Başkent basınının kalbinin attığı yer

Başkent basınının kalbinin attığı yer

Gazeteci yazar Abbas Satır, kaleme aldığı "Rüzgârlı Sokak / Mürekkep Kokulu Anılar" adlı kitabıyla Türk basın tarihinin özellikle de başkent basınının tarihine ışık tutuyor. Rüzgârlı Sokak, Kurtuluş Savaşı sırasında tarihi Ulus Meydanı ile bütünleşen ve Cumhuriyet dönemi basınının kalbinin attığı yerdir. Başka bir deyişle; Ankara'nın Bab-ı Ali'si olarak adlandırılan Rüzgârlı Sokak, Türk basın tarihinin önemli bir mekânıdır. Cumhuriyet dönenimden başlayıp, 1980 yılının başına kadar, Rüzgârlı Sokak tarihi Ulus semtinin ve Ulus Meydanı'nın en hareketli, en canlı sokağı idi. Cumhuriyet'in kuruluş tarihinden itibaren ülkenin yeni başkenti Ankara, Ulus merkezli olarak büyümeye başlamıştır. Birinci ve İkinci Meclis buradadır. Abbas Satır, Ulus semtinin ve Rüzgârlı Sokak'ın Ankara basınındaki önemine de vurgu yaptıktan sonra kitabı hakkında şu bilgileri veriyor:

"Bu   kitabı   hazırlarken   ilk   kez  Kurtuluş   Savaşı   sırasında Ankara'da Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülük yaptığı 'Hakimiyet-i Milliye' gazetesi ile başlayan gazete çıkarma serüveninden 1995 yılına kadar Rüzgârlı Sokak'taki gazeteleri tek tek inceledim. Kitabın olabildiğince nesnel-bilimsel olması için aylarca Milli Kütüphane ve TBMM Kütüphanesinde çalıştım. Rüzgârlı Sokak'ta yayınlanmış olan bütün gazeteleri inceledim. Gazetelerin yayınlanma tarihlerini, imtiyaz sahiplerini, sorumlu müdürlerini, köşe yazarlarını, muhabirlerinin isimlerini tek tek araştırdım. Hangi gazetenin hangi sokak ve işhanı veya binada yayınalandığını tesbit ettim. Kitabın bir bölümüne, Rüzgârlı Sokak'ta 1920'den 1995 yılına kadar, yayınlanmış gazetelerin birinci sayfalarını ekledim. Başka bir bölümde de, arkadaşlarımın, kendilerinin bizzat yazdığı, gazetelerde, dergilerde ve kitaplarda yayınlanmış olan sokak anılarına yer verdim.

Benim kuşağımdan gelen gazeteci arkadaşlarım gazete hazırlamanın ne kadar meşakkatli bir iş olduğunu iyi bilirler. Bu kuşak, mesleğinde bir devinim yaşamıştır. Muhabirin haberi gazetesine iletmesi, foto muhabirinin fotoğrafları yıkayıp karta basması, yazı işlerinin sayfayı hazırlaması, matbaada basılması, Anadolu'ya ulaştırılması her gün yaşanan bir olaydı. Bugünkü, teknoloji harikasıyla hazırlanan gazetelerle, o dönemde hazırlanan gazeteler arasında kıyas kabul edilmeyecek derecede farklılıklar vardır. Bu kitapta yeni nesil gazeteci adaylarına geçmişteki gazete yapım tekniğini ve kullanılan aletleri de tanıtıyorum. Bu tanıtımın teknolojiye bağlı olarak basın-yayın sürecinde yaşanan büyük dönüşümü de göstermesi açısından faydalı olduğuna inanıyorum.

Kitabımızda bazı isimler vefat etti, onları rahmetle anıyorum. Hele çalışma koşullarının ağır olduğu matbaa işçileri var ki, onlar kurşun kokularının ciğerlerine kadar sinmesi sonucunda genç yaşta hayatlarını kaybetmişlerdir. O dönemdeki matbaa çalışanlarının fotoğraflarını buldum ve isimleriyle birlikte kitapta yer verdim. Kitap, Rüzgârlı 'nın bu isimsiz fedakâr emekçilerinin yad edilmesine de vesile olacağı için mutluyum.

Sonuç olarak bu anı-inceleme kitabında; "Rüzgârlı Sokak" gazeteciliğinin geçmişten günümüze yaşadığı serüveni kendi dünyamdan ve çevremden yola çıkarak anlatıyorum. Benim Rüzgârlı Sokak'tan geçen oldukça meşakkatli ama bir o kadar da keyifli yolumun, o sokakta hayatını geçiren bütün gazeteci meslektaşlarımın anılarıyla ve elbette Türk basın tarihinin dönemeçli yollarıyla da kesiştiğini düşünüyorum. Bu yüzden kitabın okuyucusuna, hikâyeleri gerçek olan bir roman tadı vereceğine inanıyorum."

Barış Kitap Tel:(0312) 435 29 69

***

Tarihi anlama ve yaşama problemi

Prof. Dr. H. Ömer Özden, "Yahya Kemal / Tarihin Estetik Yankısı" adlı bu çalışmasında Yahya Kemal Beyatlı'yı, tarih ve tarihî hadiselere estetik açıdan bakan, etkilendiği Avrupalı filozof ve tarihçilerin izinde sezgi ve izlenimleriyle Türk milleti ve vatanının varoluşu meselelerini çözecek estetik bir tarih felsefesi ortaya koyan bir mütefekkir-şair olarak değerlendirmekte. Bu perspektif içinde tarihin ortasında Türklüğü arayan Beyatlı, Türkçeyi kullanırken, İstanbul'u anlatırken, özgün bir vatan, musikî ve mimarî anlayışı çerçevesinde milliyetimizi temellendirirken yahut ölüm gibi çok daha kişisel meselelere değinirken hep bir estetik felsefesinin ilkeleri içinde hareket etmiştir. Ömer Özden'e göre, Yahya Kemal, işte tam da bu sebeple, yani estetik tavra uygun olarak tarihi anlama ve yaşama problemine yaklaşım tarzıyla orijinal bir sanatçı-düşünür olarak belirmekte, nesir ve şiirlerinde bu konularda ulaştığı sonuçları tutarlı biçimde işlemektedir. Okur, bu bakış açısıyla şekillenen çalışmayı bitirince görecektir ki; Yahya Kemal, beslendiği kaynaklar ve kullandığı metot itibariyle de bu konularda kafa yoran Batılı düşünürlerle aynı kategoriye girebilecek kıratta bir filozofumuzdur. Yahya Kemal, felsefesini, zamana bakışını belirleyen imtidat fikriyle Herakleitos'a, sezgiyi bir bilme yöntemi olarak ele alışıyla Croce'a, tarih arayışlarıyla Camille Julian ve Michelet'ye bağlayan uzun bir zaman aralığında yoğurmuştur.

Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50

***

HAFTANIN KİTABI

Hurafesiz İslâm için

Bir süre önce Hakk'ın rahmetine kavuşan emekli müftü Kâmil Hayati Aydın, "İslâm'ın Şartı Beş mi?" adlı kitabını yazma gerekçelerini şöyle özetliyor:

"Araştırma ve gözlemlerimde açıkça tespit ettim ki, Müslümanlarımızın yüzde 99'u İslâmiyet'i kelime-i tevhid, namaz, oruç, hac ve zekât'tan ibaret sanıyorlar. Bu tespit üzerine çalışmaya başladım ve İslâm'ın ne olup, ne olmadığını herkesin anlayabileceği ve okuyanların da sıkılmayacağı bir tarzda yazmaya karar verdim. Bir müftü oğlu olarak, çocukluğumdan itibaren ve sonra da meslek hayatımda hep bu câmianın içindeyim. Dolayısıyla hurafeleri, çarpıklıkları, hatta maalesef İslâm adına ortaya konulan sapkınlıkları daha net görebilme imkânım oldu. Özellikle televizyon ve sosyal medyaya yansıyan, bırakınız İslâm Dini'ni; akla, mantığa, vicdana, insafa sığmayan neler buldum neler...  Özünden koparılan ve hurafeyle boyanıp, İslâm diye sunulan çarpıtılmış inanç ve uygulamalardan kurtulmamıza katkısı olması niyazı ile."

İrfan Yayıncılık  Tel:(0212) 518 38 66

***

Anadolu'dan manzaralar...

Eğitimci yazar Ahmet Özdemir, Şırnak'ın Görmeç Köyü'nde başlayan öğretmenlik serüveninde yüzyüze geldiği  Anadolu'dan insan manzaralarını "Çığ" adlı kitabında okurlarıyla paylaşıyor:

Hayatımın kilometre taşlarından biriydi Şırnak. Hatay'daki üniversite hayatım sona ermiş ve sıra meslek hayatıma gelmişti.

Aslında herkesin beklediği mutlu sona ulaşmak üzereydim içimde tarifi imkansız duygular. Evet, nihayet öğretmen olmuştum ve tayinim Şırnak'a çıkmıştı. Gitmeliydim, Şırnak da güzel ülkemin güzel bir şehriydi nasıl olsa...

Ülke hala ayakta duruyorsa, ülküsünü yaşamının amacı yapan yurtsever askerlerin, öğretmenlerin sayesinde duruyor.

Çığ, işte bu özverili yurtseverlerden birkaçının öyküsü.

Özgür Yayınları Tel:(0212) 528 13 30

***

KÜTÜPHANEMDEN

Türk'ün müşgüllerini çözen çağrı

Eserleriyle Türk kültür hayatına damgasını vurmuş kadın yazarlarımızdan Nezihe Araz'ın önemli bir kitabını seçtim bu hafta sizlerle tanıştırmak için... "Gelin Canlar Bir Olalım / Türk Anadolu'nun Oluşumu", Nezihe Araz'ın klasik haline gelmiş eserlerindin biri... Elimdeki Hürriyet Yayınları Tarih Dizisi'nden çıkmış 1978 tarihli ilk baskısının önsözünde Nezihe Araz, kitabıyla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:

"Size sunduğumuz bu deneme klasik tarih kitaplarının sınırlarından öte, konumuzla ilgili  efsaneleri, rivayetleri, menkıbeleri de kapsıyor. Sadece bir olaylar dizisini değil, bu olaylara bağlı yorumlar ve anlamlar dizisini de içerdiği için. Anadolu'nun Türkleşmesi oluşumunda bayrak çekip yol açanların hemen hepsinin hayatı tarihlerden çok efsanelerin malı olmuştur. Unutmayalım ki efsanelerin de olmazları olduran bir niteliği ve gücü var. Türk Anadolu'nun oluşumu ise bu olmazlardan bir büyük örnektir. Önemli olan, Anadolu'yu Türkleştirenlerin hep bir ağızdan, doğudan batıya" Gelin canlar bir olalım" diye çağrıda bulunmasıdır.Yeni oluşumların eşiğinde ve kargaşasında bulunan ve bunalan çağımız insanına bu çağrıyı hatırlatmakta kuşkusuz bildiğimiz ve bilmediğimiz yararlar var. Çünkü yüzyıllar önce cümle müşküllerini bu çağrının ışığı altında çözenler bir büyük ve ölümsüz birliği kendi koşulları içinde gerçekleştirmesini bilenlerdi: Gelin canlar bir olalım."

                                                                                                                                  (Ahmet Yabuloğlu)