Medya Arkası (24.01.2018)

Medya Arkası (24.01.2018)
Yazarların bugünkü gündeminde YPG/PKK'ya yönelk devam eden Afrin operasyonu vardı. İşte günün öne çıkan yazar ve yazıları:

Vatan savunması!.. / Uğur Dündar / Sözcü

Bilmem sizin de dikkatinizi çekiyor mu?
Afrin’e yönelik “Zeytindalı Harekâtı” ile birlikte terör örgütü destekçisi bölücülerle, kripto FETÖ’cüler aynı dili kullanmaya, benzer mesajları paylaşmaya başladılar.
Gerek değerli kardeşim Yılmaz Özdil’in “Vatan savunmasına muhalefet olmaz” cümlesiyle biten dünkü yazısına, gerekse benim önceki gün Twitter’daki@ugurdundarsozcu hesabımdan yayımladığım benzer ifadelere gelen saçma sapan, hatta düşmanca tepkilerden bu gerçek kolayca anlaşılıyor.
Bir kez daha ve altını çizerek belirtiyorum.
AKP’nin her zaman eleştirdiğimiz yanlışları, bizim vatan savunmasına desteğimizi engellemez.
Çünkü Mustafa Kemal’in askerleri için “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır!..”
Başka Türkiye yok!..
Yaşasın Türkiye, yaşasın Cumhuriyet!..

***

DEAŞ’a nefes aldırmak için yapıyormuşuz! / Ersoy DEDE / Star

CNN International'dan Tim Lister, Afrin harekatının zor durumda olan ve yenilgiye uğramasına ramak kalan DEAŞ’a nefes aldıracağı yorumunu yapmış..  “Türkiye'nin Kuzey Suriye'deki Kürt militanlara yönelik askeri saldırısı yedi yıldır devam eden Suriye savaşında yeni bir cephe açtı ve boğulmakta olan DEAŞ’a  bir hava koridoru sağlama riskini de beraberinde getirdi (….) İşin özünde, bir NATO üyesi ülke, bir diğer NATO üyesi tarafından DEAŞ’a karşı savaşması için eğitilen ve silahlandırılan bir grubu yok etmek istiyor….” Lister, DEAŞ’a nefes aldırma’ meselesini ‘risk’ diye yazmış.. Ama aslında söylemeye çalıştığı, Türkiye’nin, DEAŞ’a nefes aldırmak için yani DEAŞ’a destek adına PKK’yı vurduğu palavrası.  Ve Tim Lister’ın Zeytin Dalı Harekatı hakkında ortaya koyduğu bu tavır aslında Amerika’nın yükseltmeye çalıştığı resmî tezi.. Lister’ın sakladığı ise ‘DEAŞ’a karşı mücadele etsin’ diye silahlandırdığı PKK’nın bugüne kadar DEAŞ’a karşı ne yaptığı.. PKK, son olarak Türk askerine ateş etsin diye DEAŞ’lı esirleri serbest bırakmış bir örgüt.. Rakka’dan tahliye edilirken eskortluk yapmış bir ittifak gücü.. PKK mı DEAŞ’la mücadele ediyormuş da biz vurunca DEAŞ nefes alacakmış?.. Saçmalık.. Ben söyleyeyim. Sadece PKK da değil.. 60 ülkeli koalisyonun tamamının son iki yılda bölgedeki icraatlarını dökün masanın üzerine.. Bir de sadece Fırat Kalkanı’nı.. DEAŞ’la bugüne kadar sahada tek savaşmış ülkedir Türkiye.. Sadece ve sadece biz çıktık DEAŞ’ın karşısına.. Hem de tek başımıza.. Tıpkı şimdi PKK’nın karşısına çıktığımız gibi.. 

***

Çözümün anahtarı maalesef diktatörde / Mehmet Tezkan / Milliyet

Suriye bölünsün, parçalansın, içinden üç dört devlet çıksın diyen var mı?

Yok..

Ankara da toprak bütünlüğündün yana, Tahran da Moskova da Washington da..

Suriye’nin Suriye olarak kalması, sınırlarının değişmemesi için ülkeye tek bir otorite hakim olmalı..

Ülkede tek silahlı güç bulunmalı.. İşin kuralı bu..

Durum böyle mi?

Değil..

Sahada kimler yok ki..

- Şam yönetiminin resmi, meşru ordusu var..

- PYD/YPG/PKK’lılardan oluşan silahlı güç var.. Amerikalılar 30 bin kişilik silahlı güçten söz ediyor..

Ordu gibi...

- Muhaliflerin kurduğu Özgür Suriye Ordusu var..

- Sayıları az da olsa IŞİD militanları var..

