İlim tarihinde çığır açan iki Türk alimi

İlim tarihinde çığır açan iki Türk alimi

iruni2-son.jpg

Özbek Edebiyatı'nın önde gelen isimlerinden Adil Yakubov "Köhne Dünya / İbni Sina'nın Romanı" kitabında, iki büyük Türk bilgini İbni Sina ve Biruni'yi aynı eserde buluşturuyor. Adil Yakubov, doktorların doktoru İbni Sina ile büyük astronomi dehası Biruni'nin, günümüzden bin yıl önce bilimin ve aklın egemenliği için dönemin egemenleri ile giriştiği büyük bir mücadeleyi günümüze taşıyor. İlim tarihinde çığır açan iki Türk aliminin köhne dünyanın temellerine bilimleriyle vurdukları balyozun insanlığa kazandırdıklarını roman akıcılığında okura ulaştırıyor. Bu romanda günümüzden bin yıl önce psikiyatriyi keşfeden, her derde deva bulan bir tek aşk acısını dindiremeyen ama aşkın da bir hastalık olarak analizini yapan "doktorların doktoru" unvanını İbni Sina'yı yakından tanıyacaksınız ve yine Biruni'nin dünyanın yuvarlak olduğunu Galilerden 500 yıl önce nasıl keşfettiğine şahit olacaksınız. Kendileri Türk olduğu halde bazılarınca Türk sayılmayan bu iki Türk dehasını tanırken geçen bin yılda değişen pek bir şey olmadığını içten içe düşünecek ve köhne dünya gerçeği ile yüzyüze geleceksiniz.

İlk yayınlanmasından bu yana Türkiye'de de büyük ilgi gören Ahsen Batur tarafından Türkiye türkçesine kazandırılan kitabın yeni baskısının sunuş yazısında Gökçe Fırat, şu değerlendirmeyi yapıyor:

Gazneliler devletinin egemenlik alanını genişlettiği bir devirde aynı zamanda Türk Bilimi de büyük atılımlar yaşamıştır. Bilim tarihi açısından büyük önemi olan Biruni, dönemin bilim adamları gibi çok yönlü biridir. Doktordur ve cerrahlık yapmıştır, eczacılığın kurucusudur. İleri bir matematikçidir ama fen bilimleri yanında sosyal bilimleri de başlatan isimlerdendir. Yalnızca doktorluğu ile bilinen İbni sina da aslında çok yönlüdür. İslam felsefesi içinde kurucu rol üstlenmiştir. Matematikte önemli keşifleri vardır, tıpta ise çağlar aşan bir dehadır. El Kanun adlı kitabı Batı üniversitelerinde 400 yıl boyunca ders kitabı olarak okutulmuştur.

Egemenlerle halk arasındaki çelişkileri temel alan ve burada eşitlikçi halk hareketlerinin övgüsünü yapan "Köhne Dünya / İbni Sina'nın Romanı"nda, Adil Yakubov bu mücadele içinde iki bilim adamının hem hayatta kalma çabalarını hem de bilimsel çalışmalarını anlatıyor. Bu anlatım içinde her iki bilim adamının da psikolojik tahlilleri ile hayat yolculukları arasındaki bağlantılar kurgulanırken, bu iki dehanın ruh dünyasına da ışık tutuluyor.

İleri Yayınları

Tel:(0212) 481 92 57

 

Anadolu'da sinsi misyoner planları

David Brewer Eddy'nin 1913'te yayımladığı, "Türkiye İçin Sırada Ne Var?" adlı kitap erken misyoner çalışmalarındaki temel motivasyonu, hedef ve yöntemleri açığa çıkaran içeriden bir çalışma olarak kuşkusuz bir kült değeri taşıyor. Eddy'nin Anadolu'da aktif olarak çalışan misyoner hücre ve istasyonları tarafından periyodik olarak gönderilen raporlardan yola çıkarak hazırladığı bu eserde temel amaç bu uğurda yola çıkanlara, sürece bilfiil katılanlara ve beklenilen sonuca bir an önce erişmek için gayret gösterenlere kayda değer bir düzeyde rehberlik etmek şeklinde özetlenebilir.

