Millet "kandırıldık" deyince !

İktidarın ilk döneminde bir Avrupa Birliği fırtınası estirdiler ki, sorma gitsin.

"Demokrasimiz gelişiyor, vesayet tarih oluyor" diyerek, AB'nin dayattığı tüm adımları atarken, "Türk devletinin tüm dinamikleri yerle bir ediliyor" diyen herkese aynı lafı çaktılar;

- Bunlar var ya bunlaaar, medeniyet düşmanı, demokrasi düşmanı, vesayetçi..

**

Aradan bir vakit geçti..

Uyaranlar haklı çıktı.

"Demokratik atılım" makyajıyla atılan her adımla, devletin çivisi yerinden oynadı..

Sıkıntı baş gösterince bu kez çark ettiler ve AB'ye dönüp, 40 yılın isyanını savurdular;

- Kandırıldık !

**

Böylece ne oldu?

AB makyajlı devletin altını oyma operasyonundan ellerini yıkayıp çıktılar.

**

Yeni bir konuda yeni bir sayfa açtılar..

Adını önce "Kürt Açılımı" koydular.. Sonra "Demokratik Açılım"a çevirdiler..

Terör örgütüyle masaya oturdular.. Öcalan'a neredeyse iade-i itibar ettiler..

Çadır mahkemeler kurup, evlatlarımızın kanına girmişleri sokaklara bıraktılar..

Bi nevi, yüzlerce şehit verdiğimiz hendekleri kazacak elleri serbest bıraktılar..

Barzani'yle konfetili, Şivan Perver'le meşkli, Dolmabahçe'yle mutabakatlı bir süreci hep birlikte izledik.

Yapmayın, etmeyin diyenlere aynı salvolarla yürüdüler;

- Bunlar var ya bunlaaar.. Kandan besleniyor, analar ağlasın istiyor.

**

Sonuç?

Terör örgütüyle yeniden papaz oldular. Kandan beslenen alçaklığa güvenilemeyeceğini acı tecrübelerle öğrendiler.

Masa devrildi.. Ve aynı masaya oturdukları örgüte ve siyasi ayağına isyanı bastılar;

- Kandırıldık!

**

Böylece ne oldu?

PKK yerli bir sorun olmaktan çıkıp, uluslararası bir sorun haline, hatta kimlik haline geldi.

Yine ne yaptılar?

Ellerini yıkayıp çıktılar..

**

Türk ordusu bildiğin boğazlanıyordu..

Her adımından pis kokular yükselen, alçak bir tezgahla, Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenlik gücünün altı oyuluyordu..

Ergenekon dediler, Balyoz dediler, Sarıkız dediler.. Dediler de dediler..

Subaylarımızı cezaevlerine attılar.

Bu tezgahların, kumpasların "Savcısıyık" diye caka sattılar..

"Yapmayın, etmeyin" diyenlere de şablon lafları hazırdı;

-Bunlar var ya bunlaaaar, darbeci, vesayetçi, demokrasi düşmanı.

**

Sonra?

O tezgahı kuranlar, doymayıp, bizzat iktidarın kendisine tezgah kurunca, sözüm ona uyandılar;

- Kandırıldık !

**

Böylece ne oldu?

Türk ordusunun beli büküldü..

Sebep olan ortak, yine ellerini yıkayıp çıktı.

**

İşin ilginç yanı, her yeni adım, bir önceki hatadan beslendi, sebeplendi..

Her kandırıldıklarında yeni bir oyun kurdular..

Hem de bir önceki kandırılmaların üzerine.

**

Her defasında yeni bir ortak buldular.

AB sürecinde liberal entelijans..

Çözüm sürecinde terör örgütü ve yancıları..

Kumpas sürecinde FETÖ.

**

Demokrasi hikayeleriyle başlayan süreç, geldi "Tek Adam" sevdasına bağlandı..

Eski ortak darbe yapmaya kalkınca, ortaya yeni bir ortak çıktı.. Bu buluşmanın acı meyvesi de, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" oldu..

Büyük ortağın ilk günden beri sevdası buydu, küçük ortak da verdi gazı, sistem değişti..

"Yapmayın, etmeyin!" diyenlere, sandıktan çıkardıkları şablonla taarruz ettiler;

-Bunlar var ya bunlaaaar!  Avrupa'nın uydusu.. Türkiye düşmanı.. Hatta terörist.. Hatta fetöcü..

**

Allah'ını seven bir baksın bu ithamlara.

İtham eden iktidar, 18 yılda, aslında bunların hepsi oldu..

Papa'nın rölyefinin önündeki imzalarla, AB'nin kulu olan kendileriydi, ama AB'ci olan muhalefet oldu!

Terör örgütüyle oturan kendileriydi, ama terörist muhalefet oldu!

FETÖ'yle yol yürüyen, devleti FETÖ'ye teslim eden kendileriydi.. Ama FETÖ'cü muhalefet oldu.

**

Ve geldik bu güne..

Yıllardır, "Böyle ekonomi yönetimi olmaz." diyenlere,

"Tarımı öldürdünüz, çiftçiyi bitirdiniz, bunun faturası ağır olacak" diyenlere,

"Türkiye'yi ithalata mahkum ettiniz" diyenlere,

"Bu gidişle duvara toslayacağız" diyenlere,

"Yollara, köprülere, tünellere, hastanelere, havalimanlarına verdiğiniz garantilerle, Türk Milleti'nin hazinesini yağmalıyorsunuz" diyenlere,

"Türkiye'yi iflasa sürüklüyorsunuz" diyenlere,

"Liyakat" diyenlere,

"Ahlak" diyenlere,

"Vicdan" diyenlere,

"Akıl" diyenlere,

"Devlet ciddiyeti" diyenlere,

Kısaca, derdi "Türkiye ve Türk Milleti" olanlara,

Hep aynı nakaratla saldırdılar;

- Bunlar var ya bunlaaaar ! Ekonomiden anlamaz, Türkiye'nin büyümesini çekemezler..

**

Öyle bir kibir yükseldi ki, Türk Milleti'nin kaderi, bir kişinin iki dudağı arasına,

Türk Milleti'nin hazinesi de, onun damadına teslim edildi.

Altı oyulan devlet, aile şirketine döndü..

"Millet hazinesi damada teslim edilmez!" diyenlere etmedik laf bırakmadılar..

Sonuç?

Damat Bakan'ın türlü sebeplerle tepesi attı..

Ya da tam tersi.. Sebebin hiç önemi yok.

Sonuçta Damat Bakan istifa ettiğini duyurdu.

Hemi de instagramdan..

Devlet ciddiyeti hak getire deniyor ama, o ciddiyet olsa zaten, damat, Bakan olmazdı.

Bu satırlar kaleme alınırken, hala bir resmi açıklama yoktu.

Medyanın içler acısı hali, hala saraydan mevzuya girip girmemek konusunda talimat bekliyordu.

Koca bir memleket soruyor Neden bir açıklama yok?

**

Olmaz tabi..

Bu kadar "Kandırıldık" hikayesinden sonra, yeni bir "Kandırıldım" hikayesi yazmayı kolay iş mi sanıyorsunuz  siz?

"Damat bana yalan söylemiş" diye başlayan bir hikaye, kolay hikaye değil..

**

Tam bu sırada ekranlarda bir altyazı belirdi;

-İletişim Başkanlığı bir açıklama yapacak..

Bir satır önce ne dedim;

-Yeni bir hikaye yazılacak.. İşte o kurumda o hikayenin kalemi..

Henüz vaktim var..

Ama ben açıklamayı beklemeden göndereceğim yazımı.

**

"Ekonomi uçtu" diyenlerin,

"Türkiye'de evine ekmek götüremeyen kimse yok" diyenlerin,

"Döviz rezervimiz ağzına kadar dolu" diyenlerin,

Mızrak çuvala sığmayınca yapacakları, bir "Kandırıldım" harekatına daha hazır olun.

**

Bakın bu kez "Kandırıldık" değil, "Kandırıldım"

Çünkü bu artık son düzlüktür..

Bu ucube sistem, yetkiyi bir kişinin iki dudağı arasına bırakır ama,

Aynı zamanda sorumluluğu da, aynı kişinin iki omuzuna yükler..

O yüzden bu kez daha zordur o hikayeyi yazmak..

Çünkü işin ucunda o değişmez gerçek var.

Bu hikayeler hep aynı hazin sonla biter.

Damat gider-gitmez önemli değil..

Bu saatten sonra neden gittiği falan da mühim değil.

Gerçeği en acısından yaşayan Millet çıkar,

"Asıl biz kandırıldık" der,

Her şey değişir.

**

Peki o zaman ne olur?

Kandırılmayıp, aslında hep kandıranlar tarih olur.

YİNE 10 KASIM

"Meclise karşı suikast yapılmak suretiyle milli hâkimiyeti sınırlandırmak ve bunun neticesinde bir şahsı hâkim kılmak, milletin bir bütün halinde ilgileneceği ve manasını kavrayacağı bir suikasttır" diyerek, bize 97 yıl önceden bugünün dersini veren, vazgeçilmezimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmet ve minnetle anıyorum.

 

Yazarın Diğer Yazıları