- Sayıları az da olsa eli silahlı radikal gruplar var..

- Şam’a destek veren İran’ın Devrim Muhafızları var..

- Yine Şam yönetiminin yanında savaşan Hizbullah var..

- Savaşmasa bile ABD askerleri var..

- Bütün ağırlığıyla Rusya var..

- Sınırını korumak isteyen Türkiye var..

---

Sahada en az sekiz ayrı silahlı güç var.. Sekiz ayrı silahlı gücün olduğu yerde toprak bütünlüğü olur mu?

Olmaz..

Ne yapmak lazım?

Eli silahlı bütün yapıların oradan temizlenmesi lazım..

Dört başkentin (Ankara/Tahran/Moskova/Washington) siyasi çözüm bulması.. Dört başkentin anlaşarak o topraklarda tek silahlı gücün kalmasını sağlamaları lazım..

---

Ve maalesef bunun yolu Şam’dan geçiyor..

Ve maalesef Suriye’nin toprak bütünlüğü Şam’ın güçlenmesinden geçiyor..

Ve maalesef Suriye’nin terörden arınması Şam ordusunun kontrolü ele almasından geçiyor..

Ve maalesef çözümün anahtarı diktatörde..

---

İşin gerçeği şu.. Muhalif güçler başarısız oldu, Esad devrilmedi.. Her geçen gün artık Şam’a yarıyor, Şam güçleniyor..

Ankara, Esad’ın gitmesini istiyordu ama sınırındaki PYD/YPG/PKK yapılanmasından sonra Esad’ın kalması işine gelecek..

Ve maalesef siyasi çözüm Şam’dan geçiyor..

***

Rusya’nın Afrin mesajı neydi / Abdulkadir Selvi / Hürriyet

GENELKURMAY Başkanı Org. Hulusi Akar ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Afrin harekâtı başlamadan 48 saat önce Rusya’daydı.

Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasında zaten bir sonuca ulaşılmıştı. Rusya, Suriye hava sahasını açarken, Türkiye’den hızlı hareket etmesini istiyor. Hava operasyonları için, “Seri olun” denildiği söyleniyor. Peki Suriye hava sahası ne zamana kadar açık olacak? Bir tarih verilmiyor. Operasyonun belli bir aşamasına kadar hava operasyonlarının devam edeceği söyleniyor. “Elimizi çabuk tutacağız” deniliyor. Ama harekât sırasında ihtiyaç doğduğu her an savaş uçaklarının devreye gireceği söyleniyor.

Başbakan Binali Yıldırım, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmelerde, “Münbiç”le ilgili sorularla karşılıyor. Yıldırım, Münbiç operasyonunun yapılacağını belirterek, Cerablus ve El Bab ile Afrin’i elde tutabilmek için Münbiç operasyonunun kaçınılmaz olduğunu anlatıyor. Cumhurbaşkanı ErdoğanSuriye’deki operasyonların sınırını, “Irak sınırına kadar ülkemizi kuşatmaya çalışan bu terör pisliğini temizleyeceğiz” diyerek ortaya koydu. YPG oraya hâkim olduğu sürece Fırat’ın doğusu da Türkiye’nin gündeminde. Oranın ABD’nin kontrolünde olması bu gerçeği değiştirmiyor. Türkiye’nin kafasında sadece Fırat’ın batısı değil, ABD’nin korumasındaki Fırat’ın doğusu da var.

Bu arada Fırat Kalkanı operasyonunu ve Afrin harekâtını Rusya ile anlaşarak yaptığımızı dikkate alarak, Rus uçağının düşürülmesi ve Karlov suikastını yeni bir gözle değerlendirmeliyiz. Suriye üzerinde Türkiye ile Rusya’nın işbirliğinin ortaya çıktığı anda ipleri ABD’de olan FETÖ tarafından Rus uçağının düşürülmesi ve Karlov suikastı bir tesadüf olmasa gerek.

***

Savaşı kazanan seçimi de kazanır mı? / Fehmi Koru / fehmikoru.com

Savaş ve seçimler

Herkesin aklına Bülent Ecevit’in, başkanlık ettiği koalisyon hükümeti sırasında girişilen ‘Kıbrıs Harekâtı’ (1974) sonrasında gidilen ilk seçimde (1977), partisinin oylarını tarihi bir yüksekliğe ulaştırması örneği geliyor.

‘Kıbrıs Fatihi’ sıfatıyla girdiği seçimden yüzde 41,5 oy oranı ve 213 milletvekili başarısıyla çıkmıştı Ecevit.

