Demokrasiyi hep birlikte katlettik

1986 yılında ANAP iktidarı tarafından siyasi partiler yasası değiştirildi. Zorunlu ön seçim kaldırılarak, parti içi demokrasi engellendi.

Parti içi demokrasi, halkın siyasi sürece katılmasını sağlar ve bu nedenle demokrasiye geçişin anahtarıdır.

1980 darbesinden sonra, Ulusu başkanlığında kurulan hükümet tarafından Nisan 1983 tarihinde değiştirilen 2820 sayılı siyası partiler kanununun 37. maddesi ön seçimi zorunlu tutuyordu ve sonradan sivil hükümetlerin getirdiği siyasi partiler kanunundan daha demokratik idi. Söz konusu madde şöyle idi:

''Milletvekilliği için yapılacak seçimlerde, siyasi partilerin bir seçim çevresindeki adaylarının listesi, o seçim çevresinde o siyasi parti üye kayıt defterine göre düzenlenen parti seçmen listesinde yer alan bütün üyelerin ilçe seçim kurullarının yönetiminde serbestçe oy kullanacakları bir önseçim ile o seçim çevresinden çıkacak milletvekili sayısının iki katı olarak, aday adaylığını koymuş olanlar arasından tespit edilir.

Siyasi partiler, ön seçime katıldıkları seçim çevrelerinden çıkabilecek milletvekili sayısı toplamının yüzde beşini aşmamak üzere merkez adayı gösterebilirler. Ancak, gösterilen merkez adayı, aday listesinde ön seçimde seçime katılan partililerin en az yüzde yetmiş beş oyunu almış olan adayın üstünde bir yere konamaz. ''

Özetle, darbe hükümetinin çıkardığı yasa parti içi demokrasiyi öne çıkarıyordu. Ne yazık ki Mart 1986'da Özal hükümeti tarafından çıkarılan yasa ile 37. madde aşağıdaki şekilde değişti ve ön seçimi zorunlu olmaktan çıkararak, parti içi demokrasi engellendi.

''Siyasî partiler, milletvekilliği genel veya ara seçimlerinde, adaylık için müracaat eden ve adaylığı uygun bulunanlar arasından, adayların tespitini; tüzüklerinde belirleyecekleri usul ve esaslardan herhangi biri veya birkaçı ile yapabilirler.''

Dikkat çeken husus, darbe hükümetinin çıkardığı ve parti içi demokrasi getiren siyasi partiler kanununu, seçimle gelen Özal hükümetinin değiştirmesi ve parti içi demokrasiyi kaldırmasıdır.

ANAP'tan sonra gelen iktidarlar da kulağının üstüne yattı. Demirel, Çiller, Mesut Yılmaz, Erbakan, Ecevit hükümetleri parti içi demokrasi konusunda hiçbir adım atmadı. Koalisyon Hükümetleri içinde sol partiler, Sosyal Demokrat Halkçı Parti, CHP de aynı doğrultuda parti içi demokrasi için hiçbir adım atmadılar.

Parti içi demokrasi olmadığı zaman, seçilenler halk için çalışmadı. Tek seçici olan genel başkanının gözüne girme yarışı içinde oldular.  Parti içi çete oluştu. 

Halkta karşılığı olmayanlar, şaibeli olanlar, listelerin başına konuldu. Gerçek demokrasiye inanmış olanlar siyaseti terk etti.

İktisatta bir kural var... Piyasada kötü para iyi parayı kovar. Kıymetli madeni fazla olan iyi parayı herkes saklar... Kıymetli madeni az olan parayı kullanır. Siyasette de bu kural geçerlidir. Parti içi demokrasi olmayınca, kötü siyasetçi iyi ve dürüst olanları devre dışında bırakırlar.

Ön seçimin de kendi içinde ortaya çıkan sorunları var. Söz gelimi para dağıtanlar ön seçimi kazanıyor. Ne var ki demokrasi zamanla yanlışlarını onarır. Ön seçimin sorunları anlaşılır ve demokrasi içinde önlem alınır. Ancak bu süreç siyasi partilerin ve halkın ne kadar demokrasi istediği ile sınırlıdır. Demokrasi bir eğitim ve kültür meselesidir.

Bugün otokrasiden şikâyet ediyoruz. Hakkımız yok. Çünkü kısa vadeli siyasi çıkarlarımız için demokrasiyi hep birlikte katlettik.

Yazarın Diğer Yazıları