Türkiye'yi terk mi edelim?

Türkiye, uzunca bir süredir geriye gidiyor.

Bu geriye gidişi; günlük yaşamdan, kültürel hayattan ve toplumsal reflekslerden anlayabilirsiniz.

Emine Bulut'un eski kocası tarafından vahşice katledilmesi olayı büyük bir travmayı tetikledi.

Ancak Bulut'un yaşadıklarını; birçok kadın, anne, çocuk yaşıyor.

Yaşanılanlardan çoğu zaman kimsenin haberi bile olmuyor.

Kırıkkale'deki olayın toplumsal tepkiye dönüşmesi, o anların görüntülenmesiyle oldu.

Oysa birkaç ay önce, Beşiktaş'ta herkesin içinde bir kadın çalışanı öldüresiye tokatlayan adama tepki gösterip sustuk,

Baklavacı magandalara tepki gösterip, bağırıp, çağırıp sustuk…

Suskunluklarımız, sosyal medyada çığlık, sokakta ise yine suskunluğa dönüşüyor.

Yüz binlerce tepki mesajına rağmen; hâkimi, savcısı, avukatı, emniyeti saldırganları serbest bıraktırmak için çabalıyor

Sonrası mı? Unutuyoruz…

Emine Bulut'u da unutacağız…

Acısını ailesi yaşayacak, travmayı evladı yaşayacak ve biz de orada olamayacağız.

Tıpkı yüzlerce kadın cinayetinde olduğu gibi…

Çünkü kitlesel bir sapkınlık var içimizde, insanlarımızda, ülkemizde!

Nasıl mı?

Açın, bakın kanallara…

Takip edin en çok izlenen dizileri… Hiç öyle "Ben Türk dizisi izlemiyorum, ara sıra yabancılara bakıyorum" entelliğine girmeyin.

Sen izlemiyorsun, o izlemiyor ama reytingler öyle demiyor.

O dizilerden herhangi birini açın izleyin.

Kadına şiddet, manyaklık, cinayet, entrika, kan, gözyaşı…

Ve dizilerde bu eylemleri yapanların tamamı; serbest, güçlü ve zengin!

Senin, benim kafamızı çevirdiğimiz o diziler aslında bu toplumun bir parçası.

O senaryoları yazanlar, milyonlarca lira harcayarak o dizileri çekenler, bunları izleyip-beğenip dizi diye yayınlayanlar…

Büyük bir sektör ve yüzlerce kişi var işin içinde.

Hepsi bu toplumun içinden çıkıyor, hepsi aramızda yaşıyor.

Bayağılaşmış, şiddeti kanıksamış, anne figürünü ortadan kaldırmış, kendi öz kültüründen uzaklaşmış…

Cahil toplumların ortak özelliğidir; güçlü güçsüzü ezer, bilgi alma, okuma gibi eylemler "pasif"lik olarak yorumlanır.

Tam da böyle bir tablodayız.

Emine Bulut olayı sonrası tepkilerimizden de bunu anlıyoruz; asalım, katledelim, parçalayalım, öldürelim…

Bu kadar kolay mı gerçekten?

Kan dökünce mi rahatlayacağız? Vahşete vahşetle karşılık vererek mi toplumu düzelteceğiz?

Şimdi 1 hafta-10 gün idam tartışmaları sürer ve unutulur gider. Neleri unutmadık ki, kimler cezasız kalmadı ki?

Bir bakmışsınız başka gün yine bir kadına daha saldırılmış. Zaten öyle olmadı mı?

Emine Bulut'u konuşurken Türkiye'nin dört bir yanından saldırı haberleri geldi. Aslında bunların hepsi oluyordu, ancak haber ajansları artık haberini bile yapmıyordu. Çünkü Bakanlık'tan "toplumun ruh hali bozuluyor" diye "haber yapmayın" talimatları gitmişti.

Ne kadar gizlenirse gizlensin ne kadar geçiştirilirse geçiştirilsin bir gerçek var; toplumda kadının değeri, aileyi ayakta tutan annenin önemi azaldı ve azalmaya devam ediyor.

Bu çok tehlikelidir. Çünkü "değer verilmeyen annelerin" yetiştireceği çocuklar bu ülkenin geleceği olacak. Tıpkı bugün yönetici sınıfında olup, şiddetin önüne geçmek için hiçbir şey yapmayanların geçmişte eğitildiği gibi…

Adam, annesine değer vermemiş ki bugün başka kadınlara değer versin!

Toplumda gizli bir manyaklık olduğunun ve buna ortam hazırlayan bir mekanizma olduğunun altını çiziyorum.

Ve cehalet örgütlendikçe hepimizi yutuyor.

Çözüm mü?

Örgütlü cehalete geçit vermemek, okumak, sorgulamak, kenetlenmek.

Başka bir Türkiye yok, gideceğimiz başka bir aile yok!

 

Yazarın Diğer Yazıları