Mesele insanı yaşatabilmekte...

Dinliyorum...

"Çok şey değişti Türkiye'de. Gençler bunun farkında değil. Memurların maaşları deprem yardımlarıyla ödeniyordu..."

Sessizliğimi "tasdik" olarak kabul etmiş olmalı ki devam ediyor...

"Hastaneler önünde gece yarısı sıraya girerdik. Buradan İstanbul'a 9 liraya uçabiliyorsun. Duble yollar var şükürler olsun..."

Noktayı koyuyor...

"Memleket çok gelişti, görmek lâzım..."

Deprem yardımları ile ödenen maaş safsatalarını, 9 liralık uçuş halüsinasyonlarını deşelemeden sadece soruyorum: Buraları çocukların için güvenli buluyor musun?

- ...

Sessizlik, önemli bir cevaptır anlayana.

Muhtemelen muhafazakâr dünya görüşüne sahip, eğitimin bütün merhalelerini tamamlamış bu arkadaşın "iyi"yi tanımlarken sadece "maddi" şeylerden bahsetmesi halimizi ne güzel resmediyor...

Doğru, memlekette bir şeyler gelişti. Bu çerçeveden bakınca bir memlekette "iyi"yi tanımlamanın parametrelerinden "biri" bayındırlık hizmetleri olabilir. Lâkin bütün parametreler bayındırlık eksenli resmediliyorsa ise ortada ciddi bir problem var demektir.

Eğer duble yollarımız, dünyanın en güzel şehrinin içine ettiğimizi 15 yıl sonra fark edip tıraşlamaktan bahsettiğimiz gökdelenlerimiz, kimin uçtuğu belirsiz 9 liralık uçuşlarımız Aybüke'yi hayatta tutamıyorsa bu ilerlemenin ne faydası var?..

24 yıl önce Neşe öğretmeni hayatta tutamayan ülke 24 yıl sonra Aybüke öğretmeni de hayatta tutamıyorsa kimse kusura bakmasın ilerleyen hiçbir şey yoktur.

Neşe'yi, Aybüke'yi, Fırat'ı ve daha nice vatan evladını o yollarda yürütemiyorsak, o uçaklara bindiremiyorsak ne anlamı var?

İnsanı yaşatamadığın bir düzende her şeyi altından yapsan ne yazar?

İlerlemenin temel parametresi insanlara sunduklarıdır: Can güvenliğidir mesela, geleceğe dair umuttur mesela...

30 küsur yıldır şehit cenazelerini bitiremediğimiz bir ülkede uçuşlarımız bedava olsa, duble yollarımız üçe katlansa ne fayda!..

***

Aybüke öğretmenin şehadetinin akabinde arkasından yazılanlara bakıyorum. Herkes, acısını paylaşmak için bir şeyler yazıyor.

Şehadet muhakkak ulvi bir makam ama genç canların kopup gitmesi toplumu ziyadesiyle etkiliyor. O yüzden devletin vazifesi tabii ki bütün vatandaşlarını hayatta tutmak ama gençler üzerinde ayrı bir ihtimam göstermektir.

Peki bunu yapabiliyor mu?

Yukarıda da yazdığım gibi mesele beton dökmek değil, o en kolayı. Parayı bulamazsan "sen yap kazanamazsan farkını öderim" diyorsun, yetmezse parası bol Arapların ayağına gidiyorsun, problemi çözüyorsun...

Mesele emlakçı zihniyetiyle nakit toplamak değil insanını yaşatabilen bir devlet yaratmakta...

Mesele Devlet adına vazifeye gönderdiğin canı muhafaza edebilmektir.

Velhasıl mesele, Kaymakam'ın, Vali'nin korumasız çıkamadığı sokaklara sadece Allah'a sığınarak koşa koşa giden çocukların güvenliğini herkesten önce ve her şeyden üstün tutabilen devlet olmaktır...

**

Teröristten romantik devrimci hikayeleri çıkartmayı seven "ana akım"ı ile teröristten Che hikayeleri çıkartmayı seven sol yanı ile medyanın hali daha önce de defalarca yazıldı, çizildi...

Teröristi "Sosyolog", "kırmızı fularlı" şirinlemeleri ile romantize etmeye çalışan rezil bir medya yapımız var...

Bu rezil yapı Aybüke'nin şehadetinde de kendini gösterdi...

FETÖ'den, PKK'ya ve sair terör örgütlerinin hepsine selam çakmayı gazetecilik sayan özde bölücü isimde Solcu gazete için Aybüke "yoldan geçen biri", kırmızı fularlı terörist ise adıyla sanıyla bir kişilik...

Ölen vatan evladı olunca ismini bile zikretmeye tenezzül etmeyen paçavralara gazete dendiği bir memlekete dönüştük.

Teröristi kahramanlaştıran, terörle "iltisakı" okuyabilen herkes tarafından anlaşılan gazete müsveddelerine bu müsamaha nereye kadar?

Yazarın Diğer Yazıları