Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hulki CEVİZOĞLU

Hulki CEVİZOĞLU

"Bırak Beni Haykırayım"

Bugün 14 Ocak.

"Bırak Beni Haykırayım" şiiriyle kolayca hatırlayacağımız ünlü şairimiz Mehmet Emin Yurdakul'un (1869-1944) 75. ölüm yıldönümü.

Yarın, 15 Ocak ise, Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın (1857-1923) 96. ölüm yıldönümü.

Her ikisini de anmak ve anımsamanın tam zamanı yani.

Önce, Atatürk gibi bir dehayı doğuran Zübeyde Hanım'la ilgili Atatürk'ün birkaç anısına yer vermek istiyorum.

Okullar ve göçebe hayat

Sakarya zaferinin hemen ardından fırsat bulabildiği bir sırada çocukluk günleri ve okul yıllarını anlatmıştı Atatürk:

Çocukluğuma dair ilk hatırladığım şey, mektebe gitmek meselesine aittir.

Bundan dolayı anamla babam arasında şiddetli bir mücadele vardı.

Annem, ilahilerle mektebe başlamamı ve mahalle mektebine gitmemi istiyordu.

Rüsumat'ta (Gümrük İdaresi'nde) memur olan babam, o zaman yeni açılan Şemsi Efendi Mektebi'ne devam etmeme ve yeni usul üzerine oku­mama taraftardı.

Nihayet babam işi ustaca bir surette halletti.

Evvela alışılmış merasim ile mahalle mektebine başladım. Bu suretle annemin gönlü yapılmış oldu.

Birkaç gün sonra da mahalle mektebinden çıktım. Şemsi Efendi'nin mektebine kaydedildim.

Az zaman sonra babam vefat etti.

Annemle beraber dayımın yanına yerleştik.

Da­yım köy hayatı geçiriyordu.

Ben de bu hayata karıştım.

Bana vazifeler veriyor, ben de bunları yapıyordum.

Başlıca vazife tarla bekçiliği idi.

Bakla tarlasının ortasındaki kulübede

Atatürk'ün çocukluğunda tarlada kargaları kovaladığını herkes biliyor ama, bunun ne tarlası olduğunu bilmiyor:

Kardeşimle beraber bakla tarlasının ortasındaki bir kulübede oturduğumuzu ve kargaları kovmakla uğraştığımı­zı unutamam.

Çiftlik hayatının diğer işlerine de karışıyordum.

Böylece biraz vakit geçince annem mektepsiz kaldığım için endişe etmeye başladı.

Nihayet Selanik'te bulunan teyzemin evine gitmeme ve mektebe devam etmeme karar verildi.

Selanik'te Mülkiye İdadisi'ne (Lisesine) kaydolundum.

"Hoca beni çok dövdü, bütün vücudum kan içinde kaldı"

Yaşamı boyunca takibe uğrayacak, hapislere atılacak, suikastlarla boğuşacak ve hakkında ölüm fermanı çıkarılacak olan Atatürk'ün sıkıntıları çocukluğunda başlamıştı:

Mektepte Kaymak Hafız isminde bir hoca vardı.

Bir gün sınıfımızda ders verirken diğer bir çocukla kavga ettim.

Çok gürültü oldu.

Hoca beni yakaladı. Çok dövdü.

Bütün vücudum kan içinde kaldı.

Büyük validem zaten mektepte okumama aleyhtardı. Beni derhal mektepten çıkardı.

Matematikçi Atatürk

Komşumuzda Binbaşı Kadri Bey isminde bir zat oturuyordu. Oğlu Ahmed Bey Askerî Rüşdiyesi'ne (Ortaokuluna) devam ediyor ve mektep elbisesi giyiyordu.

Onu gördükçe ben de böyle elbise giymeye hevesleniyordum.

Sonra sokaklarda subaylar görüyordum.

Bu dereceye ulaşmak için takip edilmesi lazım gelen yolun Askerî Rüşdiyesi'ne girmek olduğunu anlıyordum.

O sırada annem Selânik'e gelmişti.

Askerî Rüşdiyesi'ne girmek istediğimi söyledim.

Valide askerlikten korkuyordu. Asker olmamı şiddetle engelliyordu.

Kabul imtihanı zamanı, ona sezdirmeden kendi kendime Askerî Rüşdi­yesi'ne giderek imtihan verdim.

Böylece valideye karşı bir emrivaki yapılmış oldu.

Rüşdiye'de en çok matematiğe merak sardırdım.

Az zamanda bize bu dersi veren hoca kadar, belki de daha ziyade malumat sahibi oldum.

Derslerin üzerinde meselelerle meşgul oluyordum, yazılı sorular yazıyordum, matematik öğretmeni de yazılı olarak cevap veriyordu.

Zübeyde Hanımın ölümü

Zübeyde Hanım 15 Ocak 1923'te vefat eder.

Atatürk o sırada İzmit'tedir. 4,5 ay önce 30 Ağustos (1922) Zaferi kazanılmış, yeni kurulacak Cumhuriyetin alt ve üst yapı hazırlıkları için yoğun bir faaliyet sürdürülmektedir.

Ve, 16-17 Ocak 1923 gecesi için İstanbul'dan gelen ve başından beri Millî Mücadele'yi destekleyen gazetecilerle İzmit Kasrı'nda büyük bir söyleşi yapılacaktır.

Söyleşi 6 saat sürmüş, sabah 3'te bitmiştir. Konuşmaları TBMM'nin yeminli dört sekreteri aynen yazmıştır. Ancak bu açıklamalar yaklaşık 6 yıl yayınlanmamış ve yine Onun izni ile 1929 yılında yayınlanmıştır.

Bir gün önce İzmir'de ölen annesi Zübeyde Hanımın cenazesine hemen gitmeyen Atatürk, "Vatan görevinin yanında hiçbir duygunun, hiçbir düşüncenin hükmü yoktur" diyerek gezi programını sürdürmüştür.

(Kaynaksız yazılara itibar etmediğim için, buraya kadarki açıklamaların kaynaklarının tümünü Gizli Sözler adlı kitabımda bulabileceğinizi belirtmek isterim).

"BENİM ÖMRÜM"

Sözlerimi Mehmet Emin Yurdakul'un iki şiirinden alıntılarla bitirmek istiyorum:

Genç çağdaydım, kendimi bir dikenli yolda buldum;

Hıçkırıklar işittim, gül ve bülbül bağlarından.

Felâketler topladım, Anadolu dağlarından;

Uzun sazlı Âşıklar diyarında şair oldum.

"BIRAK BENİ HAYKIRAYIM"

Mazlumların intikamı olmak için doğmuşum.

Volkan söner, lâkin benim alevlerim eksilmez;

Bora geçer, lâkin benim köpüklerim kesilmez.

Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et;

Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet,

Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;

Yazarın Diğer Yazıları