Merkez Bankası mı taşınacak, Cumhuriyet mi tasfiye edilecek?

Türkiye bir taraftan ekonomik olarak ele geçirilirken, etnik ve dini unsurları üzerinde de gerek ABD gerekse AB tarafından psikolojik, sosyolojik operasyonlar uygulanıyor. PKK örneğinde olduğu gibi operasyonlar etnik terör boyutuna kadar ulaşıyor. Bir taraftan da ülke halkının dini inançlar bakımından dönüşüme uğratılmasına çalışılıyor. Bu alanda medya bir silah olarak kullanılıyor. Türkiye’nin direnç gücünü oluşturan unsurlardan biri olan Aleviler üzerinde de operasyonlar yapılıyor.
Meselenin terör ve irtica boyutunda Türk Silahlı Kuvvetleri zaman zaman çıkışlar yaparak durumu toparlamaya çalışıyor. İrtica alanındaki çıkışların bir fayda getirmediği, seçim sonuçları ile
ortadadır.
Peki ne yapmalı?
Türkiye üzerine yönelmiş saldırı aslında küresel boyutludur. Sadece Türkiye’ye yönelik değildir. Dolayısıyla çözüm de küresel boyutta aranmalıdır.

***

Yazık ki, Atatürk’ün, Osmanlı’nın son dönemi için gösterdiği çözüm, bugünkü nesiller ve yöneticiler için de aynen geçerlidir:
 “Efendiler; Türkiye’yi bu tuttuğu hastalıklı yollardan tükenişe ve yok olmaya sevk eden bu vadiden kurtarabilmek için bütün alimlerin keşfedebildikleri bir hakikat vardır. O da Türkiye’nin fikir hayatını yeni bir imanla istila etmek lazımdır. Milleti düştüğü felaket çıkmazından kurtarabilmek için millete benliğini tanıtarak, haysiyetini tanıtarak, hayat ve bağımsızlığını kurtarmak için uğraşmaya kabiliyetli olduğunu anlatmakta yeni bir maneviyatın gelişmesi lazım geliyordu. Bu maneviyat ise hükümet teorisinin değiştirilmesi ile mümkün olabilir.
Görünüşteki cephe, doğrudan doğruya ordumuzun düşman karşısında göstermiş olduğu cepheden ibarettir. Bu görünüşteki cephe, ordu cephesinin sarsılması, değişmesi, mağlup olması, çözülmesi hiçbir vakitte bir milleti ve bir memleketi mahvedemez. Bunun hiçbir ehemmiyeti yoktur. Asıl ehemmiyete sahip olan ve asıl memleketi temelinden yıkan ve halkını esir eden, dahili cephelerin
düşmesidir.
İşte bu hakikate bizden ziyade vakıf olan düşmanlarımız ki, başta en alçak düşman olan İngiliz, asıl bu cepheyi yıkmak için iki üç seneden beri ve asırlardan beri mesai sarf etmektedir. Malûmu âliniz, bizim eski Osmanlı tabirimizce ’Kale içinden yıkılır’; işte düşmanlarımız, bizi içimizden yıkmaya çalışıyorlar. En çok ehemmiyetle atfı nazar ettikleri, milli teşebbüsleri içinden yıkmak ve dahili cepheyi yıkmaktır.”

***

Cumhuriyet mitingleri yeni bir imanın var olduğunu gösteriyordu. Fakat mitingleri düzenleyenlerin yeni bir hükümet teorisi yoktu! Bir de mitinglere kürsüden hâkim olan zihniyet, milletin zihniyeti değildi. Attila İlhan ile birlikte başlattığımız dip dalgasından faydalanıp meydanları dolduran milyonlarca insanın karşısına, kürsülere çıktılar ama her şeyi berbat ettiler! Tabii hepsini kastetmiyoruz. Mitinglerde çok değerli insanlar da konuştu. Fakat Cumhuriyet mitinglerinden milli bir hükümet çıkmadı. 
Peki, Silahlı Kuvvetler ne kadar sağlam durursa dursun, dahili cephe çözülmekte değil midir? Düşman, milli teşebbüslerin, milli kurumların içine bile nüfuz etmiş
değil midir?
Dahili cephenin çözülmesini seyretmekle, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti korunabilir mi?
Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınması girişimi sembolik gibi görünüyor ama hiç de öyle değildir.
Atatürk’ün bütün eserleri tasfiye ediliyor. Merkez Bankası’nın taşınması Cumhuriyet’in tasfiyesi demektir.
O halde bu gidişe dur
denilmelidir!

Yazarın Diğer Yazıları