Çevre koruma deyince / E. Hakim İzzet Doğan

Çevre koruma deyince / E. Hakim İzzet Doğan
Şimdi bir yandan o yaşama sevincini ararken bir yandan da dünyanın o bozulmamış güzelliklerini arıyoruz.

Birleşmiş Milletler Örgütü 1972 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de bizim de katıldığımız 133 ülkenin düzenlediği zirvede, 5 Haziran tarihinin “Dünya Çevre Günü” olmasını oybirliği ile kabul etmişti. Bu nedenle geçen hafta çevre sorunlarına kamuoyunun dikkatini çekmek, halkın katılımını geliştirmek ve politik ilgiyi arttırmak üzere etkinlikler düzenlendi.

Başbakanlığa bağlı Çevre Müsteşarlığı 5-11 Haziran tarihleri arasını Çevre Koruma Haftası olarak kabul etti. Çevre Koruma Haftasında okullarda öğrencilere doğal çevrenin korunması gereği öğretilir. Hafta boyunca radyo ve televizyonda halka çevre kirlenmesi ile ilgili bilgiler verilir. Alınması gerekli önlemler anlatılır. Gazete ve dergilerde doğal çevrenin korunmasına ilişkin yazılara yer verilir.

Biz de Çevreyi koruma amacıyla 1978 yılında Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, daha sonra Çevre Müsteşarlığı kuruldu. Başbakanlığa bağlı Çevre Müsteşarlığı 5-11 Haziran tarihleri arasını Çevre Koruma Haftası olarak kabul etti. Bunun amacı doğal çevrenin korunması öğretmek, halka çevre kirlenmesi ile ilgili bilgiler vermek ve alınması, gerekli önlemlerin anlatılması bu amaçla etkinlikler düzenlenmesiydi.

Çevre sorunları dediğimiz şey en başta su, hava ve toprak kirlenmesidir. Gerçek su ki her geçen gün suyu, havayı, toprağı hızla kirletmekteyiz. Doğal afetler dediğimiz fırtınalar, seller, yangınlar, gıda ve su krizi gibi yıkıcı etkiler ve açlık her geçen gün artarken tarım ve canlıların beslenme ürünleri azalmaktadır.

1972 yılında 10 kişiden 1’i hava kirliliğinden etkilenirken, bugün 10 kişiden 9’u kirli hava soluyor. Canlı türlerinin yüzde 28’inin soyu tükenmiş. Çevre kirliliği ise 1980’e göre 10 katına çıkmış. Ekoloji Birliği’nin mayıs ayında yaşanan ekolojik yıkım projelerine ilişkin raporuna göre, sadece bir ayda 83 ekolojik tahribat yaşanmış.

Bazı yargı kararları, sivil toplum kuruluşları, barolar ve vatandaşların duyarlıkları sayesinde Kaz Dağları’nda, Aydın’da, Salda Gölü’nde, Bursa’da, Muğla’da ve daha birçok yerde doğaya verilecek zarar durduruldu. Ayrıca Muğla Çıtlık Ormanları'na verilecek zarar ile yine Aydın’ın Kuyucuları da JES’lere karşı direnişler halen tutulan nöbetler le halen devam etmektedir.  Ordu Çaybaşı’da da İlküvezliler çöp tesisine karşı direnmişlerdi.

Şimdi bazı araştırmalara göre hava kirliliği ile pandemik korona virüsü arasında doğrudan bir bağlantı olduğu iddia ediliyor.

Gözlemlerimize göre korona virüs nedeniyle sokağa çıkamadığımız için ve ayrıca sanayinin yavaşlaması ve üretimin, trafik yoğunluğunun azalması gibi nedenlerle, doğanın kendini yenilediğini gördük.

Korona virüse nedeni ile evlere kapanıp çok eziyet çektik ama doğaya fazla dokunamadığımız günlerde havamız, suyumuz daha temiz oldu, çiçekler, güller, iğdeler daha keskin koktu, kuşlar daha çok öttü, boğazdan balık sürüleri, Yunuslar geçtiler ve Hatta İstanbul’dan Bursa’yı görebildik. Ancak içinde bulunduğumuz Çevre Koruma Haftasında Koronavirüs tedbirlerinin kaldırılmasının ardından park ve sahillere giden insanların sosyal mesafe kuralları hiçe saymalarına, yasak yerlerde mangal yakmalarına, denizi kirletmelerine ve geriye çöp yığınlarını bırakmalarına ise üzüldük.

Geçtiğimiz günlerde Sarıyer Belediyesi ekipleri bütün gün  çalışarak 7.5 ton çöp topladı. Sarıyer sahillerinde ise denizden 2,5 ton, yani toplam 10 ton çöp dağları Belediyenin sosyal medya hesabından fotoğrafıyla birlikte, “Kurtaran doktor var nasılsa diye pencereden atlamıyor, ‘Avukat beraat ettirir’ diye kolayca suça karışmıyorsanız, ‘Temizleyen var nasılsa’ diye bu çirkin görüntüyü yaratamazsınız. Bu her şeyden önce vicdan meselesi” mesajı paylaşıldı. Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, yaptığı açıklamada, “Geride bıraktığımız bu iki ayda şunu gördük, doğa bir şekilde intikamını alıyor” dedi.

Samsun-Atakum Belediyesi'nin Twitter hesabından yapılan açıklama da ise "‘Nasıl olsa birileri temizler' diyerek, hiç kimsenin çevreye ve geleceğe zarar vermeye hakkı yoktur. Bu doğa tahribatının karşısındayız! Oluşan bu çirkin görüntüleri, vicdanı olan Atakum halkının da kabul etmeyeceğini biliyoruz" denildi.

Ünlü yazar Yaşar Kemal: "... İnsan, yaşama sevincine, dünyanın güzelliğine doyamıyor." demişti. Şimdi bir yandan o yaşama sevincini ararken bir yandan da dünyanın o bozulmamış güzelliklerini arıyoruz.

Diyorum ki gelin elele verip şu güzel, şu kutsal dünyayı koruyalım; gelecek kuşaklara bozulmamış, temiz ve güzel olarak bırakalım.