AKP'nin taarruzu neyi gizliyor?..

Yaşamın her alanında, belki günde yüz binlerce kişi aynı soruları birbirine sormaya devam ediyor;

"Kimin eli kimin cebinde, kimin ardında kim var, kim kimi koruyor" ve "kim nerede, ne yapıyor?.."

Soruların ortak yanı bellidir; karanlık dehlizlerde kirli ilişkiler var ve bu ilişkiler bürokrasi- siyaset hattında usulünce gizlenirken, arada ne "adalet" kalıyor, ne hak ne de vicdan...

Çünkü Türkiye son yıllarda, vurgun-yolsuzluk çıkmazında sosyo- ekonomik açıdan ne kadar zulüm altındaysa siyasi açıdan da, bir o kadar kirliliğin girdabında bocalamaya devam ediyor...

Baksanıza; "güç zehirlenmesi"nin güç dengelerini de altüst ettiği bir ortamda, siyaset kendi çıkarı uğruna geçmişte yoldaşlık yaptığı hücrelerle- gruplarla kavgaya tutuştu ama "aradan sıyrılanlar" (!) yine rantiye çevreleri oluyor...

İşte sosyo-ekonomik bunalımların perde gerisinde yaşanan siyasi kirliliğin aciz tohumlarıdır bunlar...

"Güç zehirlenmesi" deyip geçmeyin sakın... Bu zehirlenme halkın sırtında yükselerek, halkın kanını emen siyasal zihniyetlerin bir süre sonra alıştıkları, vazgeçemedikleri bir pervasızlığın ürünüdür...

İşte o çıkmaz; büyütmeye çalıştıkları, sürdürmeye devam ettikleri bir güç başıboşluğunun sosyo ekonomik ve siyasal yansımaları olarak, çelişkiler içinde çevreye saçılmaya devam ediyor...

Bahçeli kime dikkat çekti?..

"Zehirlenme" dediysek, kendini yok etmiyor bu güç sarmalı...

Tam aksine; bir bağımlılık gibi güçten vazgeçemeyen, gücü terk edemeyen, güçten uzaklaşamayan ve gücü vazgeçilmez kılanların şımarıkça bir bencilliğinin egemenliği üzerinden bir dışavurumdur bu zehirlenme!..

"Zehirlenme" içerisinde, aynı zamanda bocalayan bu "güç kavgası" ve güç çatışmasında yalnızca karanlık olaylar yaşanmıyor bu ülkede...

Toplumu ezen, sosyal yaşamı sarsan, siyaseti de kirleten öyle vahim olaylar yaşanıyor ki, işte "zehirlenme" dediğimiz o paslı güç devinimi, o sinsi güç sarmalı tüm yasadışılıkları, çelişkileri ve kirlilikleri kapatmakta da büyük beceriler sergiliyor...

İşte gazetelere her gün haberler yansıyor; FETÖ operasyonları durmuyor, devletin içerisinde kriptodan mahreme kadar örgütlenmesini sürdürdüğü anlaşılan bir cemaatin unsurlarına yönelik yurdun her köşesinde, polisin içinden askeriyeye, bürokrasiden eğitime kadar her alanda yuvalanmış mürit-militanların bertaraf edilmesi için çaba harcanıyor...

Tüm bunlar yapılırken devlet gücünü gösteriyor ama aynı devletin, son yıllarda operasyona uğrattığı insanları işe aldığı, cemaat baskısıyla bürokrasinin en tepesine kadar tırmandırdığı da sinsice göz ardı ediliyor...

Asıl mesele de işte burada ortaya çıkıyor... "Güç zehirlenmesi"nin yol açtığı derin sarsıntı ve kirli devinim bitmezken; güç sahipleri tek yanlı (!), yani bürokrasiyi dağıtan, "siyasi kanadı" ise görmezden gelen operasyonlarla bir örgütü bertaraf etmeye çalışırken, çelişki içinde bocalıyorlar!..

