Demokrasi için umutlar bitmez

Dünyayı bekleyen en büyük tehlike insan hakları ve demokratik özgürlüklerin giderek erozyona uğramasıdır.

Freedom House (Dünya Özgürlükler Evi), her sene bütün ülkelerde anketler yapıyor ve insan hakları ve demokratik özgürlükler endeksi yayınlıyor. Ülkeleri, yaptığı anket sonucuna göre, insan hakları ve demokratik özgürlükler açısından "özgür, yarı özgür ve özgür olmayan ülkeler" olarak tasnif ediyor.

Dünya Özgürlük Endeksi, 2008 yılına kadar dünyada özgür ülkelerin sayısında bir artış olduğunu ; özgür olmayan ülkeler sayısının azaldığını, 2008 yılından sonraki yıllarda ise bu sürecin terse döndüğünü gösteriyor.

Endekse göre, 1987 yılında ankete giren ülkeler içinde  özgür ülke sayısı oranı oranı yüzde 35.8 iken 2008 yılında artarak yüzde 46.1''e yükseliyor. Aynı dönemde özgür olmayan ülkelerin oranı yüzde 37.6 iken 2008 yılında  yüzde 21.8 'e geriliyor.

2008 yılı sonrasında bu eğilim terse dönüyor. 2008 yılında yüzde 46,1 olan özgür ülkeler oranı 2018 yılında yüzde 44,1'e geriliyor. Yüzde 21.8  olan özgür olmayan ülkeler oranı da  2018 yılında yüzde 25,6' ya çıkıyor.

Kaynak : Fredoom House 2019 raporu.

Ülke olarak değil de, nüfus olarak bakarsak 2018 yılında 7.4 milyar olan dünya nüfusunun yüzde 39'u özgür, yüzde 24'ü kısmen özgür ve yüzde 37'si ise özgür olmayan nüfustur.

Özgür ülke sayısındaki düşüş yine tersine özgür olmayan ülke sayısındaki artışın kalıcı olması zor görünüyor. Bu olumsuz gidişat İslam ülkeleri ve Rusya'dan kaynaklanıyor.

Petrol zengini Arap ülkeleri, Suudiler, Arap emirlikleri petrol gelirlerinin önemli bir kısmını son 60 yıldır,  halkın refahı için değil kendi geleceklerinin garantisi olan Siyasi İslam'ı yaymak için kullandılar. İran'da Mollalar, Ortadoğu'da Şii mezhebini yaymak için 2019 yılında Suriye'de ve Yemen'dedirler. Eğer bu ülkelere demokrasi gelirse, krallar, emirler ve mollalar kalmaz. Petrol geliri olmasaydı, bu ülkelerin Siyasi İslam için bu kadar kaynak ayırma imkânları olmazdı.

Rusya ve bağımsız devletler topluluğundan çoğu ülke, 1990 demokrasiye geçiş sırasında özgür veya kısmen özgür ülke statüsünde göründü. Gerçekte ise 70 yıllık komünizm uygulaması nedeniyle bu ülkelerde demokrasi kültürü gelişmemiştir. Eski Sovyetlere dahil olmuş ülkelerde bu gün 'başkan' seçilenler, siyasi aktörler bu durumu ve kamu kaynaklarını kullanarak otokratik yönetimler kurdular.

Demokrasiden uzaklaşan ülke halklarının aynı zamanda refah düzeyi de düşüyor. Bu nedenle 2008 ve sonrası yıllarda artan otokrasi eğilimi sürdürülemez görünüyor. Çünkü, halkın demokrasi talebi yeniden artmaya başladı. Bu demokrasi talebi birçok ülkede mutlu sona ulaştı.

2008'de, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Sudan'da Ömer el-Beşir'in soykırım, savaş  suçu ve insanlığa karşı suç işlemekten hakkında tutuklama emri çıkarttı.

Tunus'ta halkın pahalılık isyanı, 2010-2011 olayları ile 23 yıllık cumhurbaşkanı Zeynel Bin Abidin Ali Tunus'u terk etti.

Venezuela'da, halkın üçte ikisi Maduro'nun gitmesi ve çoğunlukçu demokrasi için sokaklara çıkıyor.

İran'da halk, dini diktaya dayalı bir yönetim kuran mollara karşı sokaklardadır.

Özet: Toplumda demokrasi ve insan haklarında gidişat hayatın normal akışını bozuyorsa, sonunda diktatörün çevresinden veya ülke içinden beklenmedik zamanda ve beklenmedik yerden ortaya bir çözüm çıkıyor. Yani şartlar çözümü getiriyor.

Yazarın Diğer Yazıları