Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU

Sadi SOMUNCUOĞLU

Millî iradeye saygı bilgi ve terbiye işi

Seçimleri yaptık, milletçe sevindik, beklentilere girdik. İtirazlar başladı, tabii olacak dedik. Ama yine işler karıştı. Birbirimize girdik. İstanbul, daha doğrusu Büyükçekmece, ardından Maltepe tartışmaları gündemi kilitledi. Oylar günlerce sayıldı, partilere göre değişiklik oldu, ama seçilenlere göre sonuçlar değişmedi. Büyükçekmece ve İstanbul için seçilen belediye başkanları aynı kaldı. Bu defa diğer ilçelerden seçmen kaydırıldığı ileri sürüldü. Her seçimde görülen bu olay, İstanbul Belediyesi için sorun oldu. Halbuki seçmen hangi ilçede oy kullanırsa kullansın, oy vereceği kişi değişmeyecekti.

İhtilaf Yüksek Seçim Kurulu'na intikal etti. Kurul, görüşmelerine ara verip ilginç bir karar aldı. Sabah gazetesinin 11 Nisan günlü haberi aynen şöyle: "Kurul, Büyükçekmece ile ilgili itirazların değerlendirildiği görüşmesini erteledi. Kurul, Büyükçekmece ve İstanbul görüşmelerinin birlikte ele alınmasına karar verdi. YSK'nın, Büyüçekmece başvurusunu görüşmeyi AK Parti'nin İstanbul'da da seçimlerin iptali için olağanüstü itiraz başvurusu yapma ihtimali nedeniyle ertelediği öğrenildi."

Kararı hukukçular tartışıyor. Dün Halk TV'de dinlediğim E. Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk özetle, "YSK, ihtimal üzerine böyle bir karar veremez. Gündemindeki konuyu görüşmeyi durduramaz." dedi. Medyada yer alan haberlere göre AKP, seçim mevzuatındaki "Tam kanunsuzluk hali" gerekçesiyle İstanbul seçimlerinin bütünüyle yeniden yapılmasını isteyecekmiş.  Böyle bir durumda partinin kazançlı çıkıp çıkmayacağı araştırılıyormuş. Eğer bu haberler doğru ise, YSK'nın yukarıdaki kararı, AKP'ye zaman kazandıracaktır.

Geçen hafta bu köşede şöyle yazdık: "Anlaşılan İstanbul birileri için 'beka' meselesi. İnşallah iktidar 'beka' öfkesine kapılıp da, YSK'nın '31 Mart'ta gerçekleştirilecek seçimlerin, bazı yerlerde iptal edilmesi halinde, yenileme seçimleri 2 Haziran Pazar günü yapılacak. Seçimin yenilenmesine karar verilen yerlerde sadece oy verme işlemleri tekrarlanacak' şeklindeki kararını uygulamaya kalkmaz. Bu çok yanlış olur, büyük bir infiale yol açar, iktidarı daha da zora sokar." YSK'nın seçimlerden iki gün önce (29 Mart) aldığı bu kararda "yeniden yapılması gereken seçimlerin, bu seçimin tekrarı ve seçimin devamı niteliğinde olduğu, bu nedenle sadece oy verme işlemlerinin tekrarlanması gerektiği" vurgulandı.

Bu tartışmalar, 28 Mart 2004 Iğdır seçimlerini hatırlattı. Sözcü'nün haberine göre: "Iğdır'da MHP adayı Nurettin Aras, 9 bin 753 oyla seçimi kazanmış; SHP, DEHAP, ÖDP, SDP, EMEP ve ÖTP'nin oluşturduğu ve seçime SHP listesinden katılan Demokratik Güçbirliği'nin adayı Hasan Alagöz ise 7 bin 719 oy almıştı. İki aday arasında oy farkı 2 bin 34'tü. SHP adayı Alagöz, seçimden iki gün önce Savcılığa sahte seçmen kaydı yapıldığına dair suç duyurusunda bulunmuş; Savcılık, emniyet aracılığıyla 3 bin 640 seçmenin sahte kayıt yaptırdığını tespit etmişti.

YSK'ya yapılan itiraz "Kesinleşmiş seçmen kütüklerinde yolsuzluklara…dayanılarak mazbatanın veya seçimin iptali istenemez."… "…dilekçede belirtilen olay, kişisel haklara ilişkin olup…işe doğrudan el konulması olanağı da bulunmamaktadır."… "…yolsuzluk yapan şahıslar aleyhine ilgili mercilerce takibat yapılması, dava açılması suçların takibi yönünden doğal bir olay olup, bu bağlamda yürütülen ceza davaları ile verilen ceza mahkumiyetleri seçimin iptalini gerektirmeyeceği gibi geriye yönelik bir değerlendirme yapma olanağı da bulunmadığından, istemin reddine karar verilmesi gerekmiştir."

Yolsuzlukların sebebi nedir?

Erdoğan, 25 Ocak 2019'da, "Demokrasinin gereği sandığa saygıdır.",  11 Nisan 2019'da "Sandık demokrasinin namusudur. Sandığa hazırlanırsın. Sandıktan neticeyi alırsan biz seni alkışlarız. Ama neticeyi sandıktan alamıyorsan, başka yollara başvurarak bu milletin huzurunu kaçırmayın. Sandık sonucuna saygı duymak, her siyasi parti için zorunluluktur."

Sözler doğru da, uygulamalar neden yanlış. Siyasetimiz bunun üzerinde yeterince durmuyor. Demokrasilerde devlet, seçimlere karışmaz, hatta uzak durur. Devlet deyince, icrayı elinde tutan hükümeti anlamak lazım. Seçmen listelerini hazırlama işini ve seçimleri bağımsız ve tarafsız yargı, siyasi partiler, muhtarlıklar, STK'lar, siviller ve medya yapar; denetler. Buradaki toplam kalite, demokrasinin ve seçimlerin de kalitesini belirler.

Türkiye'de seçimler bu çerçevede yapıldığı için, pek sorun yaşanmazdı. Meselâ, seçimlere 3 ay kala Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanları istifada edip, yerinden ayrılırdı. Seçmen listelerini İlçe Seçim Kurulları ve Muhtarlar hazırlardı. Ama son yıllarda durum değişti. Hükümet ve iktidar partisi, İçişleri Bakanlığı (Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğü) seçmen listelerini hazırlıyor. Adalet Bakanlığı işin içinde. Muhtarlıkların rolü kalmadı. Sadece seçmen listelerinin askıya çıktığı mahal oldu. Bağımsız ve tarafsız yargı da halledildi mi, her şey devletin (hükümet artı yargının) eline geçiyor.

Demokrasi, milletin kendi kendini yönetme rejimi olduğuna göre, günümüz dünyasında bunun yolu bellidir.  Demokratik rejimin gereklerine göre dürüstçe seçim yapılmaz, "ben kazanacağım" hırsıyla bütün değerler ayaklar altına alınırsa, sonuçta neler olacağı bellidir. Milli iradeye saygı, bilgi ve terbiye işi değil mi?

 

Yazarın Diğer Yazıları