Adalet Bakanı marka versin de ona göre koruyalım kendimizi

Adalet Bakanı marka versin de ona göre koruyalım kendimizi

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Madde 17:

Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Yaşama hakkı, bütün hakların temelidir. ...

***

Sene olmuş "2022''ye çeyrek var"; vermek durumunda kaldığımız mücadele bunun için hâlâ.

Güler misin, ağlar mısın?

Onca yasa, reform…

Hukuk devletleri çağında, zorbalığın doğal seleksiyona uğraması gerekliliği…

Hiçbiri işlemiyor zulme.

Sorsan, gelmiş geçmiş bütün siyasi iktidarların "devlet adına" garantörü olacaklarına ant içtikleri hak ve özgürlüklerimizden rezidans olur. Ama zemin dere yatağı gibi olunca, sallayıp duruyor üzerine konmuş ne varsa!

Söz konusu olan "En temel hakkımız" da olsa, kullanmak "suç" sayılıyor; "Anayasa''ya rağmen" kendi yasasını, "devlete rağmen" kendi otoritesini dayatan ve tuhaf bir şekilde bundan dolayı hiç hesap vermek durumunda kalmayan bir "illegal yargı" makamınca.

Hangi hakla?

Kimin yol vermesinden acaba?

***

Geçenlerde "yanlış olmasını" temenni ederek paylaştığım bir hadise vardı; çünkü eğer doğruysa "devlet"e dair ciddi bir sorgulama yapmak durumunda kalacaktık canı, malı o "devlet"e emanet olan vatandaşlar olarak her birimiz;

"Hudut namustur" pankartı astığı için gözaltına alınan gençlerden birinin -adı Ahmet Çakmak- kaçırıldığı, alıkonulduğu, tehdit ve belki şiddete uğrayarak itirafname kılıklı bir iftiraname videosu çektirildiği ve bunun aynı baskı yöntemleriyle sosyal medyadan paylaştırıldığı iddia ediliyordu. Arkadaşları, Çakmak''ın hayatından endişe ediyordu. Çektirilen videonun hedefindeki İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, olayla ilgili kaygı ve kuşkularını duyurdu. Ailesi emniyete başvurdu.

***

Ve nihayet, yer yerinden oynadıktan sonra Çakmak bulundu.

Emniyetteki ifadesinde, ilk andan itibaren yalan, kurgu hatta berbat bir eşek şakası olmasını dilediğim iddiaları doğruluyordu. Zorla alıkonulduğunu, ailesiyle tehdit edildiğini anlatıyor, isim veriyor, yer ve zaman bildiriyordu.

Teyit etmek çok kolaydı anlattıkları doğru mu; iki kamera kaydına bakardı. Olayı takip eden avukatların anlattığına göre bu yöndeki  taleplerinin gereği yapılmadı.

Ortada bir suç olduğunu tescile dahi yeltenmeyen makamlardan, faillerle ilgili işlem beklemek hayaldi;

Dolayısıyla gerçek olmadı!

Mağdur olduğunu iddia eden genç dışında olayda adı geçen hiç kimsenin ifadesine bile başvurulmadı.

Köpeksiz köyün olağan rutini; sıra avukatlara geldi.

Çakmak''ın avukatları, "tehdit altında olduklarını" ilan ettiler.

Kapı duvar seslendikleri yerler.

***

Bir hukuk devletinden, en azından "neler döndüğünü" ortaya çıkarmasını beklemek hakkımız değil mi?

Kimseyi asın, kesin demiyoruz; kendi hayatlarımızın ne menem tehlikelerle karşı karşıya olduğunu ölçüp biçebilmek, "vatandaş" olarak "haklarımız"ın sahiden de bir "devlet"in himayesinde bulunup bulunmadığını resmîleştirmek için bilmek istiyoruz;

Neler oluyor?

Çakmak''ın ifadesinde anlattıkları doğruysa bu çok ağır suçlara neden kayıtsız kalınıyor?

Çakmak''ın ifadesinin doğru olmadığı düşünülüyorsa, o zaman o suç işlemiş olmuyor mu bu durumda?

Her iki durumda da "bir şey yapılmış olması" gerekmiyor muydu çoktan?

Ne bekleniyor; ortada olan suçlar örtbas edildikten sonra, olmayan suçların üretilmesi için yeterli zamanın geçmesi mi?

***

Tam da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları sokağa çıktıklarında başlarına gelebilecekler konusunda bu kadar ciddi kaygı ve korkular içinde "yaşayabilmeye" çalışırken, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, "Biz statükoyu, beyaz Torosları siyah Audilere, faili meçhulleri 2023''lere taşıyan, taşımak isteyen zihniyet ile mücadele edeceğiz, reformları sürdüreceğiz" diyordu…

Acaba Çakmak''ın alıkonulmak üzere bindirildiğini söylediği aracın markası, modeli, rengi neydi?

En azından neyle mücadele edilmediğini bilir ona göre alırdık tedbirimizi!

 

Neler oluyor gülüm…

O eski "Ceketini koysa seçilir" kibirlerinden eser kalmamış;

Eski AK Parti milletvekillerinin "gemiyi terk etmeyen" tayfasına (büyük bölümü çoktan başka gemilerde yeni limanlara yelken açtı çünkü) mensup olan ve hali hazırda yandaş medyada yazan siyasetçi-gazeteci(!), ekranda "2023 seçimlerinin ne kadar çekişmeli geçeceği"ni anlatıyor.

Partisinin uzun süredir iktidarda olmasından dolayı "haliyle yaşanan yıpranma"dan ve bunun yol açacağı muhtemel kayıplardan dem vuruyor.

DEVA ve Gelecek partilerinin ama az, ama çok, AK Parti''den oy koparacağını kabul etmek gerektiğini söylüyor.

Keza, dün gazeteci Barış Pehlivan, "yolun sonu"nu gören bürokratların kendilerini garantiye almak için belge kopyalamaya başladığını haber veriyordu.

Son yıllarda iktidar partisinin "il başkanı" gibi davranmalarına alışık olduğumuz kimi mülki amirlerin muhalefet partilerine "sıcak yapmaya(!)" başladığına dair söylentiler de cabası…

***

Bu ahval ve şerait altında, hiç öyle beste-güfte işlerine girip de yeni bir çalma-çırpma ithamına maruz kalmasaydı AK Parti teşkilatları keşke.

Yeterince açık değil mi nasıl seslenmeleri gerektiği seçmene;

"Gittiğin günden beri yüzüm hiç gülmedi

Doğum günümde bile iyi ki doğdun demedin

Ayrıntılara takılmak istemem ama elimde değil

Şimdi kim bilir kimlerlesin

Ah be bir tanem nerelerdesin

Nazlı bebeğim ne alemdesin

Neler oluyor bize yine neler oluyor gülüm

Neler oluyor sana bana neler oluyor…"

Şimdiden İlhan Şeşen''in kapısını aşındırmaya başlasınlar derim ben!..

Yazarın Diğer Yazıları