Mevzubahis olan nüfusun yüzde 49.8'i

"8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü"ne iki gün kaldı. Her ne kadar bu güne sevgililer günü gibi yalnızca kadına çiçek alınan bir gün muamelesi yapılmak istense de, neredeyse katliam seviyesine gelen kadın cinayetleri ve kadına karşı şiddet olaylarından sonra, yılda bir de olsa 'kadın hakları konusunda ne seviyedeyiz' diye durup bir değerlendirme yapmayı akla getiriyor bugün. O yüzden önemli...

Çünkü farkındalık olmadıkça çözüm arayışı da olmuyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun verileri 2017 yılında 409 kadının öldürüldüğünü söylüyor. Bu da demek oluyor ki, ileri gitmemiz gerekirken yine gerilemişiz ve son 15 yılda kadın cinayetlerinin sayısı 2 kattan fazla artış göstermiş.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2009 yılında ilk defa bir ülkeyi kadına yönelik şiddet davasında 'yaşam hakkı' ihlalinden mahkûm etti. O ülke, Türkiye! Nadide Opuz'un annesi birçok kez savcılığa başvurmasına rağmen, idari otoriteler gerekli tedbiri almadığı için öldürülmüştü...

Türkiye'de yaklaşık 53 bin kadın şiddet gördüğü için koruma altında. Ancak tedbire ihtiyaç duyan kadın sayısı daha da fazla...

Bu yıl, ocak ayında 28, şubat ayında ise 47 kadın öldürüldü.

Bunlar yalnızca bilinenleri...

Haberlerde her gün en az bir kadın şiddeti vakası var. Sokak ortasında tanımadığı kimselerce darp edilen kadınlar, cinsel saldırıya uğrayanlar, kaçırılanlar ve tehdit edilenler...

Toplum sesini duyuramayan kadınlarla dolu...

Üstelik bunlar kadına karşı şiddetin yalnızca fiziksel boyutu. Oysa kadına karşı şiddet denilince anlaşılması gereken yalnızca 'fiziksel şiddet' değil, 'psikolojik' ve 'ekonomik' şiddet de bunun kapsamında yer alıyor.

Temelinde önyargılar ve kültürel kalıplar bulunan "toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık" yüzünden, kadınlar hayatın çoğu alanında ikinci planda tutuluyor.

Ancak unutmayalım, Türkiye nüfusunun yüzde 49.8'i kadınlardan oluşuyor. Kadını geri planda tutmak demek, ülke nüfusunun yarısını geri plana atmak demek.

O yüzden kadın önemli. Kadına haklarını vermek, kadını istihdam dâhilinde tutmak önemli...

Kadınsız demokrasi olmaz!

Toplumsal cinsiyet eşitliği, demokratik bir toplum olmanın eşiğidir.

Yasal düzenlemeler bu noktada önemli ancak yeterli değil. Bilinçlendirme de gerekiyor.

Boşandığı eşini ya da ayrıldığı sevgilisini veyahut beğendiği kadını devamlı takip ve taciz edenleri durduramıyor, yasalar. Israrlı takibin derhal suç kapsamına alınması gerekiyor.

Karı-koca ilişkisinin bir mülkiyet ilişkisi olmadığını anlatmak gerekiyor.

Boşandığı eşine şiddet uygulayan veya tehdit eden kimselere çocuklarının polis gözetiminde gösterilmesi gerekiyor.

Toplumu ayırıcı söylemlerde ve tavırlarda bulunanlar için ağır cezai uygulamalar gerekiyor.

Ve pek tabii, yasaları, eksiksiz uygulamak gerekiyor!

Üstelik bu saydıklarımı uygulamaya sokmamızı kolaylaştıracak, yol gösterici nitelikte pek çok uluslararası anlaşma mevcut.

Bunların en önemlisi şüphesiz, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde en kapsamlı uluslararası sözleşme olan "İstanbul Sözleşmesi".

Üstelik eklemek isterim, bu sözleşmeyi 2011 yılında ilk imzalayan ülke Türkiye! Sözleşme 10 devlet tarafından imzalanınca yürürlüğe girecekti. Bu sayıya ise ancak 2014 yılında ulaşılabildi.

Sözleşme imzalandı imzalanmasına da ne kadar uygulandı?

Sözleşmenin izlenmesinden ve denetlenmesinden sorumlu GREVİO Komitesi, ilk denetleme sürecine 2016 yılında başladı ve sözleşmeyi imzalayan tüm ülkelerden kadına yönelik şiddetle mücadele alanındaki önlemlerini paylaşmasını istedi.

Bu değerlendirme sürecinin objektifliği için önemli verilerden biri de sivil toplum kuruluşlarının hazırladığı rapor. Bu sebeple, kadına yönelik şiddetle mücadele eden tüm örgütler bir araya gelerek bu konudaki politika ve uygulamaların nasıl olması gerektiğini tartıştılar, mevcut durumu gösteren bir gölge rapor hazırlayıp, alınması gereken 50 acil önlemi sıraladılar.

Tüm bunlar neticesinde, GREVİO Komitesi'nin, Eylül ayında vereceği 'Türkiye'de kadınların ne kadar korunduğunun karnesi' niteliğindeki raporu merakla bekliyoruz...

Ve son olarak...

Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddet yalnızca kadınların sorunu değil. Bu bir toplumsal sorun! O yüzden tıpkı Birleşmiş Milletler'in "HeForShe" (Türkçesi; KadınİçinErkek) girişimi gibi oluşumların artması, kadına değer veren erkeklerin de kadına karşı şiddetle mücadelede ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında kadınların yanında olduklarını göstermesi gerekiyor...

Yazarın Diğer Yazıları