Peki, neden mi geldik bu konuya?.. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli birkaç gün önce, bir televizyon kanalına çıktı ve FETÖ'nün 2016'daki "darbe"sine dikkat çekerken, operasyonlara vurgu yaptı, ancak çok önemli bir soru da sordu...

"Darbe"cilerin, FETÖ'cülerin "siyasi kanadı"na vurgu yapan Bahçeli şöyle konuştu;

"Tavsiyem, Türkiye'nin çevresindeki ateş sönünceye kadar, Orta Doğu sakinleşinceye kadar, bölücü terör ve FETÖ terörizmin kökü kazıncaya kadar kimse yerinden oynamasın. FETÖ'nün nereye kadar uzandığı konusunda, seçimden sonra bir tek dileğim vardır. Yurtta sulh konseyinin askeri kanadı Sincan'da, siyasi kanadını da bulmak lazım... Yurtta sulh konseyi neyin nesidir?.. Uzantıları nedir?.."

Sinsiliğin yaman çelişkisi!..

Devlet Bahçeli de tıpkı diğer siyasi parti liderleri gibi bu çağrıyı defalarca yapıyor ama bırakın cemaatin siyasi ayağını ortaya çıkartmayı, ortaya saçılan- fotoğraflarla belgelenen ilişkiler üzerinden bile AKP iktidarı hiçbir şey yapmıyor...

Düşünsenize; AKP'den milletvekili olan ve AKP'nin bürokrasiye getirdiği çok sayıda insanın Pensilvanya'da Fethullah Gülen ile yan yana çekilmiş fotoğrafları medyaya yansıyor ama siyasi bağlantılar nedeniyle kimse bunlara dokunmuyor...

İşte bu yüzden Bank Asya'ya para yatırdığı için tutuklananlar cezaevinde "adalet" beklerken, Fethullah Gülen ile kol kola fotoğraf çektiren siyasilerin ortada dolaşması AKP'nin son yıllarda içinde bocaladığı "güç zehilenmesi"nin vahim bir çelişkisi olarak yansımaya devam ediyor...

Diğer yandan AKP, FETÖ'nün siyasi ayağının ortaya çıkarılması ile ilgili Meclis'teki bütün çabaları bertaraf ederken ne tuhaf ki geçmişte cemaate büyük kaynaklar ayıran, FETÖ'cülerle ittifak kuran işadamları tuhaf biçimde cezaevlerinden salıveriliyor, kimileri de mahkemelerde berat ettiriliyor...

İşte son vaka Fettah Tamince... Erdoğan'a çok yakın olan bu işadamı da FETÖ soruşturmalarında ne şaşırtıcıdır ki, beraat etti!..

Bu olaya tepki gösterenlerin başında ise 15 Temmuz darbe girişimi mağdurlarından Nihal Olçok var...

15 Temmuz gecesi, AKP'nin reklamcısı olan eşi Erol Olçok ile oğlu Abdullah Tayyip Olçok'u da kaybeden Nihal Olçok, "Kaça sattınız, 250 şehidi?.. Değdi mi, aldığınız verdiklerinize, kim kime sahip çıktı bir daha düşünmeye davet ediyorum" diyerek sosyal medya hesabından isyan etti...

Olçok da aslında bu çıkışıyla, FETÖ yargılamalarında yoksulun ezildiği, zenginin kollandığı şeklinde ortaya çıkan vahim algıya dikkat çekerken, tıpkı Devlet Bahçeli gibi cemaatin "siyasi kanadı"na vurgu yapmış oldu...

Son günlerde muhalefeti PKK ile ittifakla yapmakla suçlayan AKP'lilerin, geçmişte ittifak kurdukları FETÖ'nün siyasi kanadını ısrarla gizlemesi ne yaman çelişki değil mi?..

Yazarın Diğer Yazıları