Fenerbahçe-Trabzonspor maçında kötüler ve iyiler…

Fenerbahçe-Trabzonspor maçı öncesinde kağıt üstündeki hesap üzerinden yaptığımız tahmin her ne kadar doğru çıktı ise de, ilk yarıda oyun ikinci bölümde de tecelli etse idi, "bu maçlar her sonuca gebedir" tezimiz bir kere daha doğrulanacaktı.

Olmadı! Olamadı!

Ya da oldurmadılar!

Kimler oldurdu, kimler oldurmadı?

Birincisi ligin başından beri "oyunu iyi okuyamadığı için, yazmayı da beceremiyor" dediğimiz Newton için "kötü sonuca katkısı oldu" demek haksızlık olur.

Bu ligde, bu kadro ile Trabzonspor'u başa oynatamayacağı aşikar olan Newton'un Fenerbahçe maçında kurduğu kadro (bir istisna hariç) ile maç içinde yaptığı değişimlere "yanlış" diyebilmek mümkün değil. Abdulkadir Parmak ile Ekuban'ın yokluğunda eldekiler ile ancak bu kadar olabilirdi.

Bir istisna en başından beri adeta kafayı taktığı Hosseini'nin Kamil Ahmet'in yerinin asıl adamı olduğunu bir türlü aklına getirmemesi oldu.

Buna rağmen ilk yarısında Fenerbahçe'nin, ikinci bölümünde ise Trabzonspor'un kötü oynadığı maçta, düdüğünü adaletli öttürmeyen Cüneyt Çakır her iki devrenin de en kötülerinden biri idi.

Ama bu kötülüğü doğru karar verdiği Gustavo'nun Abdulkadir Ömür'ü ceza sahası dışında tutup, içeriye girerken düşmesine birilerinin "penaltı" dediği ile ilgili değildi.

Fenerbahçe'nin golünde Serkan'a yapılan faulü görmeyişi başta olmak üzere, ev sahibine kolaylık sağlayan kararları ile oldu.

İlk yarıda çok kötü bir Fenerbahçe vardı. Bunu fırsat bilerek Nwakaeme'nin organizasyonunda Abdulkadir'in çalışkanlığı ile Trabzonspor iyi futbol oynadı.

Erol Bulut, Trabzon'da o istemedikten sonra kötü oynasa bile kimsenin kolay kolay sahadan çıkaramayacağı Sosa'yı devre arasında soyunma odasına bırakıp Cisse'yi oyuna sürmesi Fenerbahçe'yi her bakımdan cesaretlendirdi. Hakemin de çaktırmadan desteği ile ilk gol gelince artık arkası anlaşılır olmuştu zaten.

Olmasına oldu da, kalesini koruduğu Trabzonspor'un 6 maçta yediği 10 gol ile Süper Lig'de ilk sırada yer almasının müsebbiplerinin başında Uğurcan'ın geldiğini, bu maçta da aynı performansı sergilediği için kötüler adına ilk sıraya yazmak gerekmiyor mu? Yaptığı bir-iki kurtarış için de, "onu da yapmasa mı idi?" diye sormak gerekir.

Fenerbahçe'nin başını ağrıtanların başında gelen Nwakaeme üzerine düşeni fazlası ile yaptı. Hem de Baker'in organizatörlük görevini de üstlenerek. Abdülkadir ile diyaloğu çok iyi idi. Ama koskoca Fenerbahçe'yi 2 futbolcu ile mağlup edecek değillerdi herhalde!

O ki bugün kötülüklerden dem vurduk. Şu kurtarıcı diye alınan Vitor Hugo ile onun yanına monte edilen Edgar'ın, Campi, Hüseyin ve Hosseini'den, hatta genç Ahmetcan'dan fazla tarafı ne idi?

İyi olma adına bilemem ama yenilen 3 gol iyi irdelenip, incelendiğinde "çok kötü idiler" hanesine yazılmaları için en az 5 pozisyon vardı.

***

Gelelim yolun daha başında ligin küme düşme hattına çöreklendirilen Trabzonspor'un başına teknik adam olarak kimin getirilip-getirilmemesi konusuna.

Kiminle olabileceğini bilemem. Bilsem de söylemem! Çünkü, "Çaktırmadan menajerlik ücreti alıyor" denir. Çünkü söz konusu transfer olunca, kamuoyunda "gazeteci" sıfatı taşıyanların hatırı sayılır kısmından da "dolaylı menajer" olarak çok söz ediliyor.

Ama kimlerin olamayacağını biliyorum. Gündemdeki isimlerin hiç biri (başta Abdullah Avcı olmak üzere) efsane değilse bile eski Trabzonspor'u vücuda getirmek için yeterli değil. Kimin yeterli olabileceğini, geçen yılın Sorlöth'u hariç tek doğru dürüst transfer bulamamış olsa da yöneticiler bilir. Çünkü hesabı onlar veriyor, verecekler.

 

Yazarın Diğer Yazıları