Kitapta tarihsel verileri altüst etme ve misyoner yetiştirme süreçlerini takip etmek için bir tür manipülasyon olarak da görülebilecek pek çok nokta yine dikkatli okuyucuların gözünden kaçmayacak şekilde işlenmekte ve birtakım çıkarımlarda bulunulmaktadır. Yazarın "Jön Türk Devrimi"ne olan muhabbeti, II. Abdülhamid hakkında yer yer hezeyan sayılabilecek suçlayıcı ifadeleri, Ermeni sorunu henüz daha rüşeym hâlindeyken bile yaptığı cesur ve subjektif yorumları, Türkiye'deki dinî hayatın İslami veçheleri hakkında Müslümanları töhmet altında bırakan suçlayıcı ifadeleri olmakla birlikte misyoner müfredatının nasıl kurgulandığını ve sahada nasıl işlendiğini görmek açısından bütün bu satırların olduğu gibi Türk okuyucusuna ulaştırılmasını, hem ahlaki hem de nesnel bir çaba olarak değerlendirmek gerekir.

Kitabın aslında tipik bir misyoner atlası olduğuna dikkat çeken Dr. Necdet Subaşı, kaleme aldığı  önsözde şu tespiti yapıyor:

"Kitap yayımlandığında Türkiye'de 200 misyoner bulunmaktadır. bunların her biri de kendi istasyonlarında hem Hıristiyan tebaaya belli bir ideoloji içinde erişmeye çalışıp onların kalplerini kazanma çabasındaydılar, hem de genel Müslüman çoğunluğun ilgisini çekecek yeni birtakım adımlar atmanın arayışı içindeydiler. Ortalama bir Hıristiyan misyonerinin hem kendi davası için yapabileceklerinin sınırlarını, hem de İslam hakkındaki genel geçer ezberlerinin nasıl inşa edildiğini göstermesi açısından da dikkate değer bir hafıza bildirimi hüvviyetine sahiptir."

Mahya Yayınları

Tel:(0212) 531 25 25

 

HAFTANIN KİTABI

Kitaplarla bir ömür...

Gazeteci yazar, kitap eleştirmeni Doğan Hızlan, "Hatırlamak: Günlük Yaşamdan Dipnotlar" kitabında kültür ve sanat ortamlarında karşılaştığı birbirinden ilginç insanı ve olayı anekdotlar biçiminde aktarıyor. Kitabın sonunda Murat Yalçın'ın Doğan Hızlan'la yaptığı "Akvaryumda Balık Gibi" başlıklı bir de söyleşi var. Bu söyleşide çocukluk ve gençlik yıllarından başlayarak 1950 Kuşağı, yayıncılık, edebiyat ortamı, günlük hayat, popüler kültür üstüne görüşlerini ortaya koyan Hızlan, alışkanlıklarını, meraklarını, beğenilerini de sergiliyor:

"Ne patikaların ne sokakların, salt iç mekânların insanıdır Doğan Hızlan. Kırlarda, deniz kıyılarında gezinmek yerine manzara resimlerine bakmak ister; sokakların sesine değil, müziğin sesine kulak vermek ister; insana tarihten, siyasetten değil, edebiyattan yaklaşmak ister; yollarda değil, satırlarda, sayfalarda gezinmek ister; hasbelkader olana razı olmaz, tercih etmek ister; 'aman canım olur öyle şeyler' demez, 'olur mu canım öyle şey' demek ister; iş olsun diye ilgilenmez, işe yarasın diye ilgilenir; görevde zekâ, işte keyif arar."

