Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Cahit Armağan DİLEK

Cahit Armağan DİLEK

Amerikan askerleri ABD'ye, Suriyeliler Suriye'ye

Trump'ın Suriye'den asker çekme kararının nasıl uygulanacağı tam bir bilmeceye dönüştü. Bu durum bizim daha kararın duyurulduğu ilk saatlerde söylediğimiz "bu bir sanal karar ve algı operasyonudur, çekilme falan olmayacak, ABD bölgede yeniden konuşlanıyor" tespitimizi de teyit ediyor.

Trump'ın 2018 yılında günde ortalama 15 yalan söylediğini Amerikan medyası ortaya koymuştu! Orta Doğu'da 54 bin askeri olan ABD'nin Suriye'deki 2 bin askerinin masraflarını karşılayacağından çekileceğine inanmak saflık olurdu. Bazıları inandı ama Ruslar inanmadı!

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın NewYork Times (NYT) gazetesinde makalesinin yayımlandığı gün Trump'ın güvenlik danışmanı Bolton Türkiye'deydi. Türk medyasında yine konunun özüne girmeyip magazinsel yaklaşımla Bolton'un fırçayı yiyip ABD'ye döndüğü yazıldı, buradan yeni bir başarı hikâyesi oluşturulmaya çalışıldı.

Peki gerçekten öyle mi oldu? Hayır. Bolton kendisine verilen görevi tamamladı, mesajlarını verdi, sessizliğe gömüldü. CNN televizyonu Ankara'daki görüşmelerde Bolton'un Türk tarafına verdiği non-paper (resmî olmayan evrak) bile ABD'nin duruşlarından söylemlerinden vazgeçmediğini gösteriyor. Söylediklerini bir de yazıya geçirmiş oldu.

Bolton sessiz, ama Jeffrey Ankara'dan Suriye kuzeyinde PYD ile görüşmeye gitti, Pompeo Orta Doğu'da 8 ülkeyi kapsayan turunda ABD'nin değişmeyen mesajlarını seslendirmeye devam ediyor. Hepsi de Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor.

"Trump, Suriye'ye yönelik bir askerî operasyon istiyor. Umuyoruz ki yapmak zorunda kalmaz" açıklaması yapan Pompeo'nun çekilmeye ilişkin diğer mesajlarına (İran, IŞİD, PYD/YPG'nin korunması) bakılırsa Orta Doğu turunu bitirdiğinde şunu söylerse şaşırmayın: ABD, Suriye ve bölge genelinde askerî varlığını artıracak!

Burada şunu da söyleyelim. PYD/YPG'nin korunması, kabullenilmesi konusunda Rusya ve hatta Şam yönetimi de ABD ile neredeyse aynı düzlemde. Bu noktada yalnız olduğumuzu görmeliyiz.

Trump'ın çekilme kararının belki de en somut sonucu Türkiye'nin Fırat'ın doğusu ve Menbic'e yönelik operasyonun görünür gelecekte gerçekleşmeyecek olması. Yani Türkiye'nin YPG'ye yönelk operasyonu durduruldu. Her ne kadar Türkiye, Fırat'ın doğusunda sınır hattına yığınağa devam etse de uygulamaya geçmesi beklenmiyor.

Bunun bir işareti Menbic hattındaki operasyon hazırlıklarının tamamen sönümlenmesi. Çünkü Menbic batısında zaten var olan Rus ve Suriye askerleri daha görünür oldu ve hareketlendi. Bunun da Rusya'nın mesajı olduğunu herkes biliyor.

Diğer bir işaret de İdlib'de değişen harita. HTŞ/Nusra Türkiye'nin de desteklediği Ulusal Ordu ve Ulusal Kurutuluş Hareketi bağlısı grupları tabiri yerindeyse sildi süpürdü, teslim aldı. İdlib genelinde kontrolü eline aldı. Burada Fırat'ın doğusu batısı arasında Türkiye'yi limboda bırakmak isteyen ABD'nin İdlib'deki HTŞ'yi teşvik etmiş olması da gözden kaçırılmamalı.

Bu gelişmeler yaşanırken gözü kulağı Trump ve Fırat doğusunda olan Türkiye'nin desteklediği gruplara hiç yardım yap(a)maması. Bu Türkiye'nin 911 km. boyunca genişleyen cephe hattındaki zorlanmasından kaynaklandığı gibi İdlib mutabakatındaki sorumluluğunu yerine getirememesi nedeniyle artık daha fazla tutamayacağını bildiği Rusya'nın HTŞ/Nusra'ya karşı operasyonunun önünü açması.

Türkiye bunu yaparak Putin'in Fırat doğusuna yönelik Trump-Erdoğan iş birliğinde Rusya'nın saf dışı bırakılmasına yönelik kızgınlığını gidermeyi de hesaplamış olabilir. Ama Putin'in halen Erdoğan ile görüşmeye yeşil ışık yakmamış olması kızgınlığın geçmediği gibi Putin'in Erdoğan'a yönelik güveninde yeni sarsıntılar yarattığını göstermektedir.

Bunun yanında Putin, Erdoğan ve Türkiye'yi zora sokacak adımını da atmıştır. Rus Savunma Bakanlığı'nın "İdlib, Suriye'nin en önemli terör üslerinden biri haline gelmiştir. Rusya, varlığına tehdit oluşturmaya başlayan bu konuda gerekli adımları atacaktır" ifadeleri Çavuşoğlu'nun söylediklerinin aksine İdlib Mutabakatının artık olmadığını göstermektedir. Yani İdlib'de savaş pozisyonundaki Rusya hücum düdüğünü çalmıştır.

İdlib'de HTŞ/Nusra'ya karşı başlayacak geniş kapsamlı bir Rus/Suriye operasyonu bizlerin 2017'den bu yana uyardığı gibi gözlem noktalarındaki Türk askerlerinin güvenliğini tehdit etmesinin yanında Türkiye'ye yönelik göçü de tetikleyecektir. Bu göç dalgasında HTŞ/Nusra militanlarının bulunması da kaçınılmazdır.

İşte böyle bir ortamda Trump ve ekibi bırakın çekilmeyi daha kuvvetli olarak Suriye ve bölgeye dönmeye hazırlanmaktadır. Eğer ABD gemisine binilirse bunun bir bölümü de Türkiye'ye gelmesi olasılığı yüksek.

Halbuki Türkiye için esas çözüm, ABD'nin Suriye'den çekilerek Suriye'yi üniter yapıyı muhafaza eden meşru Şam yönetimine teslim etmesi, Türkiye'deki Suriyelilerin de Suriye dönmesidir.

Değişik gerekçelerle ABD'nin Suriye'de kalmasının desteklenmesi ve Türkiye'deki Suriyelilere vatandaşlık ümidi vererek burada kalmalarının teşvik edilmesi, geri dönüşü olmayan felakete yol açar. 

 

Yazarın Diğer Yazıları