Çok çılgın bir projem var!

Çok çılgın bir projem var!

İşgalci, mütarekeci ve iş birlikçilerine karşı başlatılan millî mücadelenin resmen bir Kurtuluş Savaşı''na dönüşmesi yolundaki "ilk adım"ın atıldığı yer kabul ettiğimiz Samsun''da, Türk''ün son hürriyet yolculuğuna çıkışının sembolü olarak dikilmiş Atatürk/Onur Anıtı heykeline dönük saldırıdan sonra Atatürk''e olan sevgi, saygı ve bağlılığımızı göstermek üzere aldığımız bütün tavırlar elbette çok anlamlı; ama bir tarafıyla da buruyor insanı.

***

Düşünsenize;

Atatürk''ün kurtardığı topraklar üzerinde, Atatürk''ün kurduğu ülkede, Atatürk''ün kazandırdığı hak ve özgürlükleri kullanarak yaşayıp da, Atatürk''ü ne kadar sevdiğimizi, emanet ve hatırasını nasıl sahiplendiğimizi göstermeye ve dahi ispat etmeye çalışıyoruz birbirimize; birilerine. Hâlâ.

Oysa…

Ya ne olacaktı?

Başka türlü olmasına imkân var mı?

Ya aklından zoru olması lazım insanın…

Ya mantığından…

Ya vicdanından…

Ya da "makbuzu karşılığı"nda "görevli" olmalı bundan; yani satılık, yani adlı adınca hain!

***

Atatürkçüler, Cumhuriyetçiler (1923''te kurulanından), Türk Milliyetçileri; neden olmamız gerekeni olduğumuzu anlatmakla, savunmakla tükettik ömürlerimizi.

Neye yaradı?

***

Çılgın bir projem var.

Bence artık şöyle yapalım:

Hani her "proje"nin işleyişinin test edildiği bir pilot uygulama alanı/tesisi/modeli oluyor ya…

Hazır iktidar da Atatürk''ten pek de haz ettiği söylenemeyecek olan, Cumhuriyet''le aleni kavgalı bir zihniyetin elindeyken, öncülük etsinler, gerekli düzenlemeleri yapsınlar; bir "pilot yapı" oluşturalım.

İçine de, Atatürk''ün mücadele ettiği, son verdiği, yendiği ne varsa topunu dolduralım!

Camileri ve içindeki cemaati diri diri yakan, ezanları susturan, imamların derilerini soyan, Türk kadınlarını başörtülerinden tutup da yerlerde sürükleyen, eşlerinin, ana-babalarının, çocuklarının önünde ırzlarına geçen işgalciler de olsun…

Bu zulüm altında inim inim inleyen milletini kurtarması gerekirken, tahtının ve bahtının derdine düşen, kendisini "işgalcilere emanet eden" iş birlikçi bir padişah da olsun…

Öyle üç-beş saklı seçilmiş müteahhide filan değil; kapalı kapılar ardında memleketi işgal devletlerine pay eden bir sadrazam da olsun…

Devletin memurlarını, milletin evlatlarını; Ermeni patrikhanesinin tuttuğu yalancı şahitlerin lafıyla darağaçlarında sallandıran Nemrut Mustafa''lar da olsun!

Ucuz ekmek kuyruğu neymiş; düşman donanmasının kuşatması altında buğday da ulaştırılamasın, bulgur da, yağ da, gaz da halka…

Siz misiniz "Ce-Ha-Pe''li" belediye başkanlarını beğenmeyen; madem öyle tıpkı ecdadın Atatürk''ün tıpkı o Onur Anıtı gibi millî bir şahlanış başlattığı günlerdeki gibi İngiliz Yüksek Komiseri namlı sömürge valileri de olsun başlarında…

Amiyane tabirle tuvalete gitmek için bile İngiliz''in, Fransız''ın iznine muhtaç olsunlar…

"Muhatap alınıp da aşağılanmaya layık görülmek" olsun yegane gurur kaynakları; öyle ezilsinler, öyle kimliksizleştirilsinler, öyle hiçleşsinler…

Hukuk hak getire; İngiliz ajanlarının kuklası olmuş bir şeyhülislamın fetvasının ucunda olsun kelleleri her dem!

Bütün mesele buysa;

Fes, kavuk, sarık, şalvar, cübbe, Arap harfleri, okka, arşın, dirhem, kulaç, hicri takvim hepsi olsun; bu çağda… Bunlarla ilişki kursunlar stratejik müttefikleri, model ortaklarıyla!

Eğitim de o günkü gibi olsun, sosyal hayat da…

***

"2. Cumhuriyet" kurmak isteyeninden tutun da "Hilafet"i geri getirmek isteyenine…

 "Saltanat"çısından tutun da "hanedan"cısına…

Cümle Atatürk düşmanı…

Kim varsa buyursunlar; o geri getirmeye yeminler ettikleri, özlediklerini iddia ettikleri, hayalini kurdukları düzen için yaşamayı denesinler;

Çok değil bir ay!

Hadi bir hafta olsun!..

Denemesi bedava;

Kaçı dayanır acaba?

Kaçı arkasına bile bakmadan kaçıp, o yıkmak isteği heykelin gölgesine atar kendini!

SORU-YORUM

Samsun halkının, pespaye bir saldırıya hedef olan Onur Anıtı heykelinin etrafında toplanarak başlattığı onur nöbeti "kâfirlik" ise; bir siyasinin kendi rahmet ve gazaplarından söz edebilmesi, bir liderin "Allah''ın bütün vasıflarını taşıdığını" iddia edilebilmesi, bir liderin "ikinci peygamber" ilan edilebilmesi, bir lidere "dokunmanın bile ibadet olduğunun" söylenebilmesi, bazı söz ve davranışların bir liderin "sünneti" olarak tanımlanması nedir?

Yazarın Diğer Yazıları