Atatürk'e farklı bakış

Bütün insanlar birbirinden farklıdır ama bazıları çok daha fark yaratır. Toplumda en küçük mahallede bile futbol takımı vardır ama, hiçbiri FB, GS, BJK değildir. Hatta neredeyse ayağına top değmemiş erkek yoktur lakin hiçbiri milli futbolcu Metin Oktay değildir.

Neden değildir?

İşte bütün mesele bu soruya verilecek cevapta.

Yine birçok kimse, hayranlık uyandıran tablolar yapabilir lakin hiç kimse İbrahim Çallı veya Van Gogh değildir.

Soru gene aynı: Niçin değildir?

Benzer durum tüm meslekler için geçerlidir. Birçok bilim adamı, felsefeci, düşünür vardır ama, milyonlarca insandan sadece biri Farabî, İbn-i Sina, Platon, Aristo olmuştur ve tarih boyunca kendinden söz ettirmiştir.

Niye böyle?

Çünkü, onların her biri farklıdır.

Yetenekleri, becerileri, zekâ düzeyleri, zihin yapıları kendileri dışındaki tüm insanlardan farklıdır.

Aynen bunun gibi, Atatürk de diğer generaller ve askerlerle bir tutulamayacak kadar farklıdır. Farkı yaptığı işlerde, kazandığı başarılarda, kısacası eserlerinde kendini göstermektedir. Bu sebeple, bazı düz akıllıların sandığı gibi, "n'olmuş yani, Atatürk olmasaydı, zafer kazanamayacak mıydık? Vatanı kurtaran olmayacak mıydı" demek ve lafın gerisini akıl dışılığa bağlamak mümkündür. Ancak pratik öyle değildir.  Pratik, küçük aklın büyük aklı anlayamayacağı kadar  şaşırtıcı başarılarla dolu olarak gerçekleşmemiştir.

Cumhuriyetin kurulması.

Devrimler.

Ve milliliklerle dolu birçok yenilikler kısa ömrün toplum inşasına dayalı gelişmeleridir.

Konuya bu açıdan bakarsak Atatürk, yeniden kurmacıdır. Yeniden kurmacılık, Avrupa'nın, II. Dünya Savaşı sonra ortaya çıkan toplumsal travmayı ortadan kaldırmak için eğitim yoluyla toplumu yeniden biçimlendirmek ve kültürel yeniden var etme amacına dayalı bir felsefedir.

Pragmatizm ve varoluşçuluktan esinlense de özünde karmaşayı düzene çevirme amacındadır.

Bizde birçok kimse bu durumu topluma müdahale gibi görüyor. 

Tepeden inmecilik olarak nitelendiriyor. Batı felsefesi ise bunu toplumsal çürümeyi ortadan kaldıracak ve toplumu yeniden diriltecek bir reçete olarak anlıyor. Böyle gördüğü içindir ki felsefi bir çözüm olarak ortaya koymuştur.

İnsanlar, belli kapasitelere sahip varlıklardır. Herkes kendi zekâ kapasitesine bağlı olarak olayları algılar, anlar, çözer ve yapılandırır. Bunun için de ister istemez fikir ayrılıkları ortaya çıkar.

Atatürk, batılı bilim adamları tarafından; Hanibal, Napolyon, Sezar gibi gelmiş geçmiş savaş ustalarının en üstüne konulmuştur. Çünkü, tarihin gördüğü en büyük generaldir. Türk tarihinde Timur, Cengiz Han, Mete Han da öyledir. Bu sebeple onlar sıradan değil, sıradışıdırlar. Tıpkı bilim dünyasında Einstein gibi.

Einstein'i farklı yapan şey nedir?

Beynidir.

Zekasıdır.

Aklı ve yetenekleridir.

İşte, Atatürk de pek çok asker gibi generaldir ama, o bir askeri Einstein'dir, dehadır. Dolayısı ile farklıdır.

İnsanlar bunu anlayamıyor ya da anlayamıyor.

Atatürk'ten sonra II. Dünya Savaşı yaşandı, ancak bu seviyede bir general gelmedi. Halâ en üstte onun adı yazılı.

Rahmetle anıyoruz.  

 

Yazarın Diğer Yazıları