İnsanlığa sığmaz

Gazetede haber: “Oturma izni olmayan eşim ile 3 yaşındaki çocuğumu sınır dışı ettiler. Eşim 1995’ten beri buradaydı. Oturma izni alamadım. Ne benim, ne de eşimin Türkiye’de ailemiz var! Ben de 3 bin 600 TL cezada olduğum için Türkiye’ye gidemiyorum”.
16 yıldır Kıbrıs’ta yaşayan bir Türk oğlu Türk bu durumda.
Vak’a 2: Mağdur kadınlara sığınacakları ev için tertiplenen konserde solist kızımız,
3 yaşındayken ailesi ile Kıbrıs’a gelmiş. Burada  büyümüş, okumuş. Her yönü ile Kıbrıs’lı bir genç. Vatandaş yapılmıyor.
Muhteşem gecede, muhteşem bir konser, hem de, birbiriyle siyasette muhalif siyasi müzisyenler tarafından. Muhteşem bir performans, fakat solist hakkında verilen bilgi salonda buruk bir hava yaratıyor!
3 yaşından itibaren bizlerle yaşayan ve bizden olan genç bir kıza vatandaşlık yok. Niye? Yasal engel varmış. Bunu ortadan kaldırmak hükümetin görevi-bir insanlık borcu; insan hakları ile ilgili bir durum. Bu gibi özel hallerde Bakanlar Kurulu vatandaşlık verebilir.
Vak’a 3: 2008’den bu yana Cumhurbaşkanı, Başbakan ve İçişleri Bakanı nezdinde takip ettiğim bir benzer konu. 3 yaşında iken, 1990’da  ailesi ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gelen bir çocuk. 2011 yılında hâlâ vatandaş olamıyor. En sonunda İçişleri lütfedip Başbakana bilgi veriyor: Çocuk ve babası adada izinsiz kalıyor. Niye izinsiz? İzin verilmediği için! Çocuğun durumu, babanın durumundan ayrılamaz mı insanlık adına? Bu çocuk Anadolu’yu bilmiyor. Orada bir bağlantısı yok. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde efendi gibi çalışıyor. İzin vermemek, vatandaş yapmamak için ne sebep var, bürokratik inattan başka?
Bakanlar Kurulunun bu gibi özel hallerde vatandaşlık vermek hakkı ve yetkisi yok mu? Var. Niye kullanılmıyor?
Rum tarafında 200 bin kişi vatandaş yapılmıştır. Hristofyas, Sayın Talat’a Kıbrıs’ta Türk-Rum nüfusu 1/4 nisbetinde olacak diyor. Yani, buharlaşmaya layık bir sayıda tutulacağız. Aklımızı başımıza alalım. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomisini ayakta tutmak ve yüceltmek için üretime gerek var. Üretim için çalışan nüfusu çoğaltmak ve Türkiye’ye serbest satışı sağlamak gerekir. Bugün “saf Kıbrıslılar” diye, bazı ağaların başlattığı kampanya, Hristofyas’ın 1/4 formülüne hizmetten ibarettir.


Mazeret aranmamalı
İnsanlık adına ve halen çalışıp üreten kısmın selameti adına, vatandaşların sayısını artırmak ve yasal açıdan burada yıllarını doldurmuş insanlara, özellikle burada bizimle yaşayıp, çocuklarımızla büyümüş kişilere vatandaşlıklarını vermek kaçınılmaz bir görevdir. Bunu yapmamak için mazeret aranmamalıdır.
Hristofyas, (Makarios gibi) bizi zamana havale etmiştir. Birleşik Kıbrıs’ta, 1/4 nisbetindeki Türk nüfusu zamanın değirmeni, Rum’un zulmü ile birleşince ada kısa bir sürede Girit olur.
Oynanan oyunu görmeyecek kadar körleşmiş değiliz her halde!
Rum’dan yana misyonerliğe soyunmuş, Türkiye ile uğraşan bazı ağaların “Okullarda yer yok; hastanelerde ilaç kalmadı” yaygaralarına çare bulunabilir. Ancak biz “saf Kıbrıs kanlılar” sevdasına düşersek, sonumuz çabuk gelir. 1571’lerin tohumlarını tazelendirmekten korkmayalım. Buna, Kolonizasyon diyenler, Türkiye’yi yabancı bir ülke olarak telakki edenlerdir.
Bu yazı, kontrolsüz girişe kapıyı açınız daveti değildir. İnsanlık açısından hak edenlere zulümden vazgeçiniz çağrısıdır.
Yeni İçişleri Bakanından, bu konuda, insan hakları açısından daha liberal bir yaklaşım beklemek hakkımızdır.

Yazarın Diğer Yazıları