Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER

Agah Oktay GÜNER

Ekonomi ve oyumuz

               Bu iktidarı ekonomideki başarısızlıkları yıkacak. 6,5 milyon gerçek işsiz var. Bunun 1 milyonu diplomalı işsiz. Yasak olduğu halde 15 yaşın altındaki çocuklar tehlikeli ve riskli işlerde çalıştırılıyor. Türkiye 87 ülke içinde işsizlikte birinci sırada yer alıyor. 14 milyon yoksul insanımız var.

                Ülkemizin yoksul illeri var. Buralara devlet yatırımları hiç uğramamış. Sadece şeker fabrikaları kurulmuş, pancar ekimiyle tarıma gübre, çapa, sulama gibi önemli sıçramalar sağlanmış. Bu illerin ekonomisinde şeker fabrikaları sürükleyici güç haline gelmişti. Bu çileli coğrafyaya bu kadarı bile fazla görüldü, şeker fabrikaları satıldı.

                Ekonomimiz üretim bekliyor. Üretimi artıracak tedbirler duymak istiyor. İktidar ve muhalefet sadece vaatlerde bulunuyor, nimetleri nasıl artıracağını sıralıyor. Sosyal sınıf ve zümrelerin üretilen millî gelirden  alacakları payı çoğaltma yolundaki vaatler güzel ancak millî gelir nasıl büyütülecek?    

                Plan ve programdan kaçan bir zihniyete sahip olan AKP, ülkenin kaynaklarını gösteriş yatırımlarına cömertçe aktardı. Paranın ne zaman döneceği, ne kadar sürede döneceği hesaplanmadan köprüler, kanallar yapıldı. Kalan kaynaklar da inşaat sektörüne kaydırıldı.

Ateşe benzin döktüler

                IMF'nin Türkiye raporunda "Türkiye ekonomisi aşırı bir biçimde ısınıyor" hükmüne yer verildi. Bu raporun ardından Standard&Poor's kredi derecelendirme kuruluşu Türkiye'nin kredi notunu "Yatırım yapılamaz" düzeyine düşürdü. Böylece Fitch, Moody's, S&P gibi uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının hepsi Türkiye'yi yatırım yapılabilir seviyenin altına indirmiş oldular. Dışarıda bu hoş olmayan gelişmeler olurken içeride siyasi iktidar tam bir panik havasıyla ikramiye, teşvik, af gibi unsurlardan oluşan kendi ifadeleriyle 24 milyar TL tutarında paketlerini açıkladı. Bunca kuruluşun tehlikeli bir biçimde ısınmış bir ekonomiyle karşı karşıyayız dediği durumda seçim vaat paketiyle ateşe benzin dökercesine tehlikeli bir yola girildi. Pakette yine inşaat önde, tarım unutulmuş...

                Dış ticaret açığı kelimenin tam anlamıyla patlamıştır! 453 milyar doları aşan kamu ve özel sektöre ait dış borç çok düşündürücüdür. Bu borcun büyük bölümünün özel sektöre ait olması sebebiyle 10 yıl önce serbest bıraktıkları dövizle borçlanmaya bugün yasaklama getirdiler. Bu rakamlar seçim sonrası Türkiye'yi felaket denilmeye layık ekonomi şartlarının beklediğini ortaya koyuyor.

                Bir zamanlar tarımda kendine yeten ülkelerden birisiyken bugün bir çok sebze, meyve hatta bakliyatı yurt dışından alıyoruz. Geçen yıl tarım ürünleri ihracatı 14 milyar 935 milyon dolar olurken ithalat 8 milyar  992 milyon dolara ulaştı. Türkiye İstatistik Kurumu'nun 12 Nisan'da açıkladığı ürün/denge tablosu da vahameti açıkça ortaya koyuyor. Bir çok tarım ürününde ithalat üretimi geçmiş durumda. Artan girdi fiyatları nedeniyle canlı hayvan varlığı giderek azaldığı için ette de ithalat artıyor.

Çiftçimizi ezmeyelim    

2007'den bu yana Tarım Kanunu gereği çiftçiye verilmesi gereken 188 milyar TL'lik desteğin sadece 89 milyar TL'si ödendi. Devlet çiftçiye olan 100 milyar TL'ye yakın borcunu aradan geçen 11yıla rağmen ödemedi. Bu rakam çiftçi ailesi başına 44 bin TL'yi buluyor. Seçim yaklaşırken 22.3 milyar liralık paket açıldı ama çiftçiye olan borçlar konusunda ses yok. Mazot, tohumluk gübre dövizle birlikte artarken  ürün fiyatı yerinde sayıyor. Girdi fiyatlarındaki fahiş artışa karşılık geçen yıldan beri buğdayda üretici fiyatı sadece %2 arttı. Ekmek fiyatlarındaki artış ise %11'e ulaştı.

                Hükümet çiftçiyi desteklemediği gibi bir de ithalatın önünü açarak üreticiyi ölüme mahkûm ediyor. Romanya'dan ithal ettiğimiz sığırı Bulgaristan ve Gürcistan'dan ithal ettiğimiz samanla besleyen ülke haline geldik.

                Ekonomimiz böyle dağınık tedbirlerle kurtarılamaz. Ciddi bir tarım planlamasına muhtacız. Köylümüzü üretim maliyeti ile satış fiyatları arasına sıkıştırmak sadece çiftçiyi ezmektir. Türkiye bu siyasi iktidarın kafasıyla üretim ekonomisine geçemiyor.

                Ekonomi; tarım, sanayi, hizmetler sektörü bütünüyle ele alınarak kurtulabilir. "Doğruyu sadece ben bilirim" zihniyetinin ülkeyi getirdiği felaketi görerek oy kullanalım.

Yazarın Diğer Yazıları