Yapı Kredi Yayınları

Tel:(0212) 252 47 00

 

Yerel tarih ve anılar

Orman Mühendisi Enver Palaşoğlu, çocukluk hatıralarına da yer verdiği "Ardalalı" adlı kitapta, Hopa'ya bağlı 6 km. mesafede bulunan köyünü anlatırken bölgede yaşayan ve yaşamış sülalelerin tarihine de ışık tutuyor:

"Ardala, benim köyümdür. 6 köy Ardala'dan ayrılmadır. Bunlar, Yukarı Ardala (Çimenli). Aşağı Ardala (Eşmekaya), Doğu Ardala (Yeşilköy), Güney Ardala (Güneşli), Batı Ardala (Pınarlı) ve Uzak Ardala (Karatavuk), köyleridir. Bu köylerde, Şişmanoğlu, Gazioğlu, KöseoğluAloğlu, Puntsoğlu, Takozoğlu, Postoğlu, Aptumoğlu, Tekeoğlu, TosumoğluFeyzoğlu, Osmanoğlu, Guçoğlu, Mollaoğlu Memişoğlu, Karakçıoğlu, Mutshinoğlu, Çeboğlu, Mahmutoğlu sülaleleri yaşar. Yaylacı olanlar da Şavşat-Ardala yaylasına çıkarlar. Bu süla, lelerin içinde Tekeoğlu, Tosumoğlu, Aptumoğlu, Postoğlu, Mutshinoğlu, Mollaoğlu ve Feyzoğlu aynı sülaledir. Hepsi Palaşoğludur. Derlemeler adlı kitabımda Palaşoğlu sülalesini detaylı olarak yazdım."

Murat Kitabevi

Tel:(0312) 433 39 77

KÜTÜPHANEMDEN

Her derde deva bulan adam: Lokman Hekim

Adını duymayan hemen yok gibidir Lokman Hekim'in... Ama hakkındaki rivayetler pek muhteliftir. Belki de asırlar boyunca nesilden nesile insanların ilgi odağı olması, hakkında söylenen bu efsanelerden kaynaklanmış olabilir. Onunla ilgili kitapların her dönemde büyük alaka gördüğü bilinmekte. İşte onlardan biri de İlhan Yardımcı'nın, "Hazreti Lokman ve Sağlık Öğütleri" kitabı. İlk baskısı 1969 yılında Lokman Laboratuarı Sağlık Yayınları tarafından yapılan kitabın "Lokman Hekim Kimdir?" başlıklı girişinde şöyle denilmekte:

"Kur'an-ı Kerim'de yer alan 'Lokman Suresi', Lokman Hekim'in varlığından ve Allah'ın ona verdiği hikmetten bahseder. Türk ve İslam aleminin her bucağında Lokman Hekim'den söz edilir. Dertlilerin dermanı Lokman Hekim, şifaların kaynağı Lokman Hekim, yaraların merhemi yine Lokman Hekimdir haklımızın arasında... Lokman Hekim'in Nebi veya Veli olduğu hakkında münakaşa vardır. Lokman Hekim ister Nebi, ister Veli olsun, zamanımıza kadar gelen gerçek, Lokman Hekim'in tababetin piri olduğu ve tababet ilmine büyük hizmetleri dokunduğudur"

Değerli halk bilim araştırmacısı Cahit Öztelli de eserle ilgili şunları söylüyor:

"Yazar, şükran değer eserine Lokman Hekim'i tanıtmayla başlamış. Eserin 45. sahifesine kadar akıllara durgunluk veren Hazreti Lokman'ın hikmetleri anlatılıyor. Bilhassa hekimin, her türlü nebadatla lisan-ı hal ile sohbet etmesi ve onlardan aldığı, 'Ben şu derdin devasıyım' şeklindeki cevaplar neticesinde bütün hastalıklara deva bulduğu okuyucuyu en çok alakadar eden bahislerdir" (Ahmet Yabuloğlu)