Medya Arkası (29.05.2018)

Medya Arkası (29.05.2018)
Köşe yazarların gündeminde 24 Haziran seçimleri vardı. İşte günün öne çıkan yazıları:

Eşim haram, çocuğum haram, uyku haram falan / Ahmet Hakan / Hürriyet

MUHALEFETİN EN BÜYÜK BEŞ DÜŞMANI

- BİR: “Hile yaparlar, asla kazanamayız” önyargısı.

- İKİ: Kazanmaya olan inançsızlık.

- ÜÇ: “İktidar her şeyi ayarlamıştır” algısı.

- DÖRT: Dava şuuru eksikliği...

- BEŞ: Moral yükselmesinin ve bozulmasının çok ani olması...

Seçimde muhalefet kazanırsa bu bir beka sorunu mudur? Öyle deniyor da… / Fehmi Koru / www.fehmikoru.com

İyi yönetilmediği için demokratik bir ülkenin battığı, yani ‘bekasının tehdit altına düştüğü’ görülmemiştir; demokrasilerde halk yanlışını bir sonraki seçimde düzeltir zaten…

Sözün kısası şu: 24 Haziran’da seçim iktidarın değişmesini getirecekse, bu, ülke için bir ‘beka’ sorunu teşkil etmeyecektir.

Hem söyleyin bakalım ülkeyi ‘beka’ sorunu ile karşı karşıya kim/ler getirecek?

CHP devleti kuran partiydi, o mu? CHP’nin başında en son bürokratik görevi devlette genel müdürlük olan Kemal Kılıçdaroğlu mu? Ya da Refahyol döneminde içişleri bakanlığı koltuğunda oturmuş Meral Akşener mi? Yoksa AK Parti’nin kurucu kadrosunun vaktiyle içinde yer aldıkları siyasi hareketin günümüzdeki temsilcisi Saadet Partisi ve uzun yıllar birlikte siyaset yaptıkları Temel Karamollaoğlu mu?

Hangisi ve neden?

En başta söyledim: Bir aydan daha az bir süre kalmış olan seçimlerde sandıktan nasıl bir sonuç çıkabileceğine dair elimde araştırmaya dayalı bir veri yok; henüz yok. AK Parti sözcüsü “Biz ilerideyiz” diyor ve onu yalanlamak için de bir sebep görmüyorum.

Zaten o yüzden de, kampanyada ağırlıklı olarak kullanıma sokulmuş ‘beka’ sözcüğünün bu seçimlerde yeri olmadığına inanıyorum.

Bırakalım da, insanlar, herhangi bir korkuya kapılmadan, kendilerini baskı altında hissetmeden kanaatlerini oluştursun ve sandık başına gittiklerinde de gönüllerine göre oylarını kullansınlar.

Demokratik olan budur ve böyle olmayan ortamlar demokrasilerde ‘beka’ sözcüğünü akla getirir.

Partiler yeni sistemi anlamamış / Fatih Altaylı / Habertürk

MHP’nin seçim beyannamesi ise iyiden iyiye abesle iştigal.

MHP’nin bir cumhurbaşkanı adayı yok.

Bir başka partinin adayını destekleyen tek parti MHP.

Peki bu durumda MHP’nin seçim beyannamesi aynı zamanda AK Parti’nin de seçim beyannamesi mi oluyor?

Mesela, MHP’nin “af” vaadi, aynı zamanda AK Partili Cumhurbaşkanı’nın da vaadi mi?

Ben tüm bunları anlayamadım.

Çünkü belli ki partiler de yeni sistemi tam anlayamamışlar!

24 Haziran seçimleri Türkiye için bir milat olacak / Elif Çakır / Karar

Bakın kalkıyor işte. 24 Haziran’da Türkiye, 1980’deki 12 Eylül darbecilerinin icadı olan ‘yüzde 10 seçim’ barajı ayıbından ‘tuhaf bir şekilde’ kurtulmuş gibi olacak.   

AK Parti tuhaf bir şekilde 16 yıldır vesayetçilerin antidemokratik uygulaması olan seçim barajının kaldırılmasına “yüzde 10 barajını kaldırırsak istikrar bozulur’ diyerek yanaşmamıştı.

Oysa Türkiye’nin bu demokrasi ayıbından kurtulmasına öncülük edebilir, demokrasiyle yönetilen ülkelerdeki gibi sembolik bir orana çekebilirdi.

30 yıllık bir sorun. ANAP’tan DYP’ye kadar ‘seçim barajının’ demokratik bir uygulama olduğunu savunan olmamasına rağmen TBMM’ye kapağı atan partilerin meselesi olmaktan çıkmış.

Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’un şu sözleri durumu gayet iyi özetliyor aslında.

“Partiler iktidara gelinceye kadar seçim barajı konusunda rahatsızlıklarını dile getiriyor ancak iktidara geldikten sonra hiçbir çalışmada bulunmuyor. Siyasi iktidarlar barajlardan medet umarak yollarına devam ediyor.”

Bravo diyorsunuz değil mi! Yok. Sayın Kurtulmuş elbette ki bu süreçte yapmadı bu açıklamayı, 2010 yılında yani HSP liderliği dönemine ait bu sözler. AK Parti’ye ‘seçim barajı’ üzerinden yaptığı ağır eleştiriyi almayım buraya.

Akşener’den iki önemli çıkış / Murat Çelik / Vatan

İnce İzmir Çiğli’de miting için sahneye çıkıyor. Bir vatandaş sahneye fırlıyor ve Muharrem İnce ile ‘selfie’ çekiyor. İnce bu ‘özçekim’in ardından dönüp sahnenin diğer tarafına ilerlerken, korumalar özellikle de biri - o vatandaşı iterek, adeta fırlatıp atıyor sahneden aşağı.

Bu olayın görüntüleri medyaya yansıyınca İnce dün o kişiyi buldurdu ve telefonda kendisinden özür diledi.

Özür dilemek önemli bir erdem. İnce’nin yaptığı kesinlikle doğru. Sadece bu da değil. Özür dilerken, “Benim yanımda çalışanların da sorumluluğu bana aittir” demesi de ayrıca takdire şayan.

Bu noktada, İnce’ye naçizane bir önerim var.

Konu ve içerikten bağımsız olarak; kamuoyu ile paylaşacağı konuşmaları, telefonun hoparlörünü açıp sesi dışarı vererek yapması daha sağlıklı olacaktır.

Böylece, karşı tarafın sözleri de duyulabilecek ve İnce’nin konuştuğu kişinin söylediklerini tekrarlayarak kayda geçirmesine gerek kalmayacaktır.

Bir habercinin mesleki - teknik kaygıyla düştüğü bir not olarak dikkate alınması ricasıyla...