Haham, papaz, imam tartışması ve Rosetta Taşı

Hiç tasarladınız, düşündünüz mi böyle bir şeyi? Üç büyük din'in din adamları bir araya gelsinler, tartışsınlar...

Yazar Dostum Sırrı Ataman bunu yapmış. Bir imam, bir papaz ve bir hahamı bir araya getirmiş, bir de yönetici vermiş başlarına, gelgelelim bu yönetici, söz verme, söz kesme yöneticisi değil, bir gazeteci sorgulayıcılığı ile hareket eden, gerektiği yerde aralara girip can alıcı sorular soran bir ufuk açıcı kişi. Adı da Osman. Ve İblis de orada ama gözükmüyor, yazar, arada bir onun mırıldanmalarını da katıyor işin içine. 

Sırrı Ataman bu tartışmayı, her üç din ve bu dinlerin kaynakları bağlamındaki engin bilgisi ile yaptırıyor. Ve taraf değil bu tartışmada; yansız, nesnel ve nötr... Ben okuduğumda "Aşk olsun! Bu tartışma gerçekten yapılsa idi ancak bu denli çarpıcı ve başarılı olabilirdi" dedim, sizlerin de diyeceğine inanıyorum.

E peki ne çıkar bu tartışmadan? Bence çok şey çıkar. Öncelikle bu üç dini öğrenmiş oluyorsunuz az bilinen, gizlenen yönleriyle. Sonra çelişkileri yakalıyorsunuz. Ve gerçeğe doğru yol almaya başlıyorsunuz. Haa bu tartışmalardan sonra, "Ben dinime şimdi daha çok bağlandım" da diyebilirsiniz, ona da saygı duyulur, yeter ki her türlü tartışmayı dinleyin ve yapın, her şeyi sorgulayın, hiçbir dogmaya körü körüne sarılmayın.

Kitabımızın adını ve yayınevini de diyelim; Berfin Yayınları arasında çıktı, adı "Üç Din, Üç Tanrı-Haham, Papaz ve İmam Tartışması."

Yaşamın Rosetta Taşı Yok

1990-1995 yılları arasında rahmetli Şemsi Belli tarafından çıkarılan ve benim de omuz verdiğim Şiir Defteri Dergisi'nin şairlerindendi Cevat Ok, oradan tanışırız, şimdi sosyal medyada arkadaşlık etmekteyiz.

Cevat Ok, yeni kitabı "Yaşamın Rosetta Taşı Yok"u imza ederek yolladı (Artshop Yayınları). Bu şair dost "Çok değerli yazar ve felsefeci Cazim Gürbüz"e diye yazarak imzalamış kitabını. Dostumuz beni şair olarak görmüyor demek ki... Dört şiir kitabı yazmışım, o kitaplara birçok ünlü şair ve yazar övgüler, olumlamalar yazmışlar, hâlâ ürün vermeye devam ediyorum, yayına hazır bir şiir dosyam duruyor. Ama şair değil, felsefeci oluyorum. Felsefe sevdiğim bir alandır, "şiirsiz felsefe olmaz" der Gadamer, şiirlerimde ve yazılarımda felsefî ögelere, imgelere yer veririm, ancak "felsefecilik" sıfatı benim üzerime oturmaz, felsefenin bilimini ve öğrenimini yapanlara karşı da ayıp olur.

Bunu böylece belirttikten sonra dostumuzun kitabına dönelim. Şairimiz kitabın ön sözünde şiire ilişkin görüşlerini açıklıyor. Bu görüşlerden iki tümceyi sevdim, paylaşıyorum: "Şiir kavgadır, şair yarasından beslenir", "İmge sözcüklerin kanatlarıdır."

Cevat Ok, kendi biçem ve çizgisini bulmuş bir şair. İmgeleri, yönelişleri, izlekleri, ilgi alanları özüne özgü... Bu bakımdan kutlamak gerek... Şiiri, benim bütünüyle tuttuğum, sevdiğim bir şiir midir? Değil elbette. Ancak yer yer beğendiğim dizeler, imgeler, söyleyişler gördüm. İşte onlardan tutamlar:

"Sancılar içinde dokuz doğuran/Karanlık üstüne mahmuzlar atı/Göğün en ucunda asılı duran/Bir bilinmez denklemin saltanatı"

"Tüm özlemler eskidi/Başlangıçsızlıkla sonsuzluk/Varlıkla yokluk arasında/Son sözünü kim tamam söyleyebildi."

"Maddeyle özdeş zaman, saatler paramparça/Ve son kumun düşüşü bir çentik atmadan."

Yazarın Diğer Yazıları