Hâlâ mı ''seminer''

Sanıyor musunuz ki vazgeçtiler; iddialarından, gayelerinden, niyetlerinden, yöntemlerinden…

Kendi zifiri tünellerinin ucunda "ışık" varsayabilecekleri en ufacık bir emare sezmesinler, kafalarını çıkarabilecekleri küçücük bir delik; kıpır kıpır oluveriyor süngüsünü düşürdükleri dil ve üslupları.

Herhangi bir kişiden değil; elbette kişilerin söyledikleri, yazıp çizdikleri üzerinden ama asıl olarak bir "zihniyet"ten söz ediyorum; pusuda, yeniden semirip de "Cumhuriyet mirası"ndan ne kaldıysa onun da kanını emmeyi bekleyen bir zihniyetten.

***

Hani, içimizdeki bazı masum milliyetperver, vatansever, ülke sevdalısı arkadaşlar, "yaşadıklarından ibret aldıklarına" inanıyorlar ya bazılarının; kendi menfaatlerinden geçip de Türkiye''nin "bekası"nı öncelemeye başladıklarını; deyim yerindeyse doğru yolu bulduklarını…

Günün şartlarında, kanlı bıçaklı oldukları eski müttefiklerine karşı sığınabilecekleri yeni bir cephe tahkiminden başka bir şey olmayan "Millî orduya kumpas", "Rabbim ve milletim affetsin" itiraflarına bel bağlıyor ya…

Baksınlar görsünler; Yargıtay''ın Balyoz davasındaki yedi beraatla ilgili olarak verdiği "bozma" kararından sonra nasıl döküldüğünü şuuraltlarının ortaya.

Hoş, eski Başbakan''ın tekraren yaptığı "Balyoz bal gibi de vardı" çıkışlarını hatırlayınca, pek "şuuraltı" da sayılmaz aslında; her şey ayan beyan meydanda.

***

Yargıtay kararından sonra, bir anda, "Millî orduya kumpas"lıktan, "Kumpas ile anılan dava"lığa sürüldü Balyoz!

"Darbe ihaneti" söylemi geri döndü; keza "bağımsız yargı(!)"ya, "Darbeyi akıllarından bile geçiremeyecek şekilde cezalandırılmaları" tavsiyeleri.

***

Biz, Balyoz davasında en ağır itham ve iftiralara, en insafsız cezalara maruz kaldıkları halde 15 Temmuz gecesi "vatani görev"den geri durmayan, canları pahasına çarpışan sayısız Türk subayının takip eden YAŞ''lardaki mükafatlandırılma şekillerinden, bu değişmiş gibi görünen ama aslen tarihi misyonu baki olan zihniyetin kimlerle yol yürümek istediklerini, daha doğrusu kimlerle asla yol yürümeyeceklerini görebiliyorduk…

Ne şaşırdık, ne hayrete kapıldık da…

Balyoz davasının "vicdanlarında kapanmamasına" gerekçe olarak hâlâ "seminer" de "seminer" diye tutturup aklımıza hakaret etmeseler keşke.

***

Davanın "bal gibi de gerçek" olduğunun en somut deliliymiş de, sadece belge değil ses kayıtları da varmış da… Hükümeti devireceklermiş, liderleri hapsedeceklermiş de…

***

Hangi ses kayıtları mesela?

Seminere katılan komutanların, maç çıkışı, cuma namazı gibi bir ortamda herhangi bir toplumsal olayı, "kalkışma"yı bastırmak için önce grup liderlerini "toplamak" ve "yangını kaynağında halletmek" yönündeki ifadelerinin "siyasi parti genel başkanlarını tutuklayacaklarmış" diye çarpıtıldığı kayıtlar mı?

Hangi "gerçek isimler" mesela?

2003 yılında yapıldığı darbe görevlendirmesi yapıldığını iddia ettikleri, ancak o yıl henüz inşa bile edilmemiş olan gemilerin isimleri mi?

2003 yılındaki darbe planında el koymayı planladıkları iddia edilen ama o yıl öyle bir ada sahip olmayan ilaç şirketlerinin, hastanelerinin isimleri mi?

2003 yılında yapıldığı iddia edilen darbe planında yer alan ve fakat adını 2005, 2006 yıllarında almış sokakların isimleri mi?

Ya da…

Aksaz''da darbe toplantısı yaptığı iddia edilen ama o sırada Haifa''da bulunan komutanların isimleri mi?

***

Haydi bütün bunları anlamamakta direniyorsunuz on küsur yıldır.

Şunları anlayın bari;

-              O, hâlâ ama hâlâ "somut" ve "en güçlü delil" saydığınız "seminer"e katılan 162 subaydan sadece 52''si Balyoz Davası''nda yargılandı!

-              Yargıtay, daha işin en başında, çoğu seminerde takdim yapan veya konuşan 19 kişinin tahliyesine karar verdi!

-              Cezası onanan 237 kişiden sadece 33''ü seminere katılmış subaylardı ve bunların 30''u çoktan emekliye ayrılmıştı!

-              Cezası onanan muvazzafların 94''ü Deniz Kuvvetleri, 18''i Hava Kuvvetleri, 18''i Jandarma mensubuydu; Kara Kuvvetleri''nden cezası onanan "muvazzaf" sayısı 1''di.

***

Tek Türkiye''de değil, herhangi bir "Muz Cumhuriyeti"nde bile, "1 muvazzaf kara subayı"yla hükümet devirebilecek bir ordu varsa, daha önce de tekraren sözünü verdiğim gibi hem vallahi, hem billahi, tek satır yazmayacağım bundan sonra bu mevzuda…

Yazarın Diğer Yazıları