İhracatla fakirleşmek

İhracatla fakirleşmek

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), 2021 Türkiye büyüme beklentisini yüzde 5,5''ten yüzde 9''a yükseltirken, büyümenin baz etkisi nedeniyle olduğunu, pandemi sonrası yükselen iç talep ve Türk lirasının değer kaybetmesi sayesinde artan ihracattan kaynaklandığını vurgulamış. 2022 için Türkiye büyüme beklentisini ise yüzde 4''ten yüzde 3,5''e çekmiş.

Açık açık Türkiye ekonomisindeki bu rakamsal büyümenin 2022 yılında devam etmeyeceğini ve hatta Merkez Bankası''nın "kafa karıştırıcı" olarak nitelendirdiği para politikasının ve kalıcı yüksek enflasyonun büyümeyi tehlikeye sokacağını ifade etmiş.

Banka, Türkiye''nin nasıl büyürken fakirleştiğini de böylece özetlemiş.

Malumunuz, her şeyin fiyatı ateş pahası. Geçen hafta 10 liraya aldığınız şey, bu hafta bir bakıyorsunuz zamlanmış.

Halk fakirlik içinde.

Cumhurbaşkanı ve saray eşrafı, rakamlara bakarak "büyüdük" diyor.

 

Avrupa''nın en ucuzu olmak

Geçen senenin aklıma kazınan -bugün de geçerliliğini koruyan- haber başlıklarından biri, Anadolu Ajansı''nın Türkiye''nin Avrupa''nın en ucuz ülkesi olduğunu müjdelediği (!) haberiydi.

Haber müjde gibi verilmişti ama Avrupa''nın ucuz ülkesi olmak, olumlu bir şey miydi?

Avrupa''nın en ucuz ülkesi olması, Türkiye''nin uluslararası rekabet gücünün zayıfladığının ve Türkiye''nin fakirleştiğinin bariz göstergesi.

Son yıllarda görülen ihracat artışı, kurun yükselmesi ve bunun iç piyasaya verdiği tahribat karşısında, firmaların varlığını korumak için iç piyasayı düşünmeden ihracat yapmaya çalışmasından ileri gelmektedir. Zira, ihracat birim değer endeksinde, son 5 yıldır düzenli bir düşüş mevcuttur. Ezcümle, Türkiye''de ihracat, yapılan teknolojik yatırımlar sayesinde değil de firmaların kendilerini korumak için dünya ortalamasının altında fiyatlara dışarıya satış yapma yoluna gitmesinden kaynaklanmaktadır ki; bu da büyüme değil, açık açık fakirleşmedir.

Şu an Türkiye''de, tıpkı orta gelir tuzağı gibi, büyüme yalnızca belirli sektörlerde sağlanıyor. Dolayısıyla bazı sektörler yüzde 25 büyüyor, ekonomiyi de kendi nemalanacakları şekilde büyütüyor, geri kalanlar ise bu işten hiçbir fayda görmüyor. Hatta daha düşük gelirle, gittikçe de daha fakirleşerek yaşıyor.

Kalkınma odaklı politikalar olmayınca, küçük kesimin kar ettiği büyümeyi, büyük bir kesim fakirleşerek seyrediyor.

 

Daha da kötüleşecek

Türkiye, içine düştüğü kısır döngüden yakasını kurtaramadığı ve ihracatın katma değerini yükseltemediği müddetçe, dış ticaret yapısını değiştiremedikçe, dış talep nedeniyle büyüme oranını gerçekten yükseltemeyecek ve ihracat yaparak fakirleşecektir.

EBRD Ekonomisti Roger Kelly''nin Türkiye''ye yönelik açıklamalarından biri de şöyle: "Eğer yabancı sermayeye hatırı sayılır bir şekilde bağımlı bir ekonominiz varsa ve tahmin edilebilirliği olmayan bir politika ortamınız olduğu da biliniyorsa işlerin kötüleşeceğini düşünenler de mutlaka ilk fırsatta sermayesini dışarı çıkaracaktır."

Üzülerek söylüyorum ki, konu yine siyasete ve yönetim tarzına dayanıyor. Fevri çıkışlar, kurumsal yapının çökertilmesi sonucu düşünmeden ve müzakere edilmeden alınan kararlar, hukukta yaratılan tahribat ve bunların yarattığı istikrarsızlık ve öngörülmezlik ortamı, Türkiye''yi felakete sürüklüyor.

Yazarın Diğer Yazıları