Meral Akşener: "İstanbul Valisi'ne ceza verilmeli"

Meral Akşener: "İstanbul Valisi'ne ceza verilmeli"
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, FOX TV'de İsmail Küçükkaya'nın konuğu oldu. İstanbul seçimlerine ilişkin açıklamalar yapan Akşener, İBB'ye kayyum olarak atanan İstanbul Valisi Ali Yelikaya'ya ceza verilmesi gerektiğini söyledi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, FOX TV'de İsmail Küçükkaya'nın sunduğu Çalar Saat programına konuk oldu.

Gündeme dair açıklamalarda bulunan Meral Akşener, YSK'nın İstanbul kararını eleştirdi. Akşener,  "Türkiye’de YSK ile ilgili hukuk ve adaletle ilgili zaten soru işaretleri varken, şimdi millet anladı ki YSK’da bulunan hakimlerimiz cübbelerine düğme diktirmiş." ifadelerini kullandı. 

Seçim yenilenmesi kararının ardından İBB'ye kayyum olarak atanan İstanbul Valisi Ali Yerlikaya'nın aslında bu süreçten sorumlu tutulup cezalandırılması gerektiğini söyleyen Akşener, "Valilikler ve Kaymakamlıklar ilçe ve il seçim kurullarına veriyor bu listeleri. Yani iktidarın memurları. Şimdi siz İstanbul Valisi’ni İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum olarak koyuyorsunuz. Peki aynı Vali, sandık kurulu başkanlarını onlar atıyor. Şimdi eğer bir ceza verilecekse bu arkadaşlara verilmesi lazım. Çünkü işlerini yanlış yapmışlar." şeklinde konuştu.

Akşener'in konuşmasından satır başları:

"ANNEMİZİN AK SÜTÜ KADAR HELAL BİR SEÇİMDİ"

"Annemizin ak sütü gibi helal bir seçimdi. 28 Şubat muktedirlerinin muhtar bile olamaz diyerek manşet attırdığı bir süreçte bu millet Erdoğan'ın arkasında durdu. Başbakan yaptı, Cumhurbaşkanı yaptı. Ama bugün karşı durması gerek muktedir anlayış içinde kaldı."

"ERDOĞAN SARAY'IN ŞAŞASINA TESLİM OLDU"

"1946 seçimlerini herkes bilir. Açık oy gizli tasnif kanunun çıkarıldığı bir seçim. Demokrat Parti o seçimde 40-50 milletvekili çıkarmıştır o seçimde. Demokrat Parti o seçimden sonra bir kongre yaptı. Sine-i millete dönme kararı aldı. İnönü Celal Bayar’a tamam bunu halledelim diyor. Seçim yasası değişiyor.1946-47 dönemindeki gibi davran Erdoğan’ın bu tavrının arkasında Saray mantığını görüyorum. Sayın Erdoğan kendini milletin adamı diye tanımlar ve inanırdı. İnanırsanız duruş gösterirsiniz. Sayın Erdoğan zihniyet değiştirdi. Saray denilen kavram başlı başına bir zihniyettir. Yani bir bürokrasi oluşturur. Bütün saraylar aynıdır. İster monarşi olsun ister mutlakıyet olsun ister de bugünkü gibi tırnak içinde bir sistem olsun. Çünkü tam olarak ne olduğumuzu tanımlayamıyorum ben. Saray’a geçtiniz binlerce kadronuz oluştu. Binlerce insanla, yüzlerce arala geziyorsunuz. Bu şaşanın psikolojik olarak yarattığı bir dönüşüm olur. O fakir sofrasına oturduğunuzda yadırgarsınız onlar da sizi yadırgar. Saray’a girdiğiniz zaman aynı zamanda korkarsınız biliyor musunuz? Etrafınızdaki bürokratik alan size öyle şeyler söyler ki her dakika birisi size kötülük yapacakmış gibi o mantıkla hareket edersiniz. Herkes sizin düşmanızmış gibi görmeye başlarsınız. Erdoğan’ın temel sorunu o Saray’ın şaşasına teslim olması.”

“31 Mart’ta Sayın İmamoğlu kazandı. Şimdi esas mesele şu. Refah Partisi’nden bu yana AKP’nin de devamını getirdiği bir teşkilat sistemi söz konusudur. Ama ne 31 Mart'ta ne de 24 Haziran'da evimin kapısını çalmadılar"

"MİLLET ANLADI Kİ YSK'DA BULUNAN HAKİMLER CÜBBELERİNE DÜĞME DİKTİRMİŞ"

