Medya Arkası (23.05.2017)

Medya Arkası (23.05.2017)
Köşe yazarlarının bugünkü gündeminde AKP kongresi vardı. İşte günün öne çıkan yazarları:

Belki Kasım, belki Kasım’dan da yakın / Murat Yetkin / Hürriyet

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 21 Mayıs AK Parti olağanüstü genel kurulunda yaptığı konuşmanın en önemli bölümlerinden birisi de, ipucu verdiği ama açıklamadığı “altı aylık yol haritası” idi.

Altı ay bizi Kasım’a getiriyor doğru… Kasım’a kadar veya Kasım’dan sonra neler göreceğimiz ise o kadar açık değil.

Erdoğan’a göre bu yol haritası 16 Nisan halkoylaması ardından Türkiye’nin siyasi ve idari sistemindeki dönüşüm için gerekli.

Erdoğan neden başka her şeyi uzun uzun izah etti de bu önemli dönüşüm programını “ayrıntılar sonra” diyerek geçiştirdi.

Siyasi kulisteki bilgilere göre bunun nedeni, bu yol haritasının henüz ince ayar aşamasına gelmemiş, tamamlanmamış olması.

Bunun nedeni de, Erdoğan’ın bu yol haritasına ince ayar yaparken içeride ve dışarıda biz dizi etkenin nasıl gelişeceğini görmek istemesi.

İçeride en önemli konu, Erdoğan’ın gerçekleştirmek istediği kadro değişikliğinin hızı ve şiddeti… Erdoğan’ın tercihi bu işi bir an önce ama sancısız, sessiz sedasız halledebilmek. Ancak bu iş o kadar kolay olmayabilir.

Çünkü önümüzde Başbakanlık kurumunun kaldırılmasından 600 kişilik Meclis’e uygun seçim yasasına dek Meclis’ten geçmesi gereken bir dizi uyum yasası var; bunların da Meclis’ten geçmesi zorunluluğu. Ve onları oylayacak olan AK Parti grubu hala Erdoğan’ın yenilemek istediği milletvekillerinden oluşacak, onlar da bunu biliyor olacak.

OHAL’in devamı ve tarafsızlık! / Güngör Mengi

Cumhurbaşkanı Erdoğan 21 Mayıs Pazar günü tekrar Ak Parti Genel Başkanı oldu. O gün yaptığı açıklamalar içinde “partisine verdiği mesajlar” da vardı.

Örneğin “Hedef, teşkilatlarımızda süratle bir yenilenmeyi getirmektir” dedi. “Ak Parti vizyonuna uygun icraat ortaya koyan belediye başkanlarına ihtiyacımız var” dedi.

Bir genel başkanın söyleyebileceği şeyler…

Şimdi; 16 Nisan’da yapılan Anayasa değişikliğine göre bundan sonra cumhurbaşkanı olacak tüm isimler için, genelde nasıl bir durum olabilir ona bakalım. Cumhurbaşkanı “devletin başı” olduğuna göre ve devletin tüm vatandaşlara eşit mesafede durması ve eşit haklar tanıması gerektiğine göre acaba “taraflı, siyasi bir partinin genel başkanı” olan bir cumhurbaşkanı bunu nasıl sağlayacak?

Aym’nin önemi

Başta ABD olmak üzere demokratik Batı ülkelerinde başkanlar parti yönetiminde bulunamıyor, genel başkan olmaları mümkün değil.

Bunun ana nedeni, “güçler paylaşılmadan”, güçler ayrılığı olmadan demokrasinin korunmasının neredeyse imkansız olmasıdır.

 OHAL’in devamı ve tarafsızlık! / Güngör Mengi

Cumhurbaşkanı Erdoğan 21 Mayıs Pazar günü tekrar Ak Parti Genel Başkanı oldu. O gün yaptığı açıklamalar içinde “partisine verdiği mesajlar” da vardı.

Örneğin “Hedef, teşkilatlarımızda süratle bir yenilenmeyi getirmektir” dedi. “Ak Parti vizyonuna uygun icraat ortaya koyan belediye başkanlarına ihtiyacımız var” dedi.

Bir genel başkanın söyleyebileceği şeyler…

Şimdi; 16 Nisan’da yapılan Anayasa değişikliğine göre bundan sonra cumhurbaşkanı olacak tüm isimler için, genelde nasıl bir durum olabilir ona bakalım. Cumhurbaşkanı “devletin başı” olduğuna göre ve devletin tüm vatandaşlara eşit mesafede durması ve eşit haklar tanıması gerektiğine göre acaba “taraflı, siyasi bir partinin genel başkanı” olan bir cumhurbaşkanı bunu nasıl sağlayacak?

Aym’nin önemi

Başta ABD olmak üzere demokratik Batı ülkelerinde başkanlar parti yönetiminde bulunamıyor, genel başkan olmaları mümkün değil.