Ecevit’in başbakan olduğu o hükümette MSP de vardı ve harekâtın arkasındaki zorlayıcı etkinin sahibiydi. MSP ise, CHP’nin açık fark attığı o seçimde, bir önceki seçime göre milletvekili sayısının yarısını kaybetmişti.

Savaşlar siyasette her partiye aynı başarı sonucunu getirmiyor.

ABD’nin ilk Körfez Savaşı sırasında (1990-1991) en büyük desteği aldığı Türkiye’de, liderini cumhurbaşkanı seçmeyi başarmış Anavatan Partisi iktidardaydı; ilk genel seçimde (1991) iktidarı rakiplerine kaptırdı ANAP.

İlk Körfez Savaşı’nı yürüten George Bush da savaşın hemen ardından girdiği (1992) seçimde yeniden seçilmeyi başaramadı.

Amerikan halkı canlı canlı izledi Saddam Hüseyin’in işgal ettiği Kuveyt’in Amerikan askerleri tarafından kurtarılmasını, başarıyla gurur da duydu; ancak seçim sandığına gittiğinde ‘gazi’ unvanı almış Bush’un karşısına aday olarak çıkmış küçük bir eyaletin (Arkansas) pek tanınmayan valisine (Bill Clinton) oyunu verdi.

Özal da Bush da o savaşın siyasi mağlupları oldular.

Ve Churchill örneği

Daha çarpıcı örnek 2. Dünya Savaşı’ndan yalnızca ülkesi İngiltere’yi zaferle çıkarmakla kalmamış, ardından üzerinde güneş batmayan imparatorluk adına katıldığı Yalta’daki dünya paylaşımında ülkesinin global haklarını fazlasıyla korumuş Sir Winston Churchill de, savaştan hemen sonra yapılan (1945) ilk seçimde, koltuğunu partisinin rakibi İşçi Partili Clement Attlee’ye terk etmek zorunda kalacağı bir bozgun yaşamıştı.

Birinci Dünya Savaşı’nda da vardı Churchill ve o savaştan sonra Ortadoğu’yu harita üzerinde ülkesinin çıkarları istikametinde bölüp paylaştıran siyasetçi de oydu.

Churchill’ ve 1945 sandık yenilgisi o gün bugündür siyaset bilimcileri ve hayatından sadece bu yıl iki film çıkarmış sinemacıları meşgul eder.

Savaşta onun emir ve talimatlarını uygulamış askerlerin bile şaşırtıcı biçimde Churchill’e oy vermediği bilinir.

PKK’yı kim sattı? / Fadime Özkan / Star

İki yıldır Afrin’de askeri güç bulunduran Rusya, Türkiye’nin müdahalesine izin verdi,hava sahasını Türk jetlerine, CHP’li Sezgin Tanrıkulu’nun hassas noktası SİHA’lara açtı diye bozuluyorlar. YPG komutanı Sipan Hemo “Ruslar bize ihanet etti” diye medyaya demeçler veriyor. Asıl Soçi’de masada olmayacak olmak koyuyor PKK’ya.

Daha önce de Amerika bizi sattı diye ağlaşıyorlardı. PYD’nin eski başkanı Salih Müslimsırtındaki kılığı, elindeki silahı, kursağındaki arpayı veren efendisini unutup “ABD’nin Suriye’de amaçları hiç belli değil. Rusya’nın ise çok açık, o yüzden Moskova bize sahip çıkmalı” türünden açıklamalar yapmıştı birkaç ay önce. “Yok mu bizi satın alacak olan”diyordu aslında. Bırakalım Amberin Zaman uğraşsın.

***

Onlar kaçacak biz kovalayacağız / Şebnem Bursalı / Takvim

Zeytin Dalı dedik, zeytini halka dalı teröriste yönelttik. Şanlı ordumuz, kahraman Mehmetçiğimiz Afrin'de, 80 milyon Türk halkının duaları onlarla.
Ama ne yazıktır ki; böylesine milli bir meselede bile hainlik edenler aramızda var. Biz ABD'nin, dünyanın bize hainlik etmesine alıştık ama içimizden de benzer iftiralar yükselince işte o zaman dayanamıyoruz.

Olan biteni savaş ve barış kıskacında değerlendirmekte ısrar edenlere bir çift sözüm olacak; bir kere savaş da barış da bir ülke ile yapılır. Ama bizim karşımızda ABD'nin maşa olarak kullandığı teröristler var.

Bu teröristler bizim sınırımızda milli güvenliğimize tehdit oluşturacak ve biz bunaseyirci kalacağız öyle mi?

Kimse kusura bakmasın ama bu alçak teröristler temizlenene kadar onlar kaçacak biz kovalayacağız.
Bu böyle biline..