Bu bir film değildir!

Gerçekten kafamız karıştı… Davutoğlu, Şehir Üniversitesi'nin tahsisli arazisini mülkiyete çevirmiş!.. Bunu şimdiki Cumhurbaşkanımız söylüyor!..

Peki o zamanki Cumhurbaşkanımız ne yapmış? Bu soruya cevap verebilmek için o zamanki Cumhurbaşkanımızın kim olduğunu bilmemiz gerekiyor…

Kimine göre henüz Cumhuriyet ilân edilmemişti, İttihat Terakki işbaşındaydı!.. Kimi de "Mondros Mütarekesi yeni imzalanmıştı, ordu terhis edilmişti, o boşlukta fırsattan istifade arazi üniversitenin hesabına geçirilmişti" diyor…

***

Rivayetler muhtelif… O evrakta imzası bulunan Ali Babacan'ın Uruguay hükûmetinde ekonomi işlerine baktığı ve kendisini o göreve atayanın De Gaulle olduğu söyleniyor… O evrakı imzaladıktan sonra yıllarca yine aynı görevi yapmış olmasını sağlayan lobinin de S. S. Kamyoncular Kooperatifi olduğu iddia ediliyor…

Yine imzası bulunanlardan Mehmet Şimşek ise KPSS aracılığıyla Maliye Bakanı olmuştu… Daha önce Sincan Organize Sanayi'de tavuk döner işiyle meşgul olan Mehmet Şimşek, bir anda Maliye Bakanı olunca görevin ağırlığını kaldıramamış, önüne gelen evrakı imzalamıştı… Hatta bir keresinde hızını alamamış, o tarihlerde ülkede Cumhurbaşkanı bulunmadığından olsa gerek Ahmet Davutoğlu'nun görev süresini uzattığı bile olmuştu!..

***

Görüldüğü üzere yeni partiler zararlı değil… Tam tersine sağlığına faydası var… En azından hafızayı açıyorlar… Şekilde a'daki gibi siyasetin ve hukukun göz yumduğu, sonra da unuttuğu bir olayı hatırlatacak kadar bir hafıza dirilişi yaşanıyor…

Ahmet Davutoğlu parti kurmaya kalkmasa kim bilecekti Şehir Üniversitesi'nin arazi işini? Siyasette 'risk oluşturmak' B12 vitamini kadar etkili… Hafızayı öyle canlandırıyor ki eskiye ait ne varsa aklınıza getiriyor… Böylece algı oyunlarıyla daha kolay başa çıkıyorsunuz, büyük resmi sadece okumakla kalmıyor, yalayıp yutuyorsunuz, ihaneti besleyen üst aklı yerle bir ediyorsunuz!..

***

İşin bir de Halkbank boyutu var… Söz konusu arazi Halkbank'tan alınan krediyle mülkiyete çevrilmiş… Halkbank zaten milletçe malumumuz!.. O tarihlerde Genel Müdürlüğün kapısına 'hayrattır' yazılsa yeriymiş!.. Sebil niyetine gelen giden bu yerli ve millî bankamızdan faydalanmış!..

Yine hatırlatmak fayda var… O tarihlerde Halkbank, Üsküdar Musiki Cemiyeti'ne bağlıydı ve BDDK tarafından değil galiba Türkiye Jokey Kulübü tarafından denetleniyordu!.. O kadar şeffaftı ki, kasanın önüne damperli kamyonla yanaşmak dışında pek çok ticarî ilişki serbestti!.. İnanmayan, 'hayırsever iş adamı' Reza Zarrab'a sorabilir meselâ!..

***

Bir hakkı teslim edelim, Başbakan olduğunda belediyelerin imar işleri ve parti yöneticilerinin ticaret yapmalarıyla ilgili çok net çıkış yapan Ahmet Davutoğlu, şimdi haklı olarak "Madem beni böyle bir töhmet altına sokuyorsunuz, buyrun herkesin mal varlığı araştırılsın" diyor…

Aslında Davutoğlu 'Yolunu ayıran her nefs bu ithamı tadacaktır' gerçeğini yaşıyor… Yerinde otursaydı, şimdi ne Şehir Üniversitesi'ni, ne onun arazisini, ne de Halkbank'ı dolandırma iddiasını konuşuyor olacaktık!..

Muhtemelen bilmediğimiz için şimdi kimlerin -hukukî veya gayrihukuki fark etmez- hiçbir şeyini konuşmadığımız gibi… Veya konuşulması için onların da yol ayrımına teşebbüs etmesinin beklenmesi gibi…

***

Siyasetin bu yönü acımasız işte… Bir zamanlar kudretli siyasetin en önemli adamlarıyken, bir evrak üzerinden birden 'Dalton Kardeşler' muamelesi görebiliyorsunuz!.. Dün birlikte gururla yol yürüdükleriniz, sizi bir anda 'yetimin hakkına göz koymuş' adamlara çevirebiliyor!..

Beraber yol yürümenin hatırı, itaatin bittiği yerde hiçbir anlam taşımıyor… Karşı çıktığınızda veya risk oluşturduğunuzda birden 'olağan şüpheli'ye dönüşebiliyorsunuz!..

 

Yazarın Diğer Yazıları