Hakkın sesi

Yıllardır Ergenekon, Balyoz vs.. gibi uydurma iftiralar ile Silivri’de Hasdal’da yatan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’dan astsubaylara ve Mustafa Balbay, Prof. Dr. Mehmet Haberal, Tuncay Özkan’a kadar durumları ve Recep Tayyip Erdoğan’ın yargıçlarının alacakları kararı düşündükçe içim kan ağlıyor. Ve soruyorum; yıllardır, düşünce ve amaçlarını candan paylaştığım bu kişiler içerideler ise ben neden dışarıdayım. Her halde bu reva görülen bir ceza şekli. Her halde şimdi dışarıda isem gönlüm onlar ile beraber. Bugün sütunumu bir okuyucumdan gelen mektuba hasrediyorum. Halkın sesi, hakkın sesidir ve eğer ilahi bir adalet varsa bu güzide insanları ve ailelerini bunca yıl azap içinde bırakanlar herhalde bir gün cezalarını bulacaklardır.

***

“Recep Tayyip  Erdoğan vatandaşların konuşma hatta durma haklarına müdahale eden ve biber gazı ve hortum sıkan polislerin destanlar yarattığını söylemiş.
Ailemde birkaç tane polis müdürü vardı. Ben polislere karşı anlayışla büyüdüm ve ben polislerin hep bizim polislerimiz olduğuna inandım ama şimdi polisler halkın düşmanı gibi olmuşlar. Bunları sadece ben söylemiyorum. Mesela Almanların Spiegel dergisi bu haftaki sayısını ve kapağını Türkiye’deki olaylara hasretmiş. Bundan evvel Economist ve Time dergileri de aynı şeyi yapmışlardı. ABD Başkanı Obama, olaylarda Erdoğan’a itidal tavsiye ediyor. Acaba Erdoğan bunlardan gereken dersi alıyor mu? Atalar sözüdür ’Nasihat ile uslanmayanın hakkı ve sonu kötektir’denildiği gibi, ’Kork Allah’tan korkmayandan...’
Sen Müslüman mısın?
Bir Müslüman öteki Müslüman’ı kölesi gibi görür mü? İstediğini, emrettiğini yaptıramadığı zaman hem malına hem canına el koyar mı? Kendi kudreti için kardeşi kardeşe öldürtür mü? Büyük iş adamlarını vergi ile tehdit edip istediğini yaptırır mı? Eline geçen maaşı ile mi geçiniyor? Memleketin, ordunun yetiştirdiği başındaki en kıymetli tecrübeli kumandanları kendisine çıkar sağlamayacağı için, yapacağı şeylere mani olacakları için, görülmemiş bir şekilde toplattırıp yalan, uydurma iftira ile hapse koyuyor. Bu insanlar dağda, soğukta en sıcak iklimde, şartların en kötü olduğu yerlerde hizmet görmüşler, hudutları beklemişler. Çoluk çocuklarından ayrı yaşamışlar. Terfi etmişler, general olmuşlar. Kimisi emekli olmuş kimisi halen iş başında. Kendi ordunu kendi genelkurmayını gittin talan ettin. En gizli evraklarını açtın karıştırdın ortalığa döktün. Düşmanlarının eline bütün sırlarının geçmesine sebep oldun, bu insanları da topladın her şeyi biliyorlar diye herkesi hapse tıktın. Senelerdir bu insanlar gık demeden mahkeme edilecek günleri bekliyorlar. Devletin parası ile yani asgari ücretliden bile topladığı vergiler ile devletin uçağını kullanıyor. Ürdün’e davetiye götürmeye gidiyor. Amerika’da gideceği resmi daveti öyle bir ayarlıyor kızının diplomasını da almaya gidiyor. Kimin cebinden çıkıyor bunlar. Bunların parasını kim veriyor. Kendi maaşından mı çıkıyor. Kendi maaşı ile geçinebiliyorsa helal olsun, bunların hepsini kendi maaşı ile yapıyorsa. Oğlu diplomayı alır almaz 40 gün askerlik yaptı. Paşalar gibi pardon paşalar gibi değil. Bugün paşaların hepsi hapiste. Amerika’da küçük bir filo kurdu nakliyecilik yapıyor. Ekmeğini alnının teri ile kazanıyor. Taksim’deki vatandaşına parkına sahip çıkıyor diye orada  kendi keyfine göre işyeri yapmak istedi. Şehrin ortasındaki bu dinlenme yeri onun malı değil. Vatanın toprakları da onun malı değil. İstediği zaman canının istediğine verecek. Karşı çıkanları da ölümle burun buruna getiriyor. Hiç acıması olmadan herkesin üzerine su sıkıyor. Nefes alamayacak şekilde biber gazı sıkıyor. Niye? İstediği olmadı diye. Ve önümüzde çok acı günler görür gibi oluyorum içim paralanıyor ve diyorum ki; Allah’ım bu adam Müslüman olabilir mi?”

Yazarın Diğer Yazıları