Döviz uçtu çarşı pazar vuruldu...

İstanbul'un en çok hareketli ve ziyaret edilen ilçelerinden Eminönü her zamanki gibi dünya ülkelerini kucaklıyor. Ama her şehirde olduğu gibi en çok Suriyeli misafirlerimizin keyfi yerinde. Bütün mekan ve ortamlardan 40 yıllık İstanbulluymuş gibi çok rahat bir anda karşınıza çıkabiliyorlar.

Kalabalığın içinde yürürken etraftan duyduğum vatandaş bu durumdan çok rahatsız. Sıkılmış;

-Şu tarihi seçimler bir sonuçlansa da tamamen oturum verilip kalacaklar mı?.. Yoksa ülkelerine dönecekler mi?. Bizim ülkemizde bizden çok rahat kral gibi yaşıyorlar. Mağdur olan biz...

Serzeniş ve şikayetleri havada uçuşuyor.

Kalabalık bir otobüsteyim. Teyzenin biri feryat figan bağırıyor. Önce kimse bir şey anlamıyor. Teyze tekrar bağırınca, meğer grup halinde dolaşan Suriyeliler herkesin gözü önünde çantayı otobüs içinde yürütüp ilk durakta inivermiş. Geçenlerde de aynı gruba denk gelmiş, polise haber verip yakalatmış. Ama sanırım ceza yok. Serbest bırakılmış ki yine ortalarda can yakıyorlar.

-Bu ne pişkinlik. Her şeyleri bedava. Bizlerden çok rahat hayat yaşıyorlar. Hepsi için olmasa da bazıları böyle kapkaç yapıyor. Pes yani... isyanları uzayıp gidiyor.

***

Şehrin kalabalıkları arasında yürüyorum... Bitmeyen yollar tadilatları görerek, rengarenk güllere baka baka Sultanahmet, Gülhane, Eminönü, Tahtakale, Çiçek Pazarı sokağı, uzun zamandır tadilatı bitmeyen muhteşem görünümüyle Yeni Cami'ye baka baka geziyorum.

Ramazan ayı vesilesiyle ufak tefek alışveriş bahanesiyle tarihi Mısır Çarşısı'na giriş yapmadan önce Mehmet Efendi kahvecisine uğruyorum.  Burada her yer kahve kokuyor. İşler kahvecide güzel. Kahvemizi alarak hemen karşı kapısından tarihi Mısır Çarşısı'na giriş yapıyorum.

Bilindiği üzere çarşı IV. Mehmet'in annesi Hatice Turhan Sultan tarafından 1660 yılında mimar Kâzım Ağaya yaptırılarak, tabii dönemsel tadilat ve onarımlarıyla geçmişten bugüne 86 dükkanı ile "doğal eczane" ismiyle günümüze kadar gelmiştir.

Buradaki dükkanlarda ağırlıklı olarak hediyelik eşya ve sayısız baharat ve şifalı otlar alıcısını bekliyor. Ekonominin durgunluğu buraya da yansımış. Gördüğüm tablo hiç iç açıcı değil. Ortam çok sakin. Normalde bazen kalabalıktan birbirine çarparak yürüdüğün, alışverişini yaptıktan sonra paranı ödemek için dakikalarca sıra beklediğiniz çarşıda adeta in cin top oynuyor.  Çarşı içinden koşarak rahat geçebilirsiniz. Hatta sanatçılar bu durgunlukta gerekli izinleri alarak tarihi mekanda yeni kliplerini çekebilirler. Çarşı esnafına da alışık oldukları kalabalığı hissettirip moral olur. Hareket katmış olurlar.

İçlerinden bir grup esnafın moralsizliği diline vurmuş. İşimizin başındayız. Görüyorsunuz. Müşteri bekliyoruz. Ancak ne gelen var... Ne giden ... diye söylenmelerini duyup üzüntümü paylaşıyorum. Esnaf bir an önce ekonominin düzelmesini istiyor. Çarşının tadı tuzu yok.

Halkın gündemi ise geçim ve seçim:

-Döviz coştu ekonomi felaket. Euro, dolar havalarda uçuyor..

-Frene basılsa da, Merkez Bankası müdahale yapsa ne olacak. Batan battı... Giden gitti... konuşmalarını her meslek grubundan duyuyorum.

Yine sokakta kalabalık bir grup konuşuyor:

-Seçim yaklaşınca her parti  iftar yemeklerini daha da çok artırmış. Bu ay kimse sokakta aç kalmaz.

-Bir aylık değil. Koltuk başına geçince de her şey ramazandaki gibi bolluk içinde refah olsun.

-Bakalım kim vaatlerinde duracak... Facebook sosyal medyada paylaşan paylaşana dolar 10 TL, Euro 15 TL, Benzin 50 TL. olsa ne olur biz birlik olduktan sonra, Dolar 1 TL, Euro 1 TL, Benzin 50 Kr., olsa ne olur biz dağıldıktan sonra...

-Libya'da benzin bedavaydı, Suriye ucuzdu. Ne Suriye kaldı. Ne Libya.

İyi pazarlarlar.

Yazarın Diğer Yazıları