“Burası kasaba devleti değil”

Bilirsiniz Tayyip Bey, ne olduysa onu söylemeyi çok sever. Eskiden Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olduğunu söyler dururdu. Şimdi Cumhurbaşkanı olduğunu söylüyor. Ayrıca, beğenmediği cumhuriyetin başbakanı, cumhurbaşkanı olmaktan da hiç gocunmuyor.
Binali Yıldırım ve Ahmet Davutoğlu ile kapışır gibi oldu. Onlar galiba Tayyip Bey’i usule davet ettiler. En sevmediği şey usuldür. Bunu gene belli etti. Ben bildiğimi okurum anlamında, ben falanca tarihte toplantı yapacağım dedi. Hem de Beştepe’de. Eskiden Çankaya’da denirdi ya şimdi yeni adet oluşturmaya çalışıyor. Beştepe’de yapacakmış.
***
O bunları söylerken Silopi’de polis çadırı yakılıyor, insanlar yaralanıyor, ölüyor, yollara hendekler kazılıyor, evler yakılıyordu.
Adamcağızın biri, evini tek tek dolaştırdı. Ev de nasıl bir yoksul ev, nasıl bir yoksul ev. Her odasını yakmışlar. Karısı ve çocuğu, banyo duvarını delerek PKK’lıların elinden kaçmış, kurtulmuş. Bunu dinlerken  “Sarayın bir odasını o aileye verse ya”  diye düşündüm. Ne yapacak o 2000 odayı!
Bunların neden olduğunu, herkes geceler boyu oturup tartışıyor. Sonunda gelip  “otorite boşluğu”  sebebine dayanıyorlar. Bunu bilmek için geceler boyu tartışmak mı lazım? Yalnız PKK yandaşı aydınların yüzü asıldı, sesleri kısıldı bugünlerde.
***
PKK, silahla devlet olmaya çalışıyor. Silahla devlet olunur mu? Hele 21. yüzyılda. Taş Devri’nde olsaydı belki. En ufak bir birikimleri yok. başarıları yok. Guantanamo çalışmalarına dayanarak devlet olacaklarmış. Orada biliyorsunuz eğitildiler. Üstelik bize karşı devlet olacaklar. Bizim gibi binlerce yıldır, -binlercenin sayısını bilmiyoruz- devlet olmuş, teşkilat kurmuş bir devlete karşı. Ve iktidar, nasıl oluyorsa buna inanıyor. Oturup yüz yıllık Kürt isyanlarının adamı ile müzakere yapıyor. Osmanlı zamanını da katalım işin içine, hadi 200 yıllık olsun.
***
Yeni yılda yüzde on zam yapılacakmış her şeye. Siz müzakereyi bırakın da bunu düşünün. Herkes düşünmeye başladı bile. Sokak röportajlarında sorulmaya başlandı bile, zamlar geliyor ne yapacaksınız diye. Halkımız ne yapsın, boynunu büküp ‘yapacağız bir şeyler’ diyor. Yani peynirden, olmayan etten, sütten kısacaklar. Ama Cumhurbaşkanımız anayasaya pek de uymayan bir şekilde, bakanlar kuruluna başkanlık edecek.
Nereye varacak bakalım bu kanunsuzluk hali. Bir yere varacak, bundan eminim. İnsanlar şimdiden alternatif parti aramaya başladılar. Hadi, bu sefer bulun kardeşlerim.

Beyaz çember operasyonu

Bizim oralarda köylüler beyaz baş örtüsüne çember derler. İki gün evvel çok hoş bir manzara gördüm televizyonda. Bizim aslan kadınlar, kimilerinin kucağında çocuk var, beyaz çemberlerini örtüp eyleme çıkmışlar. Bilirsiniz, güzel bir Çanakkale türküsü vardır  “Çemberimde gül oya, gülmedim doya doya” ... İşte öyle, gül oyalı çemberlerini takmışlardı. İnanın içlerinde yaşlı kadınlar bile vardı. Pek neşeliydiler. Topraklarını koruyacaklarmış, doğalarını koruyacaklarmış, ürünlerini koruyacaklarmış. Öyle de güzel konuşuyorlar ki... Dikkat ettim, konuşanların cümlelerinde tek yanlış yoktu.
İşte beyaz çember harekâtı böyle başladı, inşallah devam eder. Düşünsenize; sıra sıra, bölük bölük, başları beyaz örtülü kadınlar sırtlarında siyah feraceleriyle çarpık yapılanmalara karşı yürüyorlar.
Vay benim aslanlarım... Yürüyüşünüz kutlu olsun.
***
Yeni yılınızı, her ne kadar biraz zor geçecekse de kutlarım. Belki de zor geçmez kim bilir?

 

Yazarın Diğer Yazıları