Meral Akşener'in başbakanlığa adaylığı

Meral Akşener'in başbakanlığa adaylığı

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener''in katıldığı bir programda söylediği, "Bizim iki sistemimiz var. Bir Cumhurbaşkanı seçimi, o seçilen parlamenter sistemin taşlarını döşeyecek. İvedilikle parlamenter sisteme geçişin yolunu döşeyecek ve Cumhurbaşkanı olarak kalacak. Seçimi kazandık ve parlamenter sisteme geçtik… O Cumhurbaşkanı herkesin Cumhurbaşkanı olacak. Yanlış anlaşılan şey şu, biz ikinci bir Erdoğan seçmeyeceğiz. İş birliği içinde rekabet diye bir kavram tanımlarım. Ondan sonra rakip olacağız biz. … Sayın Kılıçdaroğlu''nun aday profili anlatımına katılıyorum. Ben Cumhurbaşkanı adayı değilim. … Başbakanlığa adayım." sözleri büyük ses getirdi.

Meselenin özünü, muhalefetin hedefini, anlamak istemeyenler bu sistemde başbakanlık makamının bulunmayışına takıldı kaldı.

Oysa, Akşener''in bu söylemiyle ortaya koyduğu tutum, pek çok insanın kafasını kurcalayan Millet İttifakı''nın seçimleri kazanması halinde ülkenin nasıl yönetileceği sorusuna cevap niteliğindeydi. Bu açıdan, görünen o ki, Akşener ve Kılıçdaroğlu, Türkiye''yi iş birliği içerisinde yönetecek kadar liderlik olgunluğuna sahipler.

UYUMLU VE DENGELİ YÖNETİM

Acton''un "Güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır" sözünün doğruluğu malum. Son 20 yıllık yönetimde, güç sahiplerinin nelerle yetinmediklerini, daha fazlasını elde etmek için çabalarken halkı nasıl da yok saydıklarını ve düşünmediklerini tecrübe ettik.

Bu kötü tecrübeler sonucu da ister istemez herkesin içinde "ya muhalefet de iktidara geldiğinde güç zehirlenmesi yaşarsa, güç tatlı gelir de cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle devam edilirse" endişesi hasıl oldu.

İşte Akşener''in açıklaması, aslında bu endişenin giderilmesini de sağlıyor. Görünen o ki, muhalefet, parlamenter sisteme geçmekte kararlı ve bu kararını sürdürmeyi sağlayacak hedeflerini uzun vade için oluşturmuş.

PARLAMENTARİZM HEDEFİ

Bu durumda, 2023''te yapılması beklenen seçimlerin neticesinde seçilecek Cumhurbaşkanının Millet İttifakı''nın adayı olması halinde, bu Cumhurbaşkanı bir geçiş dönemi cumhurbaşkanı olacak. Bu süreçte, başkanlık sistemine son verilecek, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilecek ve cumhurbaşkanının yetkileri sembolik bir hâl alacak.

Şahsen, parlamenter sisteme dönüşü olası kılan bu ihtimali, oldukça heyecan verici buluyorum.

Zira, parlamenter sisteme dönülmesindeki ısrarımız, teorik tercihlerden değil. Hep yazıyoruz, devlet, "yaptım oldu" düsturuyla yönetilmez. Hükümet sistemleri de demokratik alt yapı kurulduktan sonra "Ben bunu istiyorum, değiştiriyorum" diyerek değiştirilmez. Her ülkenin kendi yaşanmışlıkları, tarihi, kültürü, toplumsal ve siyasi yapısıyla seneler içinde yapılan ufak düzeltmelerle hükümet sistemleri rayına oturur.

Neredeyse 100 yıllık Cumhuriyet ve demokrasi kültürü içerisinde şekillenen parlamenter sistem üzerine Türkiye''nin yaşanmışlıkları, başkanlık sistemine uygun olmayan kültürel ve tarihî yapısı da eklenince gelinen sonuç işte ortada. Ekonomi de zayıf yargı da… Genç de mutsuz yaşlı da…

Ancak sistemleri iyi veya kötü yapan da uygulamalardır. Bu açıdan geçiş döneminin nasıl olacağı ile ilgili endişe duymaya gerek yok. Demokrasi gayesi taşıyan kimseler yönetimde olduktan sonra, bu sistem içerisinde dahi, belli bir süre, gereken düzenlemeleri yapmak, parlamenter sisteme geçiş için alt yapı oluşturmak ve bunu da çoğulcu, eşitlikçi bir tutumla gerçekleştirmek pek tabii mümkün. Devamında parlamenter sisteme geçiş ve etkili denge-fren mekanizmalarının kurulmasıyla temel hak ve özgürlüklerin garanti altına alındığı, güvenilir ve istikrarlı bir devlet düzeninin kurulacak olması, 2023 seçimlerinin önemini daha da artırıyor.

Yazarın Diğer Yazıları