Adil ve kalıcı çözüm

Kıbrıs’ta her iki taraf da “adil ve kalıcı çözüm” istediğini söylemektedir. Fakat her nasılsa bu “adil ve kalıcı” çözüme bir türlü ulaşılamamaktadır. Bunun nedeni gözler önündedir; ancak bunu yetkili dış odaklar görmek veya kabul etmek niyetinde de değillerdir. Çünkü, bunu görüp kabul etmelerinin sonunda “Suç bizdedir. Biz ta başlangıçtan, -kendi çıkarımız için- adil davranmadık, taraflardan birini tercih ettik, onu destekledik, suçlu kim sorusunu sormadık, araştırmadık ve esas suçluyu -Kıbrıs’ın tümü açısından- meşru hükümet olarak tanıdık; bunu yaparken ne hak, ne hukuk, ne anlaşmaları ne de anayasayı tanıdık; gerçeklere göz yumduk” demeleri gerekir.
Kıbrıs’ın, Enosis adına kana bulandığı 48. yılda bile, bunu söyleyemeyen ABD, Garantör İngiltere, Rusya ve BM Genel Sekreterliği bu gün hâlâ Kıbrıs meselesinin hallinde dostça yardımcı oluyorlar rolünü devam ettiriyorlar. BM Genel Sekreterinin Kıbrıs’taki temsilcilerinden Hugo Gobbi görevi bıraktıktan sonra gerçekleri açıklayabildi. Ondan sonra gelenler Hugo Gobbi’nin yazdıklarını okumuşlarsa, emekli olmadan, Genel Sekreter’e yanlış yoldayız; suçlu tarafı meşru hükümet (ve şimdi AB üyesi) yaptıktan sonra, “Adil ve kalıcı uzlaşma bekleyemezsiniz; meseleyi Kıbrıslılar halletsin diye aptalca çağrıların faydası yoktur” demeleri gerekir. Diyemezler çünkü göreve devam edebilmeleri Rum idaresini “meşru hükümet” olarak tanımalarına bağlıdır!
Soruyoruz; 1960 Antlaşmaları, her iki tarafın uzlaşmasından kaynaklanan adil, işlevliği olan ve kalıcılığı garantilerle teminat altına alınmış değil miydi?
Türk tarafı için öyleydi. Rum tarafı için, bu geçici bir anlaşmaydı, çünkü adil değildi. Neden? Kıbrıs’ı Rumlara vermediği için!
1968’den bu yana yapılan görüşmeler niye bir sonuç vermiyor? Türk ortak ayakta durduğu için, eşit hak ve statüden vazgeçmediği için; varılacak anlaşmanın kalıcılığını garantilerin temin etmesinde, yani Türk-Yunan dengesinin korunmasında ısrar ettiği için. Yani? Yani, Rum’a göre adalet tecelli etmiyor. Adalet, Rum idaresinin “meşru hükümet” oluşudur, garantisiz, tek halktan oluşan Kıbrıs’ta adanın Helenleşmesine engel olmayan bir formüldür. Bunun, adil ve kalıcı cevabı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin devamı, garantilere dokunulmamasıdır.
Millî direniş şarttır.

Yazarın Diğer Yazıları