Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Muhiddin NALBANTOĞLU

Muhiddin NALBANTOĞLU

“Her Bayramda bir hüzün var...”

Başlıktaki sözü 1960 yılında bir bayram günü ziyaretine gittiğimizde rahmetli Prof. Mehmet Kaplan söylemişti. Türk tarihinde çok hazin ve acılı bayramlar geçmiştir. Mesela Çanakkale savaşı sıralarında gencecik fidanların cephede şehit olmaları üzerine bayram günlerinde yazılan ağıtlar bunların en hazin örneğidir. Şair İzzet Sabih, bir bayram günü 18 yaşındaki kardeşinin Çanakkale cephesinde şehid olduğu haberini aldığında kağıda şu mısraları döküvermiştir:
Kaşından daha çok bıyığın yokken / Dövüştün yeleli aslanlar gibi / El fıtra verdi sen canını verdin / Ne acı bir şeker bayramı ettik
Kurtuluş Savaşı’mızda kan ve ateş selleri arasında idrak ettiğimiz bayramlarda da yazılan ağıtlar, destanlar hep bu acıyı dile getirmiştir. Hassas şairimiz Celal Sahir Erozan’ın Ramazan Bayramı’nda yazdığı uzun ve güzel bir şiiri şu mısralarla sona erer:
Dudaklarımızda kısılmış bir âh / Gözlerimizde yaş, gönlümüzde gam, / Seni karşıladık. Gücenme bayram, / Bize artık gülmek, sevinmek günah. / Ömrümüze çöktü bir geniş akşam / İçimiz karanlık, bahtımız siyâh. / Sana da bize de acısın Allah. / Bayram, dertli bayram, yaralı bayram.
Kurtuluş Savaşı sıralarında sadece yurt içinde değil yurt dışında da duyulan acıların ve hüznün bütün derinliğini hissederiz. Yurt dışında İslam ülkelerinde bunun en kuvvetli ifadelerine rastlarız. Sakarya Harbi sırasında 1921 yılında Hint Müslümanlarının, -şimdi Pakistan deriz- milli şairleri allame Muhammed İkbal’in bir bayram günü Anadolu mücahidlerine destek için yaptığı konuşma unutulması mümkün olmayan anılar arasındadır. Mimar Sinan’ın kalfalarının yaptığı ünlü Padişahi Camii’nde bayram sabahı toplanan 250 bin Müslümana 
Muhammed İkbal şöyle sesleniyordu:
Kardeşlerim!
Bayramlaşmak için toplandığımız şu anlarda çok bedbahtız. İçimiz kan ağlıyor. Sahrayıkebir serhatlerinden Tuna yalılarına kadar bütün İslam ülkelerinin içi kan ağlıyor. 10 asırdan beri İslam’ın bayraktarı olan Türkler savaşı kaybettiler. İslam’ın güneşi kararmak üzeredir. Biliyorsunuz, Anadolu’da Yunanlılar ve Avrupalı emperyalistlerle savaşan kardeşlerimiz Türkler, Kütahya ve Afyon savaşlarını kaybetmişlerdir. Reuter ve Havass ajanslarının bütün dünyaya yayınlarından Türklerin 5 gündür devam eden Eskişehir Savaşlarını da kaybetmiş olduklarını öğrenmiş bulunuyoruz. Eskişehir düştü. Şu anda Türk kuvvetlerinin son kalıntıları her yarasından kan sızarak vatanlarının son sınır taşına doğru çekiliyorlar. Durumları perişan ve ümitsizdir. Yunanlılara bütün dünyadan yardım yağıyor. Buna karşı Türkler kadınları, çocukları ve ihtiyarlarıyla birlikte korkunç üstü korkunç bir savaş veriyorlar. Fakat bütün dünyanın kuvvet yığdığı bir savaşta bir avuç yorgun millet ne yapabilir ki... 
Dua edelim kardeşlerim. Ehli İslam’ı ehli salibe karşı asırlarca müdafaa eden Türk askerini Allah muzaffer kılsın. Ve onların kumandanı çağımızın Hazreti Ali’si, kaidi azam (büyük lider) Mustafa Kemal Paşa’ya zafer nasip eylesin. Çünkü kardeşlerim Türklerin Ankara önlerinde dövüştükleri şu anlarda yeryüzünün hiçbir köşesinde bir tek müstakil İslam ülkesi kalmamıştır. Bütün İslam ülkeleri Avrupalı emperyalist güçlerin işgali altındadır. Azerbaycan ve Türkistan’ın Kızılordu tarafından işgaliyle istiklallerine son verilmesinden sonra yeryüzünün hiçbir köşesinde bir tek müstakil Türk devleti de kalmamıştır. Yalnız orada  Küçük Asya bozkırlarındaki Ankara Kalesi burçlarında bir bayrak dalgalanıyor... Ay yıldızlı bir bayrak... Ve Ankara henüz düşmedi. O bayrak İslam’ın 10 asırlık zafer hatıralarını ve 10 asırlık şerefini de üzerinde taşıyan bir bayraktır. Dua edelim kardeşlerim, o bayrak kıyamete kadar yere düşmesin. Allah Türklere zafer nasip eylesin.
Duygulu ve acılı Pakistan Müslümanları secdeye kapanıyorlar duaları uğultu halinde göklere yükseliyordu: Yarabbi ehli İslam’ı ehli salibe çiğnetme...

***

Günümüzden yaklaşık bir asır önce Anadolu Türklüğünün yaşadığı acıların bir başka çeşidi bugün Türkmen kardeşlerimizin felaketi olarak bütün acımasızlığıyla sürmekte. Bilindiği gibi Musul, Kerkük, Erbil 1. Dünya Savaşı sonunda sınırlarımız dışında kalan özbe öz Türk yurtlarıdır. Ne zaman ki talihin azabıyla bu kardeşlerimizden ayrı düştük, onların yüzü hiç gülmedi. Anavatana kavuşmak hasretiyle yüzyıla yakın acılar içinde yaşadılar. Yıllarca Saddam’ın zulmü altında inleyen Türkmen kardeşlerimiz bugünlerde IŞİD denilen caniler örgütünün katliam ve zulümleri sonrasında yerlerinden yurtlarından olup, canlarını kurtarmak için çöllere sığınmışlardır. Hal böyle iken Türkiye Cumhuriyeti’nde iktidar olanların bu konudaki duyarsızlığı vicdanları yaralamakta ve bayram sevincimizi yok etmekte ve hüzne dönüştürmektedir. Bu zulüm karşısında kör ve sağır olan iktidardaki zihniyetten kurtuluşumuz, Türkmen kardeşlerimizin ve dünya Türklüğünün de kurtuluşu olacaktır. Allah bugünleri de görmeyi, bayramları bayram gibi barış içinde idrak etmeyi Türk milletine ve İslam alemine nasip etsin. Gazze’de İsrail’in vahşi saldırı ve katliamına maruz kalan Filistinli kardeşlerimizi de muhafaza ve muzaffer etsin.

Yazarın Diğer Yazıları