İktisat politikalarında körlük

Çin'de 1983 yılında yuan aşırı değerli idi... Bir dolar 2,8 Yuan'dı. Yuan aşırı değerli olduğu için, ithalat daha ucuz, ihracat daha pahalı idi. Çin bunu fırsata çevirdi ve Yuan cinsinden daha ucuza geldiği için yatırım malı ve teknoloji ithal etti. Üretim altypısını oluşturdu. Üertime geçince bu defa ihracatta rekabet gücünü artırmak için Yuan'da  devalüasyonlar yaptı. 1993 'te bir dolar 5,32 Yuan idi. 1994 t , ''döviz sisteminde reform yapıyorum'' diye bir devalüasyon daha yaptı ve 1 dolar 8,7  Yuan oldu. İhracatını artırdı. ABD; Çin'i ''para Manipülatörü'' olarak ilan etti.

Bizde de 2004 yılından başlayarak 2013 yılı ortalarına kadar TL aşırı değerli idi. Hatta Merkez Bankası 2003 yılı ve TÜFE bazlı reel kur endeksine göre 2007 yılında TL yüzde 28 daha değerli oldu. Bazıları bir dolar bir TL olacak diyordu. Ancak biz akıl tutulması yaşadık. Bu fırsatı ucuz yatırım malı ve teknoloji ithalatı için kullanamadık. Aramalı ve tüketim malı ithal ettik. Bu dönemlerde Toplam ithalat içinde Yatırım malı yüzde 12-14 arasında, aramalı ve hammadde yüzde 73-75 arasında ve tüketim malı da yüzde 13 dolayında oldu.

Aslında TL cinsinden ithalat malları ucuza geldiği için, enflasyonu çözebilirdik. Yapamadık... Çünkü, düşük verimlilik, hantal bürokrasi, kamu kaynaklarının etkinsiz kullanılması nedeni ile enflasyon kronik yapı kazanmıştı.

Sonuçta  o dönemde yatırım yapamadığımız için bir yandan sanayisizleştik, bir yandan da üretim ithal girdiye bağlı bir yapı kazandı.

Çin yaptı, biz neden yapmadık? Ya siyasi hesaplar ağır bastı veya akıl edemedik.

2007-2009 arasında Prof. Dr. Nazım Ekren ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısıydı. Muhalefet olmamıza rağmen bizimle de istişare ederdi. Yatırımların artırılması için ne kadar gayret sarfettiğini de biliyorum. Ama Ak Parti tutmadı. Bir yıl 8 ay başbakan yardımcılığı yaptı. Devam edemedi. Öncesinde İMF vardı. Sonrasında da ekonomi işletmecilere ve Finansçılar geldi. İşletme anlayışı devleti de özel işletme gibi görür. İyi işletmeci olabilir ve fakat devlet yönetiminde, iktisat politikalarında sosyal fayda ve maliyet hesabı yapmak ve politikaları  bir plan içinde  orta ve uzun dönemli  oluşturmak önemlidir. Çin uzun dönemli baktı, biz günübirlik baktık.

Aslında sorunlar  2001 krizinden sonra  İMF' nin önerdiği dalgalı kur sistemi ile oluştu. İMF ' 1999 yılında sabit kur politikası önermişti, 2001 krizinden sonra bunun tam 180 derece tersi dalgalı kur politikası ve ayrıca tam serbest kambiyo rejimi istedi. 2001 koalisyon hükümeti ve sonra gelen AKP hükümeti tam teslimiyet gösterdi. İMF' hakemi Kemal Derviş kahraman oldu. Dervişle çalışan bürokratları muhalefet kaptı. Ak Parti hükümeti hala bile ne olup bittiğinin farkına değil, ya da dalgalı kur politikasına bilerek devam ediyor. 

Oysaki dalgalı kur yerine kontrollü kur sistemi uygulamış olsaydık;

* İthalata bağımlı bir üretim yapısı oluşmazdı;

* Büyüme oranı birkaç puan düşük kaldırdı ve fakat sürdürelebilir olurdu;

* Dünyanın en kırılgan ekonomisi olmazdık;

* Erken sanayisizleşme sürecine  girmezdik;

* 2019 sonuna kadar 474,5 milyar dolar cari açık vermezdik;

* Dış borcumuz olurdu ve fakat 450 milyar dolar olmazdı;

* Orta gelir Tuzağına takılmazdık.

Çin bu gün yine politika değiştirdi. Artık yabancı sermaye ihraç ediyor. İçerde de kendi  sermayesini kullanmaya geçti.  Çinde asgari ücret 400 dolara çıktı. Yabancı sermaye yatırım yapmak için istikrarlı yeni ülkeler arıyor. Hindistan'a gidiyor.

Geçmişteki yanlışları bırakıp, bu gün akıllı davranırsak, hukuk ve demokratik düzeni kurarsak, güven oluşturabilirsek,  ciddi yatırım yapacak ve istihdam yaratacak yabancı sermayeyi çekebiliriz. Çin gibi bu yolla sermaye birikimi sağlayabiliriz.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları