Davasız yargılama olmaz

Davasız yargılama olmaz

Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı ve Yargıtay başkanlığı yapan duayen hukuk insanı Sami Selçuk bugün yazımın konuğu oldu.

Yargıtay onursal başkanı olan Sami Selçuk''un, "Davasız yargılama olmaz" başlıklı yazısını özetleyerek sunuyorum;

"Devletin ortaya çıkmasıyla birlikte suçlar ve yargılama, kamusallaşmaya, deyiş yerindeyse, devletleşmeye başlamıştır.

Kamunun koruyucusu olan devlet adına kovuşturma yapılabilmesi için de adı üstünde "kamu davası" açılması, yani uyuşmazlığın yargılama makamı önüne taşınması zorunludur.

Çünkü yargılamanın temel ilkesi bellidir:

* Davasız yargılama olmaz

* Dava yoksa yargıç da yoktur.

Bir örnek vermek isterim:

Yassıada Mahkemesi, hiç kuşkusuz "doğal / yasal yargıç" ilkesi çiğnenerek oluşturulmuştur.

Dolayısıyla cumhuriyet döneminin yüzünü kızartan bir mahkeme örneğidir.

Böyle bir mahkeme eliyle merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarının asılması ise, devletin "tasarlayarak" (taammüden) işlediği yüz kızartıcı bir cinayettir.

Merhum Başkan Başol''un "Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor" sözlerini ben de basında ilk kez okuduğum zaman çok şaşırmıştım. Çünkü ilk bakışta başı ve sonu kaldırılarak yansıtılan bu sözlerden "Sizi buraya tıkan kuvvet, bizden sizin mahkûm edilmenizi istiyor. Biz de buna boyun eğiyoruz" izlenimi veriyordu.

Eğer durum böyle ise, Türk yargısı ve yargıçları açısından unutulmaz bir yargılama rezaleti, silinemez bir leke söz konusuydu.

Konuyu incelemek gereğini duydum.

Bu sözler, kamuoyuna eksik, hatta çarpıtılarak yansıtılmıştır.

Olayın aslı şudur: "CHP mallarının yasayla hazineye aktarılmasına ilişkin davanın duruşması sırasında sanıklardan Manisa Milletvekili Merhum Samet Ağaoğlu, Divan Başkanı Salim Başol''a söz konusu yasaya olumlu oy verenlerin hepsinin değil de niçin sadece 36 milletvekilinin mahkeme önüne çıkarıldığını, özellikle de o dönemde yasayı hükümet adına savunan sözcü merhum Fethi Çelikbaş''ın neden sanıklar arasında bulunmadığını sormuştur.

Bunu üzerine merhum Başol şu yanıtı vermiştir:

* "Sizi alıp Yassıada''ya tıkan kudret böyle istemiş. Bunu biz bilemeyiz. Divan, sadece huzuruna getirilen davaya bakar."

Dikkat edilirse sözlerin en önemli kesimi, ''bunu biz bilemeyiz. Divan, sadece huzuruna getirilen davaya bakar'' ifadesi görmezlikten gelinmiş, ortadan kaldırılmıştır.

Çünkü o sözlerin hukuksal gerekçesi, tam da unutulan kesimde, yani ''Divan, sadece huzuruna getirilen davaya bakar'' tümcesindedir.

Günümüzün çağdaş ve çağcıl hukuk düzenlerinde ve devletlerinde bu sorunun yanıtı bellidir:

Kamu davasını kural olarak kamu adına, onu somutlaştıran devlet adına savcı açar. Bu yüzden dava açan belgede, yani iddianamede davacı olarak ''KH'' simgesi ile gösterilen ve "kamu hakları" anlamına gelen sözcüklerin arkasında halkı, kamuyu ve onların haklarını korumakla yükümlü ''devlet'' vardır.

Aynı gerekçeyle kurulan yargının başına "Türk Ulusu adına" yazılmaktadır

Lütfen hukuk ve hukukun kavram ve ilkeleri konularında çok duyarlı ve özenli olalım, çam devirmeyelim.

Bu konuda hukukçuların bile çoğu zaman duyarlı olmadıkları görülmektedir.

Ülkemizde bu anlayışın eksikliğini sık sık gözlemlemiş biri olarak şunları söylemek gereğini duymaktayım.

Sözgelimi, hukukçu iseniz, bu ülkede hukuktan anlayanlar sizden akıl soracaklar, anlamayanlar ise akıl vereceklerdir.

Buna hazırlıkla ve hoşgörülü olun.

Hiç unutmuyorum. Oturduğumuz masada duruşmada bir suç işlendiği zaman mahkeme yargıcının ya da başkanının bir tutanakla bunu belirleyip savcılığa bildireceğini söylediğim zaman, yılların avukatı olduğunu söyleyen bir hukukçunun kendisini düş kırıklığına uğrattığımı belirterek mahkemenin hemen o kişiyi yargılayacağını söylemesi üzerine susmayı yeğlemiştim.

Çünkü bu tek cümlede yanlış tek değil, çoktu. Olayın tanığı olan yargıcın yansız kalamayacağından o eylemi yargılayamayacağını, yargıcın değiştirilebileceğini, ancak tanığı değiştirilemeyeceğini bilmiyordu bu hukukçu.

Kısaca hukukçular bile sık yanılabilirler. Bu yüzden iyi hukukçu, araştırmadan yargı kurmayan, bir hukuk maddesini bin kez uygulasa bile, bin birinci kez uyguladığı zaman yeniden okuyan hukukçudur.

Kısaca, hukukçu olanlar ya da olmayanlar da insandırlar. İncelemeden yargı kurarlarsa elbette yanılırlar. Benden söylemesi."

Yazarın Diğer Yazıları