Asrın sorusu; Atatürk öldü mü gerçekten?..

İktidar, hırs, rant, tehdit ve giderek büyütülen baskılar... Siyasal iktidarların içinde sıklıkla debelendiği derin, gafil ve karanlık çıkmazlardır bunlar!.. 

Meclis, vekil, bakan, bürokrasi, tarikat-cemaat desteği, yandaşlaşan medyanın kiralık olma özentisi ise hırsı büyütmek için cabası...

Seçimleri kazanmak, çoğunluğu elde etmek, vekil, bakan, başbakan hatta cumhurbaşkanı olmak büyütür mü yukarıdaki çıkmazları, yoksa kapatmaya mı başlar yavaş yavaş şatafata gidişatı?..

Her seçimi kazanmak, yoksullaştır-köleleştir stratejsiyle kitleleri zoraki ardından sürüklemek güç mü kazandırır iktidarlara, yoksa hırsın köleleştirdiği yıpranmışlığı mı artırır giderek?..

İktidar pervasızlığı bir süre sonra güç zehirlenmesine mi dönüşür, yoksa aslında "Ali kıran, baş kesen" mi sanır güç sahipleri kendini?..

"Dediğim dedik", "kestiğim kestik" vahametinden kahramanlık mı yaratılır, yoksa gafleti de körükleyen, sinsi, yıpratıcı ve tüketen zavallıca hezeyanlar mı?..

Hayal mi görür koltuklarda güç sahipleri yoksa ne zaman tükeneceklerinin iyice büyüyen gündüz kâbuslarını mı?..

Sınırsız mıdır iktidar hırsı, yoksa her siyasal odakta olduğu gibi en güçlülerin tabelaları da bir gün depolara mı kaldırılır?..

Ve en önemlisi "asıl güç" kimdedir, ne kadardır, nereye kadar gidebilir?..

Yani; kim tüketiyor suni gücünü ya da aslında kim koruyor üzerinden asırlar geçse de halktan aldığı o sınırsız, sihirli, gizemli, şaşırtıcı ve giderek büyüyen gücünü?..

gazi-001.jpg

***

Düşmanlığın ittifakı ne yazar?..

Yukarıdaki soruların en sonuncusu, işte yalnızca önceki gün (10 Kasım) değil, tabii ki 80 yıldır da değil, ta 1881'den bu yana koruyor gizemini...

Kurtuluş Savaşı'na çelme takmaya çalışan hainlerin, günümüze ulaşan bağnazlık varislerinin, sahte solculukla boğuşan liboşların, iş birlikçilerin ve karşı devrimcilerin özellikle son 80 yıldır anlayamadıkları bir büyük ve sarsıcı gizemdir bu...

İşte o gizem yüzünden Atatürk son 80 yıldır da hedefte...

Vefat etmişken, ne yazık ki bu dünyadan göçmüşken, yani fiziken yokken bile hedefte Atatürk!.. Mirasıyla, asaletiyle, devrimleriyle birlikte hedefte... 

Bıkmadan usanmadan saldırıyor Kurtuluş Savaşı'ndan kaçanların uzantıları, Gazi için "katli vaciptir" diye fetva veren Yunan iş birlikçisi, sözde hocaların kindar torunları...

Hiç kuşkusuz zavallılar saldırıyor her fırsatta Atatürk'e...

Siyaseti ve ne yazık ki devleti arkalarına alarak saldırıyor ihanet odakları...

Heyhat bazen de devlet gidiyor, Gazi'ye 80 yıldır düşman olan Yunan özentilerinin yanıbaşına...

İşte önceki gün de, camilerde Atatürk için bir fatihayı çok gören Diyanet İşleri Başkanı olacak zat da Gazi'ye düşmanlığı hastalık haline getiren fesliyi ziyaret etmekten çekinmedi... Yazıklar olsun, bin kez yazıklar olsun...

Ve "genelev" günlerini özleyen, "erkekçe" kılığındaki "fordçu"luk hocaları da, "engin" sandıkları alçaklığın "çukur"undan taş attılar bir kez kez daha Büyük Önder'e...

Haysiyet cellatlığının kiralık uşakları için artık 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim yetmiyor olacak ki, ebediyete intikal ettiği 10 Kasım'da bile salyalarını saçmaya devam ediyorlar Gazi'ye...

Mide bulandırıcı, utanç verici, iğrençlik çıkmazları saldırıyor da peki, cumhuriyetin savcıları nerede?..

anitkabir-001.jpg

***

Sonsuzluğun büyüyen abidesi...

Atatürk'e en alçak saldırılar sürerken, Atatürk karşıtlarıyla en utanç verici ittifaklar kurulurken devlet ne yazık ki ortada yok ama ondan çok daha güçlü bir yapı, salya saçanların suratlarına tükürürcesine yanıt vermeye devam etti ihanete...

İşte önceki gün, 10 Kasım'da bir kez daha hınca hınç dolduruldu Anıtkabir... Çocuklar gençler, analar-babalar, yaşlılar, yüreği cumhuriyet için atan milyonlar aktı Gazi'nin ebedi istirahatgâhına...

Mozolesinin önünde; O'nu hasretle, özlemle anmak için yığılan milyonlarca insan gözyaşlarını akıttı mermer zemine...

Ve Atatürk ölüm yıldönümünde bir kez daha canlandı tüm görkemiyle onu hep arayan gözlerde ve 80 yıldır yas tutan yüreklerde...

İşte bir kez daha kentlerde insanlar anma törenlerine akın etti, saat "dokuzu beş geçe" yaşam bir kez daha, bir dakikalığına saygı için durdu tüm memlekette...

Ve sanal alemde O'nu anmak için milyonlarca paylaşım yapıldı, yüzbinlerce video ve fotoğraf paylaşıldı sosyal medyada Gazi'ye bitmeyen özlemi göstermek için...

Evet; yazının başından itibaren dikkat çekilen konu bellidir aslında; Siyaset, iktidar, hırs, güç ve rant ne yazar ki, "asıl güç" bir ülkenin kalbinde 80 yıldır sarsılmadan dururken?..

Kaç kez gelsen iktidara, kaç yıl kalsan görkemli koltuklarda tarih bir daha yazar mı ki "ebedi lider"liği?..

Tarih bir Atatürk çıkartır mı bir daha?.. Tarih, gizemli ve bir eşsiz kahramanın kabrine tam 80 yıldır milyonları akıtabilir mi bir daha?..

Velhasıl; Atatürk düşmanlığı için hangi salyalı güruh, tüm çirkefliğiyle ne yaparsa yapsın... Gerideki tek gerçek ve gizemli "güç", bir sonsuzluk abidesi gibi büyümeye devam ediyor... İşte Atatürk'tür "O", aslında ölmüyor!..

Yazarın Diğer Yazıları