"İstanbul’daki itirazların benzerini biz de Balıkesir Büyükşehir ve bazı ilçelerde de yaptık. İlginç olanı şu. Bizim itiraz ettiğimiz Mustafa Kemal Paşa için müraacat ettik. YSK bize dedi ki “Bunlara itiraz süresinin son tarihi 2 Mart’tır. İtiraz edemezsiniz.” Dolayısıyla reddetti. Bizim başvurumuzu reddeden aynı hakimler İstanbul itirazlarını kabul ettiler. Çok büyük bir çelişki oldu ortada. İkincisi Türkiye’de YSK ile ilgili hukuk ve adaletle ilgili zaten soru işaretleri varken, şimdi millet anladı ki YSK’da bulunan hakimlerimiz cübbelerine düğme diktirmiş. Sayın Erdoğan’ın ‘Yapacaksınız’ şekilde bir açıklama var. Ben o açıklamadan sonra herhalde tabanını konsolide etmek için söylüyor diye düşündüm. Çünkü bu kadar kör gözün üstüne parmak sokulmaz. Bu, millet vicdanını yaralar. YSK bizim yaptığımız itirazlarda şöyle bir gerekçe koydu: “Seçim sonuçlarını etkilemiyor bu dedikleriniz”

"İSTANBUL VALİSİ'NE CEZA VERİLMELİ"

Valilikler ve Kaymakamlıklar ilçe ve il seçim kurullarına veriyor bu listeleri. Yani iktidarın memurları. Şimdi siz İstanbul Valisi’ni İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum olarak koyuyorsunuz. Peki aynı Vali, sandık kurulu başkanlarını onlar atıyor. Şimdi eğer bir ceza verilecekse bu arkadaşlara verilmesi lazım. Çünkü işlerini yanlış yapmışlar. O fatura onlara çıkmıyor. Bir de Vali Bey onure edilip kayyum oluyor. Kendi teşkilatları ve bakanları çalışmamış, onlara da bir fatura çıkmıyor. Sonuçta fatura bu milletin oylarına çıkıyor. Bu, milli iradenin gaspıdır. YSK kendi kendini yok hükmüne getirdi. Biz kime güveneceğiz? Cübbesinin düğmesi dikilmiş yargıca mı güveneceğiz?

"ŞİMDİ ERDOĞAN KENDİ KENDİNİ OYLATTIRACAK İSTANBUL'DA"

Nasıl oluyor da zarftaki 4 oy pusulasından diğerleri şaibesiz oluyor da bir tek Ekrem İmamoğlu’na verilen oy şaibeli oluyor? Sandık başkanı aynı başkan, seçmen aynı seçmen, zarf aynı zarf. Farkında değiller, belki de vatandaşı ve muhalefeti kaale almıyor olabilirler. Ama o muhalefet ve vatandaş o mazlum hallerinden bu yana getirmiş kişiler. Bu milletle inatlaşmak bu seçimde en büyük yanlış oldu. Şimdi sayın Erdoğan, kendi kendini oylattıracak İstanbul’da. İstanbul’dan nemalananlar var. İstanbul’dan nemalananlar bu sistemi götürenlerin sahibi. Vakıflar, bankamatik çalışanları, ihaleler derken İstanbul’un her şartta geri alınmasına yönelik bir telkinle karşı karşıya olduğunu düşünüyorum. Ben Erdoğan’ın yerinde olsam ‘Hayırlı olsun Ekrem kardeşim’ derdim.

"YENİLENECEK SEÇİMİN MALİYETİ KORKUNÇ OLACAK"

“47 gün daha seçim konuşacağız ve maliyeti korkunç olacak. Geçen sene bugün 4.24’tü. Bugün kaç? 6.24. ‘dolar düşecek. Ekonomi uçacak’ diye bir seçim yaptık. Tam tersi oldu. Ekonomiye bakılamıyor. Bakan Damat bey hiçbir şey yapamıyor. Başta Damat Bey olmak üzere değişmedikçe ekonomi düzelmez.”

"BU FİŞLEMELER 28 ŞUBAT'TA YAPILIRDI"

“Korkunç bir şuur altı var. Galatasaray Divan Başkanı diyor ki ‘son divanımız olabilir’, sanatçılar tehdit edilip, fişleniyor. Bu fişlemeleri 28 Şubat’ta yaparlardı. Tarih tekerrür ediyor.”

DAVUTOĞLU VE GÜL AÇIKLAMASI

“Sayın Gül’ün de içinde bulunduğu kuruluş dönemlerinde ben vardım. O günün sşyasi hastalıklarından kurtulmuş değerleriyle bir siyasi parti kurma anlayışıyla yola çıkılmıştı. Ama sonuçta sanatçılar fişlendiği, vatandaşın korkutulduğu, gazetecilerin susturulduğu bir döneme girildi. Dolayısıyla Sayın Davutoğlu’nun ve Gül’ün bu açıklamaları önemli. İddia edilen kuruluş değerlerinden kopan Sayın Erdoğan’dır.”