilimdi ayakkabılarım…
Yeni çanta…
Yeni giysiler…
Bakmayın siz minik boylarına, saçları afili olsun isterler, bir çocuk değildir o okula başlayan, bir dünyadır…

İyi de bu çocuklar nereye gidiyor?.

Arapça dersler başladı…
Çünkü yüksek eğitim için Katar'a, ihtisas için Suud'a, uzay çağı
bilimleri için de Arap Emirlikleri'ne gidecek çocuklarımız!…

Toplam 130 bin öğretmen açığı var…
Siz hiç imam açığı olan cami 
duydunuz mu?..

OHAL kapsamında cemaatin
1200 kolej ve okulunu kapattılar, bu okulların yaklaşık 1000 tanesini imam-hatip yaptılar…
Burasını anlamadım işte…
Bir imamdan kurtulmak için kapatıldı, 1 milyon imam yetiştirmek için mi?…

Sınıflara kitap bırakıyorlar, içinde
kuş var…
Korulukları, ormanları, parkları yok ediyorlar, havada kuş yok…
Sınavda pirinç midede zikir edecek de, pirinç Çin'den geliyor, zikirci tane
Budist yani…
Kuzular, inekler var kitapta, bir
hafta önce çocuklar hepsinin
kesildiğini izlediler…

Kitaplarda 7 bölge var…
Var mı?..
Şehri, mahallesi, apartmanlar, okulları yıkılmış çocuklar… Kaçıp sığındıkları uzak kentlerde, ürkek ve korkarak
başladılar mı okula?…
Ya da; büyük kentlerde hangi anne-
baba güven içinde, iç huzuruyla bebeğini okula götürüp bırakabildi?..
Az çok varlığı olan hangi ailede,
çocukları yurt dışına atmak planları
yapılmıyor?..

Bizi viraneye çevirdiler…
Milli Eğitim Bakanı birkaç gün önce “15 Temmuz'larda hadi sokağa çıkıyoruz denilince, sokağa çıkacak nesiller yetiştirmenin gayreti içindeyiz” dedi…
Daha ne desin?..

***

Bodrum’da tesettürlü İstanbul’da şortlu / Güneri Civaoğlu / Milliyet

Bayram boyunca Bodrum’ daydım.
Her gün yandaki plajdan bizim tesisin önündeki sahile “siyah tesettür deniz giysileri” içinde iki genç hanım geçiş yapıyordu.

Bel hizasını biraz aşan suda saatlerce kaldılar, aralarında konuştular.
Etraf tamamen bikinili kadınlar, kısa şortlu, üstleri çıplak erkeklerle dolu.
Kimse kimseye yan gözle bakmadı, kimse kimseyi rahatsız etmedi.
İşte birlikte yaşama kültürü...

Bir de İstanbul’da olan çirkinliğe bakalım...
Ayşegül Terzi adlı genç bir hemşireyi “şort giydiği” gerekçesiyle (!!!) Abdullah Çakıroğlu adlı bir “sapien” toplu taşıt aracında darp etti.
Tekmeyle...
Genç hemşirenin kafasında patlayan tekme, çenesinde izler bıraktı.
Fakat o ne, yargı “Hafif yaralama katalog suç değildir, tutuklanmasına gerek yoktur” hükmüyle Abdullah Çakıroğlu adlı “beyefendiyi (!!!)” serbest bıraktı.

“Beyefendi” bağlamında bir parantez...
Atatürk, sofrasında konuk olan birisine içerlemiştir.
Ona sürekli “beyefendi” diye hitap etmektedir.
Atatürk’e sorar:
“Paşam, bana neden her zamanki gibi ismimle ya da çocuk diye değil de beyefendi diye hitap ediyorsunuz?”
Atatürk’ün cevabı kısa ve net:
“Senin gibisine adam denemez de ondan...” 
Neden açtım ki bu parantezi!

***

Galibiyetin mimarı Lens / Feyyaz Uçar / Fanatik

İki kanadı da kullanabilme, etkili orta yapabilme ve kolay adam eksiltme özellikleriyle Fenerbahçe hücumlarının başrol oyuncusu olacak Lens, attırdığı gollerle geceye damga vurdu. Emenike ve Sow da attıkları golerle stresten kurtuldular.

Fenerbahçe’nin ikinci golünde ‘vur at’, üçüncü golünde de ‘al at’ diyen Lens’in performansı sadece asistlerden ibaret değil. İki kanadı da kullanabilme, etkili orta yapabilme ve kolay adam eksiltebilme gibi özellikleriyle Fenerbahçe hücumlarının başrol oyuncusu olacak. Tabii Advocaat müsade ederse. Lens için sahada kalacağı her dakika takımını tanıma adına çok önemli. Nasıl oynadığı hiç önemli değil. Kötü bile oynasa adaptasyon açısından sahada kalması gerekliydi. Ama çıkarıldıktan sonraki tavırları hocasını haklı çıkardı. Volkan Şen’in yeteneklerinden kimsenin kuşkusu yok. Performansı ile ilgili kötü söz de söylenemez. Ancak jest ve mimikleri bazen ürkütüyor. Gol kaçırdıktan sonra yan hakeme bakması da çok garip. Hakem ofsayt kaldırsa, kaçan golün bahanesi mi olacak. Yapılan her faulden sonra rakiple olan diyaloğu var. Hakem faul çalar ya da çalmaz, oyuna devam etmelisin Volkan. Gereksiz kart görerek takımını sensiz bırakma. 

Gol nasılsa gelir! 

Golcülerin gol atması çok önemliydi. Emenike ve Sow attıkları gollerle stresten kurtuldular. Özgüven forvet oyuncuları için çok önemlidir. Kararsızlığı ortadan kaldırdığında, son vuruşlardaki gecikme ortadan kalkar. Zamanlaması doğru olan vuruşlarda kalecinin müdahale şansı sıfırdır. Allah hiçbir forvetikararsız bırakmasın. Gol nasılsa gelir.