Bunun ana nedeni, “güçler paylaşılmadan”, güçler ayrılığı olmadan demokrasinin korunmasının neredeyse imkansız olmasıdır.

Anayasa değiştirmek / Emin Çölaşan / Sözcü

Yeni anayasaya bazı maddeler ekledi, bazılarını çıkardı. O referandum yapıldığında kafalarında bir plan vardı: Recep Bey AKP'nin genel başkanı olacaktır! Ve bu amaca pazar günü ulaşmayı başardılar! Şimdi karşımıza getirilen şu tabloya bir bakınız! Bir yanda anayasayı değiştirip partili cumhurbaşkanlığı getiren bir iktidar... Öte yanda ise cumhurbaşkanı seçildikten sonra TARAFSIZ kalacağı konusunda NAMUSU ve ŞEREFİ üzerine yemin etmiş olan Recep Tayyip Erdoğan! Yani anayasanın 103. maddesi! Üstelik bu öyle sıradan bir yemin değil... Namus ve şeref üzerine Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda edildi. Peki ama son referanduma gitmeden önce iktidar bu maddeyi, yani anayasanın 103. maddesini kaldırdı mı? Hayır, o maddenin virgülüne bile dokunulmadı ve aynen duruyor. Şimdi soruyorum: Bu nasıl iştir? Akıl, mantık ve hukuk bunun neresindedir? Bir kimse cumhurbaşkanlığı makamında oturacak, hem anayasa uyarınca tarafsız (!) olacak, hem de partisinin genel başkanı olacak! Böyle bir şey olabilir mi? Aslında bunları tek başıma benim sormam yetmez. MHP hariç irili ufaklı tüm muhalefet partileri sormalıdır. ("MHP hariç" diyorum çünkü onların sadece adı muhalefet partisidir, gerçekte ise AKP'nin gayri resmi koalisyon ortağıdır.) Sadece muhalefet değil, bütün sivil toplum kuruluşları ve medya da bu işin peşine düşmelidir. Ancak burada çok önemli bir husus daha var... 

Yeni dönemin ilk adamı / Hakan Arslan / Karar

Olağanüstü kongrenin "Yeni Atılım Dönemi" olarak tanımlanması, "Demokrasi, Değişim, Reform" vurgusu boş yere değil. Bu kongre hem Ak Parti hem Türkiye için yeni bir atılım döneminin ilk adımlarından birini oluşturuyor. 16 Nisan'da gerçekleşen sistem değişikliğinin istenen sonuçları hızla üretmesi için bir dönüm noktasını daha geride bırakmış oluyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve Ak Parti'nin yeni dönemin gereklerini çok iyi okuduğu ve buna uygun, hızlı, dinamik bir uyumlanma süreci başlattığı açık. MHP'nin de yeni sisteme uyum konusunda gerekeni yapmakta olduğu görülüyor. HSK seçimlerinde hem karma komisyonda hem Genel Kurul'da iki partinin ortaklaşa çalışması bunun iyi bir örneğini oluşturdu zaten. Ya CHP ve HDP? Eski sistemde takılıp kalmış, bugüne gelememiş gibiler. CHP'nin şu ana kadar dillendirdiği 2019 stratejisi çok gerçekdışı temenni ve iddialar üzerine kurulmakta üstelik. Muhalefetin hali bir başka yazıya

Sahip ve Marabalar rejimi / Sabahattin Önkibar / Aydınlık

Gökçek'in derdi oğlu Ankara'da AKP artı MHP'nin oyu yüzde 70'lere yaklaşırken referandumda alman oy yüzde 48 ise bunun anlamı Melih Gökçek'in siyaseten tükenmesidir. Tayyip Erdoğan her dönem kerhen aday yaptığı Gökçek'i bu sonuçtan hareketle artık düşünmeyeceği herkesin ortak kanaatidir. Öyle ise Melih Gökçek neden mi ısrarla adayım diyor? Kendi üzerinden oğluna siyasi ikbal hazırlamak için ki bu arzusu Osman Gökçek'in Keçiören gibi bir ilçe belediyesine aday yapılması ile mümkün olabilecektir. Peki Erdoğan buna olur mu verir mi? Osman Gökçek'in milletvekilliğine damat Berat Albayrak'a ileride rakip olur endişesi ile vermez lâkin Keçiören olmasa bile CHP'nin elinde olan Yenimahalle'den aday yapabilir zira Gökçek'in imkanlarından yararlanmak ister.

