Cengiz Han'a küsen bulutun dönüşü

Cengiz Aytmatov’un beni ve kuşkusuz çok sayıda okuru da derinden etkilemiş hikayelerinin başında gelir Cengiz Han’a Küsen Bulut... Cengiz Han, artık yaşlanmıştır. Bilinen dünyanın kalan parçalarını da fethetmek tutkusuyla savaşlarının en büyüğüne çıkar. Büyük Han bir milyona çıkan ordusuyla güneşin battığı yere doğru yol alırken, askeri disiplin konusunda da son derece acımasız, katı davranmaktadır. Ordusundaki erkeklerle kadın askerlerin evlenmelerini yasaklar. Emirlerine uymayanları asla bağışlanmayacak ve ölümle  cezalandırılacaklardır. Sonunda asker kızlardan biriyle, ordunun binbaşısı arasındaki aşk gizli bir evlilikle sonuçlanır: sefer sırasında bir de çocukları doğmuştur üstelik. Han’ın casusları durumu bildirince, Cengiz, sonradan pişman olacağı bir karar vererek ikisini de idam ettirir: çocuğun varlığındansa haberi olmaz, çünkü aileye yakın olanlar onu gizlemişlerdir.

İşte ne olduysa bundan sonra olur: seferin başından beri Cengiz Han’ın üzerinden ayrılmayan, hakanı yağmurdan, güneşten koruyan ona gölge veren gizemli bulut bir anda ortadan kaybolur. Cengiz kısa süre geçince bulutun gittiğini farkeder; bunun Tanrı’nın artık onu terkettiğinin işareti olduğunu anlamıştır. Savaştan vazgeçer ve ani bir kararla Moğolistan’a döner orada da hastalanacak ve ardından ölecektir.

Aytmatov’un başyapıtı sayacağımız “Gün Uzar, Yüzyıl Olur” romanında sanatının zirvesine ulaşan Cengiz Aytmatov’la Azerbaycan’ın William Faulkner’ı saydığım İsa Hüseyinov’da (Muğanna) aynı yıllarda, SSCB egemenliğindeki Türk ülkeleri Kırgızistan’la Azerbaycan’da edebiyat sahnesine çıkmışlardır. Her ikisi de köy ve savaşta cephe arkasına ışık ışık tutan uzun hikayelerini yayılamışlar, ardınsıra da yerellikten evrenselliğe Türk dünyası’nın en parlak romanlarını yazmışlardır. Aytmatov’un “Gün Uzar Yüzyıl Olur” romanıyla İsa Hüseyinov’un “İdeal” romanları, Türkler’in uzay araçlarıyla binlerce yıl önce dünyaya getirilmiş seçkin bir millet olduğu temasını işlerler. Aytmatov, Mamkurt ve mankurtluğun çağdaş edebi tipini yaratmıştır. Mamkurtluk, Türk ulusunun marazi teslimiyetçiliği büyük tarihine aldırışsızlığı ve milli hafızasının yitirilişinden başka birşey değildir. Özellikle de günümüz Türk dünyası modern mankurtların etkinliğini sürdürdüğü bir dünyadır.

Aytmatov’un Hüseyinov’dan şanslı tarafı, 1968 yılında ilk kez Cemile kitabının Fransızcaya çevrilerek, önsözünü ünlü Fransız şairi Aragon’un yazmış olmasıdır. Bugün hemen hemen aynı yaşta olan iki yazardan İsa Hüseyinov yalnız ülkesi Azerbaycan ve sınırlı şekilde eski Sovyet coğrafya sında tanınmaktadır. Türk dünyası edebiyatı ya da edebiyatları, ülkeler bağlamında giderek küresel kültür evrenine açılmakta: bu açılımı, kozmopolitizmi, Batı’nın yani değerlerine kayıtsız şartsız entegre olmak gibi tartışmalı öğeleri edebi bünyeye taşısa da umut vaad eden yazarlar şairler de çıkıyor karşımıza. Örneğin Azerbaycan’da Etimad Başkeçid ve Selam Savran gibi şairler ve diğer cumhuriyetlerde şimdi adını anamadığımız bazıları.

Elbette Aytmatov, Hüseyinov, Anar gibi romancıların daha doğrusu onların edebi kuşağının temsil ettiği yazınsal miras olağanüstü güçlü. Bu nedenle Türk Yazarlar Vakfı başkanı dostumuz Yahya Akengin’in geçenlerde “Cengiz Aytmatov’a Nöbel Ödülü” verilmesi için kampanyası son derece anlamlıdır ve Türk dünyası’nda giderek yankı bulmaktadır.

Aytmatov’un çağrısı ise şöyledir: “Her yazar milletinin çocuğudur ve o milletin hayatını anlatmak, eserlerini kendi milli gelenek ve törelerini kaynak alarak zenginleştirmek zorundadır. Fakat, orada kaldığınız takdirde bir yere varamazsınız. Edebiyatın milli hayatı anlatmanın ötesinde de hedefleri vardır. Yazar ufkunu milli olanın ötesine doğru genişletmek ve evrensel olana ulaşmak için gayret göstermek zorundadır.”

Bütün mesele, bu gayreti gösterirken milli olanı küçümsememek yirmibirinci yüzyılın sorunları karşısında estetik alanda hem iç hem dış bir kültürel hem içte hem de dışta kültürel bir hesaplaşmayla yapılanma sürecinde yönlendirici rol almaktan geçiyor.

O zaman, Cengiz Han’a küsen bulut, geri dönüp üzerimizde sürekli dolaşarak bizi koruyacaktır belki de kimbilir?

Yazarın Diğer Yazıları