Böyle mi döndünüz Atatürkçülüğe

Önce sadece bir "iddia", sonrasında ise "ihtimal"di (ki, Ankara'da belki sahiden yerli ve millî olan birileri çıkar da dur der bu skandala diye o zaman da yazmıştım); şimdi görüyorum ki kesinleşti.

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, kendi ifadesiyle "üniversitenin bulunduğu tarihi mekan ve binalarla özdeşleşmiş önemli şahsiyetler, olaylar ve kurumları gün yüzüne çıkarmak ve böylece Ulus'un tarihine ışık tutmak için" hazırladığı  "Müzeler Avlusu" projesine "İsklipli Atıf Hoca Müzesi"ni de dahil etti.

***

Benim algımda bu, bir "Şehitler Anıtı" yapıp bir köşesine de İmralı'daki caninin figürünü iliştirmek gibi;

Yanına bir "Genç Cumhuriyet Resim Müzesi", bir "Hacı Bayram Veli Müzesi", bir "Hazine Kasa Dairesi Müzesi", bir "Kamu İşletmeleri Müzesi", bir "Demokrasi ve Adnan Menderes Müzesi", bir "Eski Ankara Fotoğrafları Sergisi" filan da iliştirirsek arada kaynar diye mi düşündüler bilemiyorum ama mevzu gerçek bir "vatan haini"nden bir "kahraman" yaratmaya çalışmak, onu "abide bir şahsiyet"e dönüştürerek ölümsüzleştirmek ise, Hababam Sınıfı'nın o meşhur repliğini tekrarlar bizim dilimiz de;

Ben kül yutmam!

Biz, kül yutmayız!

"İskilipli Atıf"ı bize matah, makbul, anmaya değer bir zat-ı muhteremmiş gibi yutturamazsınız!

***

Bakın, bakın, bakın...

Bir de gururla ilan ediyorlar. Müzede İskilipli'nin "ilmi ve entelektüel yönlerini ilk defa çok geniş olarak" sergileyeceklermiş!

Mesela neleri?

İskilipli Atıf;

Başkanı olduğu Teali İslam Cemiyeti eliyle Atatürk'e "alçak", "melun", "hain", "haydut", "Selanik dönmesi" demiş...

Kuvayı Milliyecileri, katledilmeleri için hedef göstermiş...

Bir "hain".

Halkı millî mücadeleye karşı kışkırtmak için Allah ile aldatmaya kalkışmış, "İslam'ın kilidini İngilizler koruyacak" demiş müstemleke zihniyetli bir "teslimiyetçi", "iş birlikçi".

İskilipli Atıf'ın da kurucusu ve yöneticisi olduğu Teali İslam Cemiyeti'nin Kurtuluş Savaşı'na kin kusan bildirilerini de sergileyecek misiniz?

***

Sözüm, bir yandan ÖSYM Başkanı'nın atamasında olduğu gibi "devletin kurucu ideolojisine dönüş" mesajı verirken diğer yandan böyle skandallara göz yumarak bir çuvalı berbat eden yönetenlere;

Böyle mi dönüyorsunuz Atatürkçülüğe?

Kabrinin dibine cellatlığa soyunanlar adına müzeler açarak mı?

***

Yara-Dağ

Sistem değil paradigma değişikliğine gideceklerini söyleyen, "değerler"den bahseden, "ahlaklı da bir nesil" yetiştirmeyi hedefleyen Millî Eğitim Bakanı'ndan, "Adalet Bakanlığı'na bağlı bağımsız mahkemeler"in(!), Aladağ'da, 11'i çocuk 12 kişinin cayır cayır yandığı cemaat yurdu yangını davasında tutuksuz sanık bırakmaması üzerine -artık davaya müdahil olmak mı olur, kararı veren heyeti de değerler eğitiminden geçirmek mi olur bilmiyorum ama- bir tavır bekliyorum.

***

Astana'ya cankurtaran lazım

Cumhurbaşkanı Erdoğan beş defa, ısrarla "ateşkes" çağrısı yaptı. Putin, ağız burun eğdi. Ruhani "asıl meseleyi" anlamamazlıktan geldi; canlı yayında-tiyatro değilse- bildiğin tartıştılar...

ABD'ye tepki dışında bir konuda "mutabakata varamadılar".

Sadece birkaç dakika sonra yaptıkları ortak basın toplantısında, sanki arada saatlerce, enine boyuna konuşup anlaşmış havasında, uzlaşmış, misal Türkiye'nin çağrılarına kulak vermiş gibi göründüler...

Sizi bilmem ama Tahran'daki üçlü zirveden benim anladığım;

Astana sürecine bir cankurtaran lazım!

Suni teneffüsle döner belki hayata!

***

SORU-YORUM

Bekir Pakdemirli'den sonra, kardeşi "FETÖ" yapılanmasıyla ilişkili ve dahası "15 Temmuz ihanetinin ileri gelen faillerinden biri" olduğu iddiasıyla cezaevinde bulunan bir isim daha, devletin önemli koltuklarından birine atandı; Eski AKP Genel Başkan Yardımcısı ve eski AKP Milletvekili Şaban Dişli, Türkiye'nin Hollanda Büyükelçiliği'ne atandı!

Sorum belli;

"Suç" sadece AKP'liler için mi "şahsi"?

İktidarın "suçun şahsiliği" ilkesine uyduğunu görmek güzel de neden sadece kendi mahallelerinde işletiliyor bu ilke?     

***

Dünyanın sonu mu geliyor!

Ben de Murat İde gibi rüya mı görüyorum acaba diye düşündüm bir ara... Kendimi çimdikledim filan...

Ama basbayağı gerçekti.

Duyduk duymadık demeyin!

Nagehan Alçı, her ne kadar yazıyı Ticaret Bakanlığı'na teşekküre bağlamış olsa da, dünkü köşesinde domatese, peynire, yumurtaya gelen zamlardan dert yandı, "Aylık geliri ne olursa olsun böylesine sık ve fazla fiyat artışları herkesi huzursuz ediyor ve insana kendini güvensiz hissettiriyor. Durum böyleyken dar gelirli ne yapsın, nasıl yetiştirsin?" yazdı ahali!

Yıllardır iktidara halkta infiale yol açacak bir eleştiri getirmemeye özen gösterenler bile "ülke gerçekleri"ne göz yumamaz hale geldiklerine göre, dünyanın sonu mu geliyor dersiniz?

Yoksa "giden" biri mi var!

Yazarın Diğer Yazıları