İnsanın imarı...

Bu sütunda çıkan en son dörtlüğümüz şu idi:

"Elek elek şu kara toprağı elesek//Damla damla gözyaşlarımızla sulasak//Acep yeni bir insan tipi yeşerir mi?//Duâlarla geceyi gündüze ulasak."

Görüldüğü gibi bu mısralarda yeni bir insan tipi arayışı dile getirilmektedir. Belli ki insanlığın mevcut durumuna karşı bir memnuniyetsizlik söz konusu...

Eski şairlere baktığımızda onlardan birçoğunun da benzer duyguları terennüm etmiş olduklarını görüyoruz. Söz gelimi Şirazlı Hâfız (ö. 1389) bir beytinde şöyle der:

"Âdemî der-âlem-i hâkî nemîâyed be-dest//Âlemî dîger be-bâyid sâht u zi-nev âdemî." (Dünyada bir tek [olgun] adam bile ele geçmiyor. Başka bir âlem halk etmek, yeniden bir insan yaratmak lâzım.)

İdeal bir dünya özlemini Fuzûlî (ö. 1556) de şöyle ifade eder:

"Gelin ey ehl-i hakikat çıkalım dünyadan//Gayr yerler gezelim özge safâlar görelim."

Tevfik Fikret'in (ö. 1915) "Ömr-i Muhayyel" şiiri de başka bir dünya özleminin tezahürü değil midir?

"Hâkîlere bahş eyleyerek hâk-i siyâhı//Dûşunda beyâz bir bulutun göklere âzim//Her sahn-ı hakikatten uzak, herkese meçhûl//Bir saffet-i mâsûmânenin âgûş-ı terinde//Yalnız ikimiz sayd-ı hayâlât ile meşgûl."

Dikkat ederseniz Fuzûlî ve Tevfik Fikret rahatsızlık duydukları gidişatı düzeltmek için çaba sarf etmek yerine hakikatten kaçarak muhayyel bir dünyada yalnız yaşamak isterler. Oysa Hâfız, "yeni bir insan, yeni bir dünya yaratma" peşinde ki doğru olan da budur.

Peki, insanlık gemisinin hızla su almaya başladığı günümüzde biz ne yapacağız? Kafamızı kuma gömüp hiçbir şey olmamış gibi yola devam mı edeceğiz, yoksa "göz göre göre insanlığın boğulmasına seyirci kalamayız" deyip gerekli tedbirleri almak için kolları sıvayacak mıyız?

"Âlemi imar âdemi (insan) imardan geçer" derler. Gerçekten de öyle... Dünyayı değiştirmek, yeryüzüne hakkı, adaleti, sevgi ve barışı hâkim kılmak istiyorsak işe insanı imardan başlamak zorundayız. İnsanın imarı insanın eğitimi demektir. Hedefimiz belli kişilerin eğitilmesi değil, topyekûn insanların eğitilmesi olmalıdır.

Eğitimli insan üretir, eğitimsiz insansa tüketir. Üreten insan barış yanlısıdır, tüketen insansa savaş... Dolayısıyla, dünya barışı eğitimli insanların eseri olacaktır. Üzülerek belirtelim ki bizim kültürümüzde üretme değil tüketme, barış değil savaş hep öne çıkarılmıştır. 150-200 yıl öncesinin Kan kalesi, Hayber Kalesi, Kesik Baş, Battal Gazi Destanı, Maktel-i Hüseyin gibi çok okunan halk kitaplarını inceleyin, hemen hepsinin savaşı teşvik ve tebcil eden kitaplar olduğunu göreceksiniz. İnsanı eğitmek onu üretime, "keşif" ve "icad"a teşvik etmek yerine, savaşmayı en büyük "cihad" olarak gören bir toplumdan dünya çapında bilim adamı çıkmasını beklemek elbette abes olur.

Dost acı söylermiş, maalesef biz "abdest" almayı bile "silahlanma" olarak adlandırmışız. Keşke zihinlere savaşı değil, barışı, hoşgörüyü ve insanlığa hizmet aşkını kazıyabilmiş olsaydık.

Kısacası; her şeyin temelinde insan vardır. İnsansa ilim ve ahlâktan ibarettir. Su alan insanlık gemisini sağ salim kıyıya çekebilmenin yolu insanı ilim ve ahlâkla teçhiz etmekten geçer. Bunun içindir ki ilim ve ahlâktan ibaret yeni bir insan tipi vücuda getirebilme mücadelemiz dün olduğu gibi bugün de inşallah devam edecektir.

.....

ACZİMİN GİRYESİ:

Dünya nizamı insanın imarıyladır, bil.

Hafızalara barışı kazı, savaşı sil.

                                      (Li-muharririhî)     

Yazarın Diğer Yazıları