Apo, memurluğu sırasında köylülerden rüşvet almış!..

PKK silah kullanıyor..   Otuz yıldır can alıyor.. Askere kurşun sıkmanın ötesinde, şehirlerde molotoflarla vatandaşları Türk-Kürt demeden yakıyor!..
Tıpkı mafya usulleri ile silahın dehşetine güvenip baskı ortamı kovalıyor..
PKK’ya karşı çıkıyoruz.. Karşı çıktığımız için de PKK kaynakları tarafından “Kürt düşmanı” ilan ediliyoruz..
Biz, PKK karşısında en çok can kaybı olan, PKK’ya karşı canını ortaya koyarak mücadele eden korucuların, Kürt kökenli Mehmetçiklerin varlığını bile bile..
Aynı mahallede komşu olarak yaşadığımız Kürt dostlarımıza rağmen elbette “Kürt düşmanı” falan değiliz de..
PKK’yı ve onların çete başlarını da düşman biliriz..
Mantığa bakarak devam edelim.. Madem biz PKK ve Apo’yu eleştirdiğimiz için Kürt düşmanıysak, Kürt oldukları halde eşkıya başını yerden yere vuranlar da mı Kürt düşmanı?!! Nitekim Apo ve hanedanı hakkında hem de Kürt kaynaklarından ilginç bilgiler alıyoruz!.
PKK yanaşmaları hızlarını alamayıp onu “peygamber!!” bile ilan etseler de..
Kürt kimliği taşıyan her birey için Abdullah Öcalan idol falan değil.. “Kürt demek PKK demek!!” diye bir dayatma peşinde olan, sorgulayan silahlı bir baskı söz konusu.. Buna karşın, Kürtler Abdullah Öcalan’ın dayatmalarına direnip kendisini sorgulayıp eleştiriyorlar..
Mesela bize gelen bir yazıda şöyle deniliyor..   “Abdullah Öcalan ailesinin en akıllı adamdır. Bacılarını saymıyorum. Ama üç kardeşi anımsayalım. Mehmet zeka özürlüdür (Bu hakaret değildir. Çünkü Abdullah Öcalan’ın kendisi bunu defalarca söylemiştir), Osman ise, eşeğe binmeyi bile beceremeyen, son zamanlara kadar esas adı ‘Öküz Osman’ idi. (Bu da bir hakaret değildir. Çünkü bunu da PKK ve Abdullah Öcalan kamuoyuna deklare etmiştir.) Geriye kim kaldı? Abdullah; hem medrese eğitiminde hem de üniversite eğitiminde tam bir inek. Daha önce birçok yerde gündeme gelmişti, Abdullah Öcalan, Kayapınar köylülerinin tapu işlerinden 100 milyar rüşvet alıp, bu para ile okul mu okuyayım, yoksa örgüt mü kurayım diye derin derin düşünmüş, sonra ikisini bir arada yapmaya karar vermişti. Önce okul, sonra örgüt ve yine para... 1978-1979 yılları arasında en büyük vurgunu yaparak, 300 milyar lirayı Suphi Karakuş eylemini yapıp cebe indirmişti.
Para tamam... Örgüt kurmaya devam... Ama bir şeye sıra gelir ki, en az para kadar önemlidir: Kadın!..
Peki, nerede bu kadın? Nedir senin adın, demeye varmadan Abdullah Öcalan kadının en hasını yanı başında bulur: Kesire! Ama Kesire, bir başkasıyla, yani İsmet’le duygulu havalarda, yani romantizm... Ama Apo, sert ve gaddardır. Böyle bir şeye asla izin vermez. Evirir, çevirir ve İsmet’i öldürterek Kesire Yıldırım’la ‘yıldırım’ nikâhıyla evlenir. Yıldırım nikahı da Apo yapar. Buna ‘devrim nikahı’ der, ama kimse de bu ‘devrim nikahı’nın yıldırım nikahıyla ne alakası var demez, diyemez. Diyenler potansiyel suçlu olur ve sonları da malumdur zaten: İnfaz!
Öcalan için gerekli olan örgüt, dolayısıyla karizmadır... Artık bu örgüt, onun için bir şirket görevi (taşeron firma) görecek ve ona bir karizmatik şahsiyet kazandıracaktır.”
Evet, PKK!.. Para... Kadın... Karizma... Evet, bu kardeşimizin ilginç e-postasına aynen katılıyor ve otuz yılda Kürtlerin elde ettiği en büyük serveti açıklıyorum: “PKK=Abdullah, Abdullah=Dava! Varsa yoksa Abdullah’ın burun akıntısı, saçlarının uzunluğu, baş ağrısı, diş ağrısı, kadın ihtiyacı, plazma TVeksikliği, gazetesi vesaire...
Peki, Kürtlerin, sosyal, ekonomik ve kültürel alandaki kalkınması, aşiret düzeni, töre cinayetleri, Diyarbakır sokaklarının altyapısı, işsiz gençler, fuhuş, uyuşturucu, sosyal adalet, din sömürüsünün engellenmesi, hurafelerle mücadele ve dolayısıyla demokrasinin nimetlerinden yararlanması için verilecek mücadele ne olacak?.. Ne PKK’nın, ne de Abdullah’ın umurunda değil...”
İşte size taa içeriden birinci sınıf bir Abdullah Öcalan hikayesi.
Tekrar edeyim, satırlar benim değil, bizzat örgüte yakın olanların içinden.
Özellikle PKK’lı yarmalar çevirip çevirip okusunlar!..

Yazarın Diğer Yazıları