Bu krizde yine iş devlete düşüyor

Türkiye'de Cumhuriyet'ten 2002 yılına kadar geçen kalkınma sürecinde devletin yaptıkları yadsınamaz önemdedir.

Türkiye'de 1929 Dünya Ekonomi Buhranı'na kadar, liberal ekonomi politikaları uygulandı. İç tasarruflar yetersiz olduğu ve özel sektörde sermaye birikimi olmadığı için, 1930 sonrası devletçilik politikasına geçildi.

1933-1938 yılları arasında, İkinci Dünya Savaşı'na kadar uygulanan birinci beş yıllık sanayi planı ile devlet çok sayıda fabrika kurdu ve millîleştirme yaptı. Sanayi planında bu yatırımların zaman içinde özel sektöre devri öngörülüyordu. Bu dönem Türkiye'nin kalkınması için önemli bir dönemdir.

Yine 1963 ile 1975 arasında, karma ekonomi modeli ile Türkiye kendi imkânlarına dayanarak, dışa bağımlı olmadan büyüme yaşadı. İmalat sanayi bu dönemde gelişti.

Bugünkü siyasi iktidar devleti tamamıyla dışladı. Bugün yaşamakta olduğumuz istikrar sorununun temelinde devletin dışlanması var.

Gerçekte devlet piyasanın ve rekabetin önünü açar. Kalkınmayı yönetir, piyasa başarısızlığını dengeler.

Piyasa başarısızlığı, eksik rekabet, dışsallıklar, kamu malları ve asimetrik bilgi akışı yüzünden piyasa işleyişinin aksamasıdır. (Market failure) Asimetrik bilgi akışı, piyasada bir tarafın diğerine göre daha iyi veya daha fazla bilgi sahibi olmasıdır. Bilgi Asimetrisi, istediğinin tersine bir seçim, ahlaki risk ve temsil sorunu gibi sorunlar yaratabilir. Eksik bilgi sahibi olanlar yanlış kararlar verebilir. Haksız rekabet oluşur.

Refah ekonomisi yaklaşımına göre, piyasada rekabet şartlarının iyi işlemesi ve fiyat mekanizmasının iyi çalışması halinde piyasada bireyler kendi çıkarlarını maksimize edecektir. Bu durumda toplumsal refah da maksimize edilmiş olacaktır.

Yine refah teorisine göre, piyasada aksama olursa, devlet müdahalesi ile bu aksaklık düzeltilebilir. Ferdi ve toplumsal refahı artırmak için devletin piyasaların işlemesini sağlayacak müdahaleleri yapması ve ihtiyaç halinde  piyasa dışı önlemler alması gerekir.

Piyasanın etkin çalışması için, marjinal sosyal faydanın marjinal sosyal maliyetin üstünde olması veya eşit olması gerekir. Negatif dışsallıkların olmaması gerekir.

Uygulamada ise, oligopol piyasa yapıları, monopolleşme ve tekelleşmenin olması ve kurumsal yapıların yetersiz olması nedeniyle piyasa etkinliği gerçekleşmiyor.

Devletin dışlandığı ve tamamıyla piyasa kurallarına bırakılmış ekonomilerde, söylediğimiz nedenlerden dolayı da Pareto etkinliği sağlanamıyor.

Piyasa başarısızlığını en aza indirmek için, devletin piyasaya rekabet altyapısı sağlaması ve kurumsal yapıyı geliştirmesi gerekiyor.

Bugünkü siyasi iktidar, 2002'den itibaren hızlanan küresel sermaye hareketlerini ve para bolluğunu yatırım için kullanamadı. Tersine  Ekonomi spekülatif sermaye, hedge fonların saldırısı altında kaldı. Spekülatif sermaye devlet düzeninden ve müdahaleden hoşlanmaz.

Küreselleşme sürecinde, devletin zayıflaması ve spekülasyonun hâkim olduğu başıboş piyasaya, dünyada kriz aralığının sıklaşmasına, kriz maliyetlerini fakir halkın ve çalışanların yüklenmesine neden oldu. Bu düzende Çin gibi ulusal politikalar uygulayan ülkeler kârlı çıktı. Biz ve bizim gibi sıcak paraya teslim olan ülkeler, Brezilya, Arjantin, Güney Afrika ülkeleri ise şimdi kriz riski ve ekonomik istikrar sorunları ile uğraşıyor.

Bugünkü krizden çıkmanın şartlarından biri de; Bir... Devleti popülizmden uzak tutmak. İki... Devleti yeniden düzenleyici ve denetleyici işlevine kavuşturmaktır.

Yazarın Diğer Yazıları