Milli devletin teminatı milliyetçiliktir. Millet milliyetçilikle yaşar. Milletle milliyetçilik arasındaki bu ilişkiyi bilenler, milli devleti tahrip etmek için önce milliyetçiliği ve milliyetçileri hedef alırlar.

Türkiye’de yaşanan süreç budur !

Son yıllarda milliyetçiliği etkisizleştirme maksadına matuf yayın ve çabaların arkasında bu gerçek vardır.

Milliyetçilik etkisizleştirilir ve tasfiye edilirse ulus devletle hesaplaşmak isteyenlerin önü de açılmış olacak.

Bu planlı tasfiyenin PKK ile kurulan masayla da ilgili olduğu açıktır. Çünkü milliyetçiler ne kadar dağıtılır, ne kadar güçsüzleştirilirse süreci hedefine götürmek o kadar kolaylaşacak.

Bugün Öcalan’a bağıra bağıra kurucu önder denilmesinin sebebi - milliyetçi bir tepkinin- gelmeyeceğinden duydukları güvendir. Güçlü bir milliyetçi tepki beklenseydi kimse Örgüt liderini böyle parlatmaya cesaret edemezdi. Apo’nun meclise davetinin sonuçsuz kalması yine de İYİ parti ile ZP’nin gösterdikleri sert tepki nedeniyledir. Ama bu tepkiler dağ kadrosundan birinin DEMP grubunda konuşturulmasını engelleyememiştir. Öcalan sloganları atılmış, meclis Kandil’e çevrilmiştir.

Öte yandan milli devletle sorunlu olan sadece PKK ve türevleri değildir, iktidar partisinin ideolojik yapısı da en az DEMP kadar buna müsaittir. Yakın geçmişte “Osmanlı’da da eyaletler vardı, bu ülkeden Araplar değil Türkler gitmeli” gibi söylemleri hatırlayın. Bu, aynı zihniyetin İslamcı versiyonuydu. Ne yazık ki, birçok konuda siyasal İslamcılarla etnik bölücülerin yolu aynı kavşakta buluşuyor. Tehlikeyi büyüten de budur!

Fakat onca medya taaruzuna rağmen bu milletin feraseti bu - barış ve silahsızlanma- yalanına bir türlü ikna edilemedi.

En yandaş anketlerde bile büyük çoğunluk “Terörsüz Türkiye” tiyatrosuna inanmıyor. Çünkü ortada gerçek bir silah bırakma yok. Söylenen hiç bir söz gerçek çıkmadı. Esas hedef, DEMP seçmenini Cumhur ittifakının arkasına alarak anayasayı değiştirmek, Türk devletini - milletsiz- hale getirmek, ve Erdoğan’a tanrı yetkisi vermektir.

İlk defa vatandaşın siyasetçilere güvenmemesi, süreç konusunda ikna olmasını engellemiş, bu da milletin hayrına olmuştur.

Bir taraftan “merhametten maraz doğar” deyip diğer taraftan da bebek katili ile onun her biri onlarca kişinin katili olan militanlarını affetmek bu düşünce ile tezat teşkil ediyor.

Anlaşılmaz olan, ekonomisi dip yapmış, itibarı sıfırlanmış, yargısı siyassallaşmış bir ülkede bütün bunların sorumlusu olanların daha hala yüzde 30’luk oy oranına sahip olmasıdır. Bunun nedeni ise Erdoğan’ın her dönem toplumu uyutacak bir gündem bulmasıdır. Tek başarısının da bu olduğu söylenebilir. Demokrasinin, milli devletin yaşaması ve güçlenmesi milliyetçiliğin bir siklet merkezi olmasına bağlıdır. Bu milletin Kürtlerle sorunu yok, PKK ile sorunu vardır, onu da er geç ezecektir. Ama böyle liderini patlatarak, anayasa pazarlıkları yaparak değil, anlayacağı dille cevap vererek bunu yapacaktır.