Medyaradar’ın gizemli yazarı: SBK’yı medyaya sokmak isteyen üst düzey yöneticiyi yazdı

Medyaradar’ın gizemli yazarı: SBK’yı medyaya sokmak isteyen üst düzey yöneticiyi yazdı
Medyaradar'ın gizemli yazarı olan Keskin Kalem medya dünyasında ses getirecek bir yazıyı bugünkü köşesinde kaleme aldı.

Medyaradar’ın Keskin Kalem’i bugünkü köşesinde Demirören’de işten çıkarılan 45 gazetecinin tazminatının hala ödenmeyişini, gazeteci Erk Acarer ve gazeteci Fatih Altaylı arasında geçen tartışmaları ve en önemlisi de Avusturya’da tutuklu bulunan Sezgin Baran Korkmaz’ın medyada kurmak istediği yapılanmanın detaylarını kaleme aldı.

Keskin Kalem, Demirören’in gazetecilere tazminatını ödemediği takdirde bu konuyu gündemden düşürmeyeceğini dile getirdi.

Yazısının ikinci bölümünde Fatih Altaylı ve Erk Acarer tartışmalarını ele alan Keskin Kalem, Acarer’in “Bana muhalifçilik oynamayın! Kutuyu çok kötü açarım, insan içine çıkamazsınız” sözlerine vurgu yaptı. Keskin Kalem, Acarer’in ‘kutusunda’ sakladığını iddia ettiği bilgiler için “Bunu açıklamalıdır. Çünkü ‘ben çok kötü şeyler biliyorum, susmazsan açıklarım’ tarzı sözler gazetecilikle bağdaşmaz. Her şeyden önce ayıptır.” ifadelerini kullandı.

Yazısının son kısmında ise Avusturya’da tutuklu bulunan Sezgin Baran Korkmaz’ın (SBK) medyada bir “yapılanma” yapmaya çalıştığını yazdı.

Gazeteci Cüneyt Özdemir’in konuya ilişkin , “SBK bana bir haber kanalı projesinden bahsetti ama ben istemedim” açıklamasını hatırlatan Keskin Kalem, SBK’nın medyadaki “gizli ortağının” bu konudaki açıklamalarını yazısında gündeme getirdi.

Medyaradar’ın Keskin Kalem’inin yazısı şu şekilde:

Keskin Kalem ne dediyse o…

Demirören zam farkını yatırdı…

Sırada 45 gazetecinin tazminatı mı var?

Sevgili yoldaşlarım.

Uzun süredir ilk kez, klavyemin başına mutlu geçiyorum.

Nedenini aslında pek çoğunuz biliyorsunuz.

Demirören Medya’da alttan alta kaynayan, rahatsızlık yaratan bir durum vardı.

Bu sene başında yapılması gereken yasal zam, Mayıs’ta yapılmış fakat ilk 4 ayın zam farkı yatırılacak denilmesine rağmen, bir türlü emekçilerin hesabına geçmemişti.

Buradan defalarca yazdım.

"Zaten emekçilerin maaşları eridi, haklarını verin" dedim.

Son yazımda da müjdenin sinyalini vermiş, bir Demirören çalışanının şikayeti üzerine şirketin farkları yatırmaya karar verdiğini söylemiştim.

Öyle de oldu…

Çok iyi oldu.

Emek kutsaldır…

Medyada bir azınlık dolgun maaşlarla keyif çatarken, pek çok emektar gazeteci ayın sonunu nasıl getireceğini bilemiyor.

Bu adaletsiz düzende, o farklar en fazla 3 Ertuğrul Özkök maaşı eder.

Neyse, Demirören yönetimi yanlıştan döndü, iyi de etti.

Ama asıl dönülmesi gereken çok daha büyük bir yanlış var.

O da Demirören’in kovduğu 45 gazetecinin tazminatını hala ödememiş olmasıdır.

Biliyorum, pek çok emekçi oradan alacağı tazminat üzerine hayallerini kurdu.

O nedenle, bu hakların yenilmesi zulümdür.

Keskin kulağıma gelenlere göre, patronaj 45 gazetecinin vazgeçmeden bu meseleyi gündeme getirmesi nedeniyle, biraz endişeliymiş.

Ve tazminatları ödeme konusunda bir yumuşuma sinyali verebilirlermiş.

Ben de bunu duyduğum için bir kez daha Demirören yönetimine seslenmek istiyorum.

Yapmayın etmeyin…

Gelin emekçinin hakkını emekçiye verin…

Kendi iradenizle verirseniz ne âla...

Vermezseniz yakanızdan düşmeyeceğimi bilin.

Gerekirse zam farklarında olduğu gibi her hafta yazarım. Ben yazmazsam Medyaradar editörleri yazar.

Yazacak yer bulamazsam suya bile olsa yazarım..

Bıkmadan usanmadan yazarız...

Parasını verip aldığınız o medya grubu, sadece sizin değil.

