Demir parmaklıklar ardında bir Bozkurt

Demir parmaklıklar ardında bir Bozkurt
12 Eylül 1980 öncesi Ülkücü Hareket'in sembol isimleri  arasında yer alan Efendi Barutçu, cezaevinde kaldığı yıllarda  annesi, babası, yakın arkadaşlarına ve dava büyüklerine yazdığı mektupları "Mahbesten Mektuplar" adıyla kitaplaştırdı.

Ülkücü Hareket tarihine ve döneme ışık tutacak önemli bilgilere yer verdiği kitabı Efendi Barutçu okurlara şu sözlerle takdim ediyor:

21 Temmuz 1975 tarihinde Bursa''da tutuklanıp cezaevinin cümle kapısından girdiğimde eski taş binada büyük harflerle şu cümle yazılıydı: "OCAĞIN VE ULUSUN SENİ BEKLİYOR, BURADAN ONLARA YARARLI OLARAK AYRIL." Cezaevine girdiğimiz ilk günden itibaren bu söze uygun bir hayat çizgisi tutturmaya çalıştık.

24 yaşındaydım. Bursa Eğitim Enstitüsü matematik bölümü son sınıftan devamı tamamlamıştım. Birkaç dersten bütünlemeye kalmıştım, Eylül ayında da o derslerimi verip Anadolu''nun herhangi bir şehrinde bir liseye veya ortaokula öğretmen olarak tayin edilecektim, kısmet olmadı. Peki, neden tutuklanmıştım? O yıllarda Türkiye genelinde çok yaygın olan Ülkü Ocakları isimli Milliyetçi bir gençlik teşkilatının (derneği) Bursa şubesi başkanıydım. Ülkü Ocakları bizim için bir millî mektep hüviyetindeydi. Burası Türk milletine duyulan derin sevgimizin; hizmet, aşk ve heyecanımızın ocağıydı. Milletimizin fakirliğinden ve ülkemizin geri kalmışlığından büyük üzüntü duyuyorduk.Türk insanını yoksulluktan kurtarıp refah seviyesini yükseltip ülkemizi çağlar üzerinden aşırmak ve tarihî geçmişine layık bir şekilde dünyanın güçlü ve itibarlı devletlerinden biri hâline getirmek gayesini güdüyorduk. Sevdamız büyük, heyecanımız sonsuzdu. Aynı yıllarda üniversite ve yüksekokullarda büyük çoğunluğu gönüllerindeki adalet duyguları profesyonel devrimciler tarafından istismar edilen Anadolu çocuklarının da içinde yer aldığı solcu-sosyalist-devrimci gruplar vardı. Bunlara göre de Türkiye''nin kalkınması için Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ''nin modelini benimsemesi ve Marksist-Leninist ideoloji doğrultusunda Türkiye''de kanlı bir darbeyle Sovyetler''e dost bir hükümetin kurulması gerekiyordu.Türkiye''nin her tarafında üniversitelerde, fabrikalarda, şehirlerde, kasabalarda, mahallelerde amansız bir mücadele veriliyordu. Tutuklandıktan hemen sonra yargıda çöreklenmiş bir grup devrimci yargıcın hedef tahtasına oturtulmuştuk. 6 sene idamla yargılandık. Daha sonra mahkeme, arkadaşım Metin Kaplan''la bana 18 sene 8''er ay hapis cezası verdi. Bir insan için tahammülü güç hapishane şartlarına dayanabilmek için yegâne istinatgahımız şanı yüce Allah''tı. O''nun "Allah sabredenlerle beraberdir," müjdesi ve Yaradammıza sonsuz bağlılıkla ayakta kaldık.

Elinizdeki kitap bir hatırat değildir. Okuyacağınız mektuplar cezaevi hayatım süresince anama, babama, kardeşlerime ve bir kısım arkadaşlarıma yazdığım mektuplardan seçilmiş bir demettir. Dost ve arkadaşlarımın ısrarıyla içlerinden bazılarını seçerek uzun yıllar sonra bir kitap hâlinde yayınlamaya karar verdik.

Ayrıca şunu belirtmek isterim ki; gerek birçok ülküdaşımdan, dost ve arkadaşımdan gerekse muhtelif cezaevlerinde tutuklu ülküdaşlarımdan şahsıma yazılmış yüzlerce mektubu hâlen saklıyorum ve her birinin zarfının üzerine hangi tarihte cevap yazdığımı kaydetmişim. Bir gün bir meraklı akademisyen çıkıp da 12 Eylül öncesi ve sonrası cezaevi mektupları ile ilgili bir çalışma yapacak olursa oldukça zengin bu malzemeyi istifadesine sunabilirim. Bu mektuplardaki ifadelerimin tamamı cezaevindeki bir ülkücünün ruh dünyasını aksettiren çok samimi duygularının kâğıda dökülmüş hâlidir. Çünkü ben ülkücü dünya görüşüne bağlıyım.

Bukan Yayınevi Tel:(0216) 456 70 52

***

Bir tabak pilavdan daha fazlası

Gastronomi alanındaki çalışmalarıyla bilinen araştırmacı, yazar, televizyon programcısı Asuman Kerkez, şimdiye kadar bulgur hakkında yapılmış en kapsamlı yemek ve araştırma kitabını kültür hayatımıza kazandırdı. "Anadolu''dan Dünyaya Armağan: Bulgur" adlı kitap,  Asuman Kerkez''in üç yıllık emeğin sonucunda ortaya çıkan arşiv niteliğinde bir çalışma.