FETÖ ile mücadele ortalığı muhaliflerden temizleme aracı / Orhan Bursalı / Cumhuriyet

Orhan BursalI 'FETÖ ile mücadele', ortalığı muhaliflerden temizleme aracı oldu Başbakan Binali Yıldırım, birkaç ay önce, devlet kurumlarından FETÖ ile ilgisi olmayan çalışanların da atıldığını, bunun OHAL gerekçeleriyle uyuşmadığını söyleyen gazeteciye verdiği yanıtta, mealen, biraz geniş tutuluyor, böyle şeyler olabiliyor.. benzeri sözler söylemişti. İktidar Cemaati hep bir araç olarak kullandı. Hem bir araç hem bir sopa. Kime karşı mı? Sayalım: İktidar dışında herkese karşı: Orduya, Kemalistlere, yazılı ve sözel medyaya, yargıya, sola, öğrencilere, CHP'ye, hatta MHP'ye.. Tabii ki HDP'ye.. özetle tüm muhalefete..

Dört sandık geliyor mu? Süleyman Kılıç / Yurt

Birinci Dünya savaşı travmasıdır. Bizi anlaması ve anlayışlı olması lazım. Batı ise 2. Dünya Savaşının travmalannı yaşıyor. Kısaca travmalar yanşıyor. Batı'nın Türkiye'yi gözden çıkarması demek BM düzeninin yıkılması demektir. Almanya Incirlik'i gözden çıkararak İsrail'in güvenliğini Ürdün'den sağlayabilir. Peki, enerji havzalan ne olacak? Batı enerji havzalannı korumak için kaç ülke geçip gelecek? Batının Türkiye üzerinde çıkarlan var, vazgeçemez. Türkiye'yi ekonomik durgunluğa sürükleyecekler. Katar ile balayı bitti bitecek. ABD'nin Suudiler ile 110 milyar dolarlık anlaşması İsrail'i korumaya yöneliktir. Önümüzdeki hafta NATO toplantısı sert geçecek görünüyor. Restleşme kaçınılmaz. Daha önce de söyledim, oyun sert oynanıyor. Erdoğan, yıprandı. İç iktidarı bölüşmediği gibi, tek adam yönetiminde ısrar ediyor. Üzerinde şüphe var. Inandıncılık sorunu yaşıyor. Erdoğan altı aylık planı sanıldığı gibi sadece iç politika amaçlı söylemedi. AB üyeliğini, idamı her an yeni bir referanduma götürebilir. Bu arada çok önemli iki üç OHAL kanunu çıkaracak. Bugün TBMM Grup Toplantısı. Çarşamba günü muhtemel yeni kabine. Ardından da mahalli ve genel seçim. Hem de en erkeninden. Ya ayrı ayn, ya birlikte 4 sandık kapıda. MHP ile seçim ittifakının yolunu açacak olan siyasi partiler kanunu da yolda. 

General Dişli’nin sırrı / Mehmet Y. Yılmaz  / Hürriyet

DARBE girişimi ile ilgili ‘Genelkurmay Karargâhı çatı davası’ dün başladı.

Sanıklar, elleri kelepçeli olarak 200 metrelik bir yol boyunca “teşhir edilerek” mahkeme salonuna götürüldü.

Darbe girişimi ve neden oldukları can kayıpları nedeniyle suçluların en ağır cezayı almaları gerekiyor, buna kuşku yok.

Ama bir hukuk devletinde bu türden insan hakları ihlallerini de normal karşılamamalıyız.

Her sanığın kendisini savunma hakkı vardır ve haklarında mahkûmiyet kararı verilene kadar masum olduklarını varsaymak, insan olmaktan doğan haklarının mahkûm olsalar bile devam edeceğini akılda tutmak gerekir.

Bu tür uygulamalar, Fetullahçı çetenin yurtdışında sürdürdüğü propagandaya hizmet eder, yetkililerin bunu akıllarından çıkarmamaları gerek.

Bu davanın önemli sanıklarından biri de darbe girişimi sırasında tümgeneral rütbesiyle Genelkurmay’da görevli olan Mehmet Dişli.

Dişli’nin, Genelkurmay Başkanı’na önce zorla darbe bildirisi imzalatmak istediğini, sonra da “tutuklayarak” Akıncı Üssü’ne götüren ekibe liderlik ettiğini biliyoruz.

Darbe girişimi başarısızlığa uğrayıp, Genelkurmay Başkanı kurtarıldığında da aynı helikoptere binerek Köşk’teki Başbakanlığa geldiğini, akşam saatlerinde tutuklanana kadar burada “kriz merkezinde” görev yaptığını da biliyoruz.

Bilmediğimiz konu, Genelkurmay Başkanı’nın, Köşk bahçesine iner inmez neden Dişli’yi tutuklatmadığı.

Ve darbenin merkezinde yer alan bir generalin kriz merkezinde görev yapmasına neden izin verdiği.

Duruşmalar sırasında bunun nedenlerini de öğreneceğimizi ümit ediyorum:

 

.