O hakkını yediğiniz, kıdem tazmninatlarının üstüne yattığınız insanların emekleri ile orası bir medya grubu oldu.

Hem siz kim oluyorsunuz da tarihte eşi görülmemiş şekilde, insanları hem kovup hem de yılların emeği olan kıdem tazminatlarının üstüne yatıyorsunuz.

Eğer biriyle çalışmak istemiyorsanız, sözleşmeyi sona erdirir kıdem ve kazanılmış hakkını öder, öylece yollarsınız.

Eğer mafya değilseniz,

Hukuka inanıyorsanız,

Adaleti bir medya grubu olarak sadece kendiniz değil herkes için istiyorsanız.

Yazdıklarınıza gazetelerinize inanılmasını ve çöp muamelesi yapılmamasını istiyorsanız.

İnsanların haklarına çökemezsiniz.

 

Erk Acarer, Altaylı’nın rezaletini neden açıklamadı?

Sevgili sırdaşlar.

Sedat Peker’in medyamızda yarattığı depremin artçıları neredeyse her gün hissediliyor.

Yalnız bunlar öyle artçılar ki…

Maşallah her biri orta ölçekli deprem…

Ne oluyor, depremler oluyor da, ne değişiyor, dediğinizi duyar gibiyim…

Valla bizim medyanın civataları o kadar gevşek ki yıllardır…

Değil deprem, atom bombası düşse, aynı yüzler, aynı suratlar, utanmadan yazmaya, çizmeye devam ediyor.

Neyse konuya döneyim…

Malumunuz gazeteci Erk Acarer, özetleyecek olursam, Sedat Peker’in atamadığı tweetlere aracı oldu.

Tabii basında hemen bir etik tartışması patlak verdi.

Sanki her gün etik rekoru kırılıyormuş gibi.

Yanlış anlaşılmasın, ben de Acarer’in yaptığının gazetecilik sınırları dahilinde olmadığını düşünenlerdenim.

Bu çok uzun bir konu, dinozor bir gazeteci olarak özellikle genç okurlarımın canını sıkmak istemiyorum.

Ama Acarer de, nispeten genç nesilden bir gazeteci olarak, şimdi ortalıkta muhalifmiş gibi dolanan ama her devrin adamı olan bazı isimleri ifşa etti.

Bu ifşası doğrudur.

Tebrik ediyorum.

Ancak özellikle Habertürk yazarı Fatih Altaylı’yla girdiği polemikte, yaptığı bir şey dikkatimi çekti.

Altaylı, Acarer’i isim vermeden eleştirince, biliyorsunuz kızılca kıyamet koptu.

Acarer, Altaylı’yla ilgili şu ifadeleri kullandı:

Alo Fatih hadisesine imza atmış, Gezi’de Erdoğan’ın sözcülüğünü yapmış, tarikatları Cübbeli Ahmet aracılığı ile başımıza çıkarmış, kendisi ile direk bağı olmayan bir ‘gazeteciye’ telefon alıp hemen açacaksın demiş biri de ayar vermesin !Haddinizi bilin! Ben Peker’e mikrofon uzattım. Yeni dönem yaklaşırken, AKP ile en çok biz mücadele ettik diyecek, şanlı şöhretli köşelerinden ayrılmamak için kıvırıp duracak çakallardır bunlar. Yazmaya dahi korksan da benim bir adım var. Öğreneceksin! Eğer bir gazetecilik tartışması yapılacaksa bunu hocalarla yapmayı tercih ederim, AKP’yi başımıza bela etmiş her dönemin adamlarıyla değil! Herkes haddini bilecek!

Ama Acarer''in en çok şu ifadesi kafamı kurcaladı:

“Bana muhalifçilik oynamayın! Kutuyu çok kötü açarım, insan içine çıkamazsınız”

Şimdiiiiiiii…

Madem bu söz söylendi.

Ben de bir gazeteci olarak sorayım.

O kutuda ne var?

Erk Acarer de bir gazeteci olarak eğer Altaylı''ya şantaj yapmıyorsa; umarız yapmıyordur.

Bunu açıklamalıdır.

Çünkü ‘ben çok kötü şeyler biliyorum, susmazsan açıklarım’ tarzı sözler gazetecilikle bağdaşmaz. Her şeyden önce ayıptır.

Eğer her akşam milyonların karşısına, ekranlara çıkarılan…

Çocuklarımızın izlediği ekranlarda ahkam kesen birileri…

Aslında insan içine çıkamayacak şeyler yapmışsa, insan içine çıkmamaları gerekir.

Gerçek bir gazeteci de bunu biliyorsa açıklar.

Bu bilgiyi paylaşmak da bir kamu görevidir.

Umarım sayın Acarer bunu yapar…

 

SBK hangi medya binasında konuşlandı?

Yoldaşlar…

Medyamızda güya halının altına süpürülmüş büyük bir pislik var.

Herkes halının üzerinde tepiniyor ama.

Alttan öyle pis kokular geliyor ki, ortamda durmak ne mümkün…

Herkes gizlice bunu konuşuyor, herkes pek çok şeyi biliyor.