Kapsamlı bir alan araştırması, anketler ve akademik alt yapıya sahip üç yıllık yoğun bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkan "Anadolu''dan Dünyaya Armağan: Bulgur" kitabında özenle belirlenmiş lezzetli tariflere de yer veriliyor.

Türkiye''de bir ilke imza atarak gastronomi ve aşçılık bölümlerinde okutulmak üzere ders kitabı olarak hazırlanan "Uygulamalı Türk Mutfağı" adlı eser için bulgur bölümünü yazan Asuman Kerkez''in  konuyla ilgili bir belgesele de imza attı.

Asuman Kerkez, "Anadolu''dan Dünyaya Armağan: Bulgur" adlı çalışmasıyla ilgili de şu değerlendirmeyi yapıyor:

"Bu kitap, Mezopotamya''dan Anadolu''ya, Hititlerden Selçuklulara, yağmur duası geleneklerinden anılara, sağlıklı beslenmeden nasıl markalaşacağına kadar çok geniş bir pencereden bulguru anlatır. Bir tabak pilavdan, bir sıkım köfteden ibaret olmayan, binlerce yıllık essiz kültürü ifade eden, dünyada her geçen gün daha da önem kazanan bulgura sahip çıkmak, hak ettiği değeri kazandırmak ve gelecek nesillere bırakmak en büyük amacım."

Libros Kitap Tel:(0212) 446 38 88

***

HAFTANIN KİTABI:

Hayat ve gerçekleri

Yaşadıklarından aldığı dersleri başka gençlerle, "Deveden Büyük Fil Var" adlı kitabıyla  paylaşan Hepşen İnceler, "Hayat, bittim dediğin yerden başlar" diyerek umudunu kaybedenlere yeni ufuklar açıyor. Kitabının gelirlerini sokak hayvanlarına bağışlayacağını açıklayan İnceler, duygularını şöyle dile getiriyor:

"Güçlü olmak zorunda bırakılan kadınlardan sadece bir tanesiyim. Çölde kum tanesi, okyanusta su damlası gibiyim. O, her şeyden çok sevdiğim, ömrüm dediğim adam nasıl oldu da bana karşı böylesine katılaştı? Evden kapıyı çarpıp çıkmamın üzerinden tam tamına on altı gün geçti. İki birbirini seven insan, böylesine iki yabancıya nasıl dönüşebildi? Gittikçe hissizleşiyorum.

Sanki bisiklet sürerken aniden karşıma bir otobüs çıktı ve ben yere yığıldım. Öylece yerde yatıyorum. Yaşıyorum ama tek hissedebildiğim içimdeki korkunç acı. Hayatım sanki bana ait değil. Her insan nerede hata yaptığını düşünür durur, ben de düşünüyorum.

Nerede hata yaptım?"

 

Cinius Yayınları Tel:(0216) 550 50 78

***

Yarı ömrümüzü tüketen yüzyıl

 

Ayşe Göktürk Tunceroğlu hikayelerini topladığı, "Yirminci Yüzyılda Kalan Şehir" adlı yeni kitabını, "Biz yirminci yüzyılda bir şehir bırakmış nesildeniz. Her birimizin o şehirde bir hikâyesi kalmıştır. Birçok hikâyesi…" cümleleriyle sunduktan sonra şöyle devam ediyor:

"2000''e girerken, yirmi birinci yüzyıla girmenin, hatta üçüncü binyıla girmenin heyecanlarını yaşadık.

Tarihin bir dönüm noktasına şahit oluyorduk! Az şey mi?

Heyecanımız yatışınca fark ettik ki, ömrümüzün yarısı da giden asırla birlikte gitti.

Bu kitap gidenlerin hikâyesidir."

 

 

 

Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50

***

KÜTÜPHANEMDEN:

Kafesoğlu Hoca''dan temel tespitler

Türk milliyetçiliğine yaptığı ilmi ve fikri  katkılarıyla Türk kültür tarihine değerli katkılarda bulunup bu alanda yüzlerce öğrenci yetiştirmiş olan merhum Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu''nun yayınlandığı yıllarda büyük alaka gören bir kitabından söz etmek istiyorum. Muhtevasındaki fikirler ve tespitlerin bugün de geçerliliğini koruduğu kitabın adı: Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri. Kafesoğlu Hoca''nın uzun yıllar süren araştırmasının bir ürünü olan kitap 1969 senesinde 1000 Temel Eser dizisinin 22. kitapı olarak yayımlanmış. 36 başlık altında topladığı çalışmasını Kafesoğlu Hoca şu sözlerle noktalıyor:

 

"Milliyetçilik, basit bir duygu ve yalnız geleneklere bağlılık meselesi değil, doğrudan doğruya içtimai gerekçelerden kaynak alan ve sosyal hayatın bütün cephelerindeki belirtileri kesin çizgilerle tesbit edilmişbir fikir sistemidir. Buna göre hem ilimdir, hem de insan topluluklarının mütemadi gelişme hassasına uygun olarak, dinamik bir karaktere sahiptir. Türk milliyetçilik prensipleri de Türk milli gerçeklerinin ortaya koyduğu içtimai dinamizmin ilmi neticelerinden başka bir şey değildir. Bundan dolayı, Türk milliyetçiliği Türk milleti var oldukça yaşayacak ve milletimizin medeni hamlelerinde biricik itici kuvvet olacaktır. Ancak, fikir sistemlerinde prensiplerden fedakarlık caiz olmadığından, Türk milliyetçisi, Türk milliyetçiliği prensiplerine tamamen uymak ve hayatını ona göre tanzim etmek mevkiindedir."        

                                                                                                      (Ahmet Yabuloğlu)