Kara büyü yapılmış gibi

Hâlâ, kitap fuarlarında en büyük stant alanlarında "bazı cemaatlere" konuşlanması...

Hâlâ, insanların bu stantların önünde birikmeyi, fotoğraf vermeyi,  tabiri caizse kendilerini "fişletmeyi", "kayda geçirmeyi" bir "kahramanlık", "meydan okuma" sayıyor ve "meydan okumaktan" da çekinmiyor olması...

Hâlâ, siyasi parti ayrımı yapmaksızın en sağından en soluna bütün siyasi partilerden, eski-yeni vekillerin fuardaki en uzun "mesai"lerini -üşenmedim bir milletvekilini izledim, bu tarz bir stantta, saat tuttum güle oynaya 35-40 dakika geçirdi- bu stantlarda yapması; öteki yayınevlerine şöyle bir selam verip geçerken, yazar varsa ayıp olmasın kavlinden belki bir kitap imzalatıp çıkarken, bu "bazı cemaatlerin stantlarında" basılmış ne var ne yoksa toplaması, satın alması, yani aslında "maddi destek" sağlaması...

Ne kıymetlilermiş, ne vazgeçilmezlermiş, nasıl bulunmaz Hint kumaşlarıymış; bu ne bağlılık, ne sadakat, nasıl bir bağımlılık, nasıl bir afyonlanmaymış!

Sanırsın memlekete kara büyü yaptılar!

Nedir bu bitmeyen cemaat/tarikat yağcılığının hikmeti?

Sonra nedir bu pişkinlik gözümüzün içine baka baka?

Vıcık vıcık diyaloglara şahit olan diğer yazar arkadaşlarımızla gözlerimize inanamadık.

Son dönemin en çarpıcı araştırmalarından olan Metastaz'ı okumayı bitirdikten sonra ayrıca yazacağım ama sadece Ankara Kitap Fuarı'ndaki gözlemimden yola çıkarak şu kadarını peşin peşin söyleyebilirim:

Barış'lar ağırlıklı olarak iktidara odaklanarak az bile yazmışlar. "Alternatif tedavi" geliştirmesini beklediklerimiz de çoktan düşmüşler aynı "hastalığın" pençesine.

Şu çok net ki, parti ayrımı yapmaksızın, Türk siyaseti bütün "taraf"larından, "yön"lerinden, "saf"larından, "ittifak"larından, "kadro"larından "feodalite kalıntılarını", toprak ağalarını, tarikat ağalarını, terör ağalarını, aşiret ağalarını temizlemediği müddetçe bir organı kurtarsak diğeri bizi yarı yolda bırakacak!

 

Ilımlı askerlik(!)

İktidar, çözüm süreci akabinde, kendisini, terör örgütünün -çözüm sürecinde depoladığı teçhizatla kazdığı- hendeklerden zor kurtarıp da can havliyle yükselen milliyetçiliğe sarıldıktan sonra malumunuz pek bir popüler oldu "asker", "ordu", "terörle mücadele" dizileri.

Düne kadar şehit cenazelerinin 30 saniyelik haberini yaptırmayanlar, şehit cenazelerinde tekbiri yasaklayanlar, terör örgütü incinmesin diye gönderdeki Türk bayrağını indirenler, saatler süren şehit düşme, şehidin ardından gözyaşı dökme, intikam yemini etme ve nihayet operasyonlarla teröristlerin üstüne çökme sahnelerinden medet umar hale geldiler; "yerli ve millî" açılımıyla, köpürttükleri bu duyguların siyasal adresi olmaya yeltendiler.

Ve fakat "Türklüğe", "Türkçülüğe" tahammülleri, "senaryo" icabı bile bir yere kadar.

***

Bir anda mantar gibi biten asker dizilerin ilk örneklerinden, "FETÖ" mağduru bir kahramanın hikayesiyle "Balyoz" vurarak, "Ergenekon"dan çıkarak başlayıp da derdini en "Türk"çe anlatanı, "Kürşad"lar resmigeçidi yapanı, hemen her bölüm "bozkurt" selamı çakanı, Turan'dan dem vuranı, Önkuzu'ları ananı, velhasıl kendini bozmayanı "Savaşçı" masumiyetini korumasının bedeli olarak sanıyorum; defalarca "ekonomik kriz"le karşılaştı.

Kadrosunu iktidarın "askere moral organizasyonları"nda da gördüğümüz diğer asker dizisi ise "Söz"ünü bozup, çok net hissedilir biçimde frene bastı. Terör bölgelerinde, sınır karakollarında başlayan "sert" hikâyesini hızla "şehre" taşıyıp, bolca aşkla soslayıp, aile dramlarıyla kuşatıp, bir de "küresel güçlerle mücadele"yle bağlayıp "saha"dan kopardı.

***

Şu ara yeni bir asker dizisi daha başladı:

"Nöbet" adı.

Tanıtımında, -hikâyesi bu şehirde geçiyor olmalı- bir komutanın ağzından, Hatay'a dair şöyle bir ifade kulağıma takıldı:

Türkiye mozaiği!

Alt metinde geleneksel "farklı dinler, farkı diller" edebiyatı...

Keza bu yazı da o ifadeden çıktı;

Emin olun, öylesine yazılmamıştır. Öylesine yayınlanmıyordur. Öylesine zihnimize kazınmıyordur.

Emin olun, "toplum mühendisliği" boşuna dönmüyordur "mermer"den yeniden "mozaiğe"?

Bakalım sıradaki açılım kime? Nereye?

 

GÜNÜN SÖZÜ

Biz "Her Türk asker doğar" diyerek büyüdük.. Meğer her Türk "yük"lü doğarmış!..

İsmail Dükel

 

SORU-YORUM

Seçmenleri tek tek aratıp, -olmayan- "HDP-İYİ Parti-CHP ittifakına oy vermeyi düşünüyor musunuz?" diye sorduracak kadar mı çaresizsiniz?

 

Yazarın Diğer Yazıları