Ammaaaaaa…

Susuyor.

Çünkü skandalın ucu, çok kişiye dokunuyor.

Avusturya’da tutuklanan işadamı Sezgin Baran Korkmaz’ın medyada kurmak istediği yapılanmanın, perdesini geçen yazımda biraz araladım.

İpuçları verdim.

Hadi belki birileri ipin ucunu çeker dedim.

O yazımı güzel hafızalarınızı tazelemek için şuraya iliştireyim:

Kısaca ne demiştim?

Gazeteci Cüneyt Özdemir, ‘SBK bana bir haber kanalı projesinden bahsetti ama ben istemedim’ açıklamasını aylar önce yaptı.

Ama hala, ne isim ne cisim verdi.

Kimse de bu meselenin üzerine gitmedi.

Oysa ki bendeniz, bu basit gibi görünen açıklamanın aslında SBK’nın medya yapılanmasına giden yol olduğunu söyledim.

Hatta somut veriler paylaştım, neydi onlar:

1. SBK haber kanalı projesi için şu anda büyük bir medya kuruluşunun başındaki bir isimle ortak hareket etmiş.

2. SBK’nın bu medya yöneticisiyle iş ilişkisi varmış. (Zaten SBK''yı, -sağa sola saçtığı kirli paranın kokusunu alıp- medya işine de sokmak isteyen bu yöneticiymiş)

3. Bu medya grubundaki bazı köşe yazarları, ekran yüzleri doğrudan bu projeyi biliyormuş ve parçası olacak isimlere de aracılık etmişler. Bu isimlerden biri SBK skandalında adı sık sık geçen ve malvarlığıyla gündem olan bir köşe yazarı.

Şimdi soruyorum:

VAR MI BU İŞİN ÜZERİNE GİDECEK BİR BABAYİĞİT?

Çünkü bu ipi çeken, yılın gazetecilik bombasını patlatır.

Diyeceksiniz ki, e sen niye çekmiyorsun bre Keskin.

Daha durun…

Çekeceğim elbet.

Ama dediğim gibi, yeni bilgiler yavaş yavaş geliyor elime. Önce Sezgin Baran Korkmaz''ın medyadaki "gizli ortakları''nı" yazacağım. Sonra da bu toplum mühendisliği ve hükümet kurup yıkma heveslisi bu zevatın ayakları ve tepesinin kimlerden oluştuğunu yazacağım.

Bence bu durumun ifşası medyamızın geleceği açısından büyük önem taşıyor.

O nedenle bu ipi benden önce birileri tamamen çekecekse, benden daha çok bilgiye sahipse, hemen yapsın.

Durmasın.

Bu çağrıyı yaptıktan sonra, elime gelen yeni bilgileri de hemen siz sırdaşlarımla paylaşayım:

1. Hemen yukarıda bahsettiğim köşe yazarı, sağda solda kendisine SBK’yla ilişkisi sorulunca bomba cevabı veriyormuş: SBK çalıştığım binaya defalarca geldi, beni değil (..... ...''i ) ziyarete geliyordu. Benim bu işle hiçbir alakam yok, beni SBK’yla tanıştıran da O... (boşlukları sonra dolduracağız -Keskin Kalem)

2. Bu medya yöneticisi, medya dışındaki başka alanlarda SBK’yla işler yapmış. Anlayacağınız SBK’nın ülkede kurduğu düzenin çarklarından biri olmuş.

3. İddiaya göre bu ABD hazinesinden soyulan parayı saçan SBK’nın medya imparatorluğunun başına geçmek istiyormuş çünkü şu anki patronuna pek güvenmiyormuş.

4. Bu medya yöneticisi, SBK’yı gücüyle etkilemek için elindeki bazı köşe yazarı, ekran yüzünü SBK’yla tanıştırmış ve adeta emrine amade etmiş. Ama tabii bu uyanık gazeteciler SBK’yla ilişkileri geliştirip, nakde çevirmiş.

Şimdilik bunlarla yetinelim.

Biliyorum kendileri de merakla bekliyorlar.

Sırtlarında yumurta küfesi var.

Kendilerine şimdiden akıllı olmalarını, bir medya grubu nasıl yönetilecekse öyle yönetmelerini tavsiye ediyorum. Bu işlere girerek varacağınız yer derin bir çukurdan başka bir şey değil...

Zaten üzerinizde yeterince şaibe vardı. O şaibeleri temizleyemediniz.

Yine de siz bilirsiniz...

Akılla hareket etme vaktiniz geldi de geçiyor.. Benden söylemesi...

Velhasıl sözümü bağlarken; söz verdiğim gibi, elimdeki verileri belgeyle somutlaştırdığımda, isimleri de açık olarak yazacağım.

O zamana kadar, naçizane, bu dostunuza katlanmaya devam edeceksiniz...

Sağlıcakla....

Kaynak: Medyaradar

İlgili Haberler