"Milleti esir ettiren iç cephenin çöküşüdür."

"Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme" suçlamasıyla 148 gün tek başına bir hücrede tutulu bulundurularak güya 'basın ve yayın yoluyla halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme' suçundan 2 yıl 4 ay hapis cezasına mahkûm edilen Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, tahliye edildikten sonra yaptığı açıklamasında "iç cephe"ye dikkat çekti.

Özdağ'ın, tarihi açıklaması sonrasında, İran İsrail savaşının tırmanarak Türkiye'yi tehdit eder hâle gelmesi ile birlikte "iç cephe" tartışmaları hâlâ kamuoyunda gündem oluşturmaya devam ediyor.

Özdağ açıklamasında, “Türkiye'nin ihtiyacı olan şey, bölge böyle karışık ve her an çevremizdeki coğrafyalarda parçalanmalar beklenirken iç cephenin güçlü olmasıdır. Millî birlik ve beraberliğin sağlam bir zeminde olmasıdır. Bu da ancak bütün yurttaşların anayasal ve yasal haklarının güvence altında olmasıyla olur. İktidar ve iktidar mensuplarına, yakınlarına destekçilerine ayrı bir hukuk, muhalefete de ayrı bir hukuk uygularsanız o zaman iç cepheyi sağlamanız mümkün olmaz ve iç cephe sağlanmadıysa Türkiye'nin gücü taşıyıcı kolonları ağır şekilde tehdit altında kalır. Bugüne kadar yapılan bu hatalardan dönülmesi gerektiği düşünüyorum.” ifadelerini kullanmıştı.

İç cephe'ye dair başlayan tartışmalara, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu da, “Bu işler sloganla olmaz. İç cepheyi güçlendirmenin yolu, milletin refahını artırmaktan geçer. Erdoğan kendisinin ve etrafının refahı için milleti perişan etti. Şimdi diyor ki, 'iç cepheyi güçlü tutalım.' İç cephe aç, iç cephe geçinemiyor, iç cephe umutsuz. Nasıl güçlü durmasını bekleyebilirsiniz?” sözleriyle katıldı.

Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün, milletimizin ruhsal, toplumsal ve siyasi dayanıklılığı olarak gördüğü iç cepheye dair 1927 yılında, Nutuk'taki, "Asıl olan iç cephedir. Bu cephe, bütün memleketin, bütün milletin meydana getirdiği cephedir. Dış cephe, doğrudan doğruya ordunun düşman karşısındaki silahlı cephesidir. Bu cephe sarsılabilir, değişebilir, mağlup olabilir; fakat bu durum, hiçbir zaman bir memleketi, bir milleti yok edemez. Gerçek cephe, milletin kendisidir. Cephedeki ordu, milletin ancak bir parçasıdır. Önemli olan, memleketi temelinden yıkan, milleti esir ettiren iç cephenin çöküşüdür." tespiti Türkiye Cumhuriyeti açısından yaşamsal derecede önemlidir.

Özellikle millî birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan savaş ve benzeri dış tehditler döneminde daha da önemli bir hâl alan iç cephenin sağlamlığı bugün itibarıyla İran İsrail savaşı sürecinde İran açısından en ciddi sorun.

İran'ın kaynayan iç cephesindeki rahatsızlıkları tahrik eden İsrail'in başbakanı Netanyahu, İran'daki rejim muhaliflerinin televizyonuna konuşarak, muhaliflere ayaklanma çağrısı yaptı. İran'daki muhaliflere seslenen Netanyahu açıkça, İsrail'in İran'a saldırılarının rejim değişikliği için fırsat doğurduğunu söyledi.

İran'ın mollalar rejiminde öteden beri yaşanan ciddi toplumsal hoşnutsuzluk her geçen gün şiddetlenirken, artan ekonomik kriz ve yolsuzluk İran halkının umudunu hızla tüketiyor ve yaşanılan savaşı ve sonrasını bir çıkış yolu olarak gören İran halkında, çeşitli etnik grupların artan hareketlilikleri İran açısından tehlikeyi hızlı tırmandırıyor.

Muhalefet, iç cephenin güçlü tutulmasının önemini İran örneğinden yola çıkarak kavradı ve uyarı görevini yerine getirdi. Ancak, Cumhur İttifakı iktidarının hiçbir yapıcı adım atmaksızın, içi boş sloganlar ve süslü sözleriyle iç cepheyi güçlendirilmesinin mümkün olmadığı açıklama dahi gerektirmiyor.

Muhaliflere uygulanan düşman hukuku uygulaması, adaletsizliğe dair her geçen gün artan hoşnutsuzluk, partizan kayırmalar, ağır ekonomik kriz, giderek hızlanan işsizlik iç cephenin güçlendirilmesi için yapılması gerekenleri açık açık ortaya koyuyor.

İç cephenin güçlendirilmesi için yapılması gerekenler bir yana, Mustafa Kemal Atatürk'ün, iç cephenin önemine dair "Gerçek cephe, milletin kendisidir. Cephedeki ordu, milletin ancak bir parçasıdır.” tespitine rağmen, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nda yapılan son değişiklik, 'cephedeki ordu' açısından da ciddi sorunlar ortaya çıkartabilecek.

Kanunla artık kuvvet komutanlıklarının rütbe karşılama oranlarında eksiklik veya fazlalık oluşması hâlinde rütbe bekleme sürelerinin cumhurbaşkanı kararıyla değiştirilebilmesine imkân sağlanıyor. Bu ise ordunun da siyasallaşma tehlikesini beraberinde getiriyor. Artık, Siyaseten uygun subay olmayanların terfilerinde sorunlar yaşamaları kaçınılmaz olacaktır.

TSK’nin emir komuta ilişkilerine ciddi zararlar verebilecek olan kanun, aynı düzenlemeyi getiren KHK'nın, Anayasa Mahkemesi tarafından 2023 yılında iptal edilmesi gibi, olasılıkla yine Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle iptal edilecek.

Ancak, bu gelişmelerin iç cephenin güçlendirilmesi bir yana zayıflattığı gerçeğini değiştirmeyecek.

Yazarın Diğer Yazıları