Mesele Afrin'e gitmek değil...

Yaş almış abilerimiz askerlik şubesi önüne gidiyor..

Üniversitelerde kurulan masalarda başvuru dilekçesi için sıra oluşuyor..

Bak, Adana'da mesela, kadınlarımız, şarkı sözünü çağrıştırırcasına, "Bizi de askere alın" diye kapıya dayanıyor..

Nereye mikrofon uzatsan, kime sorsan tereddüdü yok.. En önde giderim diyor..

Türk Milleti'nin genetik kodu böyle zamanlarda hemen devreye giriyor.. Tarihte de, canlı canlı da birçok kez tanık olduk buna.. Daha tanık olacaklarımızdan gayrı..

Mehmetçik Afrin'deyse.. Elinde bayrak ayak bastıysa.. O an için bile olsa 'Vatan toprağıdır' orası.. Dolayısıyla gitmek bir haktır aynı zamanda..

**

Tarihte, Batı Cephesi'ne silah zoruyla gitmedi bu millet.. Fransız'ın karşısına, mecburiyetten çıkmadı bu millet.. Nene Hatun'u, bebeni bırak tabyaya koş diye zorlayan yoktu..

74'te Kıbrıs için kollardaki bilezikler, yastık altındaki birikmişler kanunla değil, yürekle serildi ortaya..

40 yıla yaklaşan terörle mücadelenin her aşamasında devletinin arkasında kapı gibi durdu, "o dağlara ben de çıkarım" dedi bu millet..

**

Genetik kod devreye giriyor ve Türk Milleti, karakterine uygun olan tavır neyse onu sürüyor sahneye.. Millet ve Milliyet kavramını anlayamayanların, Milliyetçiliği itip kakanların anlayabileceği bir duygu durumu değil bu..

Bugün yapılan şovlara bakmayın, 'Ayaklarının altındaki büyük kıymetin' gerek tarihsel gerek duygusal sebep ve muhteşemliğini anlayabileceklerini sanmıyorum..

**

Dolayısıyla, mesele Afrin'e gitme meselesi değil.. "Gerekirse en önde Afrin'e giderim" sözü, zaten genetik kodumuzun bir gereği olmakla birlikte, bugünlerin meselesi, bizi Afrin'e götüren sebebi sorgulayabilmek..

Sebebi sorgulamak derken, dikkatinizi çekerim "Neden gidiyoruz?" değil, "Kim sebep oldu buna?", "Bu hatanın faturasını kim ödeyecek?" sorusuna yanıt aramaktan söz ediyorum..

Bunu, giderken de yapabiliriz, gelirken de..

**

Bizi Afrin alçaklığıyla yüz yüze getiren hataların sorumlusunu yere göğe sığdıramayıp, allayıp pulluyorsak eğer, "Gerekirse" diye başlayan giderler, şov olmaktan öteye gidemez..

5 yıl önce önerdiğiniz bir askeri zorunluluğu, 'Hilal şeklindeki güvenlik kuşağını' size hakaret ederek reddeden.. Reddetmekle kalmayıp, o alçaklığın baş aktörleriyle sarmaş dolaş olan.. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, 'Hata yaptım' deme erdemini bile göstermeyenleri sırtında taşırken, bu yükle, gitse gitse köşedeki parka kadar gider insan..

Bu millet zaten gitmek için, Kocatepe'deki sarışın mavi gözlü kurt gibi hazırda bekliyor..

Millet bu gerçeği kuyruk olup gözümüze soktuktan günler sonra "Gerekirse" diye bir çıkışın anlamını çözemedim..

Zaten çözmem de gerekmiyor.. Hayatın ve siyasetin gerçekleriyle ilgiliyim, şovlarıyla değil..

PAPA'NIN 'HUZURU'

Dün sormuştum; "Hayırdır, Papa mı Değişti?"

Mesajlarınız yağmur olup yağdı.. Telefonum susmadı gün boyu.. Meğer ne yaralıymışız bu konuda..

Size bir sır vereyim mi, 2002'den beri AKP'ye oy veren ne çok büyüğüm, küçüğüm vardı telefonun ucunda, mesaj adreslerinde bilemezsiniz..

Öncekilerden ve bu trafikten anladığım şu;

"Milletimiz kandırılmaktan bıktı.."

Artık daha çok dokunuyor, verdikleri kredinin hovardaca harcanması..

**

Arada, "Ne yani Vatikan'la ilişkilerimizi keselim mi?" diyenler de vardı..

Buradan yanıtlayayım, elbette hayır.. Vatikan Devleti, diplomasinin ağırlık sahibi bir unsurudur.. Elbette gidelim, elbette ilişkimizi "Muhafaza" edelim..

Ancak, ilkelerimizi, doğrularımızı da 'Muhafaza' etmek kaydıyla..

**

Ben de ona işaret etmeye çalışmıştım.. 2004 yılında Haçlı organizatörü Papa Benedux'nun bronz rölyefi önünde, Türk devlet geleneğini ve dinamiklerini AB'ye kurban verdikten sonra, icabı halinde Vatikan'ı Haçlıların buluşma mekanı ilan ettiler, doğru mu? Doğru..

Peki, bugün Papa'nın huzurunda 'Maaile' ip gibi dizilirken, yarın, iç siyasette lazım olduğunda yeniden 'Eeeeey Vatikan, Eeeey Papa' denmeyeceğini kim garanti edebilir..

İşte benim işaret ettiğim nokta da bu.. Bugün üzerimize gelen belaları 'Haçlı seferi' gibi görüp iç siyaset malzemesi yaparken, o seferin mimarı akılların önünde ip gibi dizilmenin dayanılmaz hafifliği..

Ülke ve Millet bekası söz konusu olduğunda umurlarında değil Vatikan-Papa-Haçlı üçlemesi..

Ama iç siyasette sıkışınca, istediğini alabilmek için anında tu kaka, Vatikan-Papa-Haçlı üçlemesi..

**

Sözün özü şu; Vatikan'a gitme demiyorum.. 5 ay önce Haçlı ittifakı dediğin o huzurda, 5 ay sonra ne değişti de, ip gibi dizildin..

Hadi o karede yer alan MHP'li Semih Yalçın hoca tarihçidir.. Vatikan'ın tarihi binalarını yerinde incelemek için oradadır.. Da, gençlere, Abdülhamid Han'ın idam edildiğini söyleyebilen tarih cehaletiyle nasıl aynı kareye giriyor, aha onu da ben dert ettim, niyeyse..

Neyse..

Hak gelmiş, batıl zail olmuş.. Ben o mevzuya girmeyeyim, üzerime sıçrar..

Yazarın Diğer Yazıları