Böbreğini korumayan sonra çok pişman olur / Dr. Leyla Onay

Böbreğini korumayan sonra çok pişman olur / Dr. Leyla Onay

Omurgamızın iki yanında yumruk kadar fasulyeye benzeyen en kıymetli organımızdır böbreklerimiz. Vücutta gelişen metabolik olaylar sonunda çıkan zehirli maddeleri tıp deyimi ile toksinleri dışarı idrar yolu ile atar. Vücutta asit-baz dengesini ayarlar. Eritropoetin isimli hormon ile kansızlığı önler. D vitaminin aktif hale gelmesini sağlar. Kanımız günde 1500 kere böbreklerden geçerek toksinlerden temizlenir. Böbrek hastalığı çok yavaş gerçekleşir. İlk defa geceleri sık idrara çıkamaya başlanılır. Ancak bunu prostat büyümesi ile karıştırılmamalıdır.

Böbrek Hastalıkları 5 Evrede Gelişir:

Birinci evre geceleri sık idrara çıkmaktır.

İki ve üçüncü evrede idrarda protein ve kan hücreleri görülür hastalık git gide ilerlediğinden tansiyon yükselmeye başlar.

Dördüncü evrede kanda ilerde ki zamanlarda kreatin, Bun, Üre artışı görülür. İdrar atımı çok yavaşlamıştır azalmıştır. Tansiyon da yükselmiştir.

Bu safhadan sonra hastalık beşinci evreye girmiş sayılır. Ellerde, yüzde, bacaklarda şişmeler görülür. Bulantı, kusma, kansızlık, yorgunluk nefes darlığı hastalığa ilave olur.

Sinsi ilerleyen böbrek hastalığından korunmak için tuz kısıtlanması gerekir. Günde bir çay kaşığı dolusunu tuzu geçmemelidir. İki litre su içmek toksinlerin atılmasını kolaylaştırır. Aşırı proteinden kaçınılmalıdır. Aşırı et ve peynir bunlar arasında sayılır. Zayıflamada kullanılan Doktor Atkins diyetinde bol protein önerilir. Oysa ki bu böbrek taşının oluşmasını ve böbrek hastalığına sebebiyet verebilir.

Önemli bir nokta da böbrek hastalığında yiyeceklerden fazla fosfor alınmaması gerekir. Çünkü böbrek hastaları kandaki fosforu atamazlar. Kanda yükselen fosfor kemiklerden kalsiyumu çeker kemikler yumuşar kırılabilir. Fosfor ile birleşen kalsiyum damarın cidarına oturarak organların çalışmasını zorlaştırır. Sigara içimi de aynı şekilde böbrek hastalığının ilerlenmesine sebebiyet verir. Onda da damarlar daralır. Böbrek hastalığını yapan hastalıkların başında: diyabet (şeker hastalığı) gelir.

Uzun yılar çalıştığım diyaliz ünitesinde, yatan hastaların yarısı diyabetliydi. Diyabetten dolayı birkaç tane de gözleri hiç görmeyen böbrek hastamız vardı. Beşinci evreden sonra tedavi diyalizle gerçekleşir. Bu kanın bir makine ile temizlenmesidir. Hastalar hafta da iki veya üç kere klinikte kalarak kanlarını temizletir.

Diyaliz bence tıbbın en önemli keşiflerindendir. Yıllar evvel asistan iken böbrek hastalıklarını acılar içinde kaybederdik. Daha sonraları böbrek nakli gündeme geldi. Ülkemizde kıymetli cerrahlarımız dünya çapında başarılı nakiller yapmaktadırlar. Ancak ülkemizde gerek canlı gerekse kadavradan böbrek nakli sayısı azdır. Dördüncü dereceye kadar akrabalar arasında böbrek nakli mümkünken, karı koca veya arkadaşına böbreğini vermesi ülkemizde kabul edilebilmektedir. Ancak en başarılı nakil, beyin ölümü gerçekleşmiş olan kişilerden alınan böbrektir. İki uzman doktor tarafından beyin ölümü tespiti mecburidir.

Toprağa gidecek organın bir kişide yaşamasını teşvik etmeliyiz. Verilen organın gelecek organın kalanlar için de bir teselli olmalıdır. Organ nakli için hepimiz çalışmalıyız. Ben bu yazımın sonunda böbreğimi bağışladığımı ilan ediyorum.

Ancak böbrek nakli olan hastaların vücudunun böbreği reddetmemesi için doktorun vereceği ilaçları bir ömür kullanması gerekir. Ancak ben hiçbir ilaç almadan böbrek nakli olmuş normal sağlıklı insandan farklı olmayan iki kişi gördüm. Nakil olan insanların şişmanlanmaması, gereksiz ilaç almaması tansiyonlarına dikkat etmesi, alkol sigara kullanmaması ve oldukça hareketli olması gerekir.

Böbrek kan yapımı için, D vitaminini aktif hale getirmek için çok önemlidir. Hasta olmamak için şişmanlamamak, şeker hastalığını iyi tedavi etmek, çok hareketsiz kalmamak tansiyona dikkat etmek, sigara ve alkol kullanmamak gerekir. Bütün vatandaşlarımızı organ nakline